KURT VE KUMRU // KATHLEEN E. WOODIWISS

28 Kas 2012

Kurt ve Kumru



‘’Kumru’’ ben bu hitap yüzünden kitaptan yarım puan kırdım ve 4.5 verdim. Kaldıramıyorum. Nasıl olur da ‘’kumrum’’ hitabını Ragnor denen o öküz yapar. Yazar bu kitapta beni çileden çıkardı. Reva mı bu şimdi ?? Elin öküzü kıza ‘’kumrum’’ desin , ben de bunu normal karşılayayım. Hiç de bile.
Kitap baştan sona bir şaheser.Daha giriş bölümünde sizi ele geçiriyor. Ama bu yazarın tecavüzle ilgili bir takıntısı var bence.İhtiras Çiçeği’nden sonra bu kitapta da görünce biraz şaşırdım.Neyse..
Bir piç olarak dünyaya gelene Wulfgar Norman ve Sakson’lar arasındaki savaşın süre geldiği bu zamanlarda William’ın en iyi şövalyelerinden biridir ve onun adına Sakson topraklarını yağmalayıp gasp eder.Tabi bu sırada kendi görevlendirdiği birkaç adamın –ki aralarından biri Ragnor olan öküz- Darkenwald Malikanesi’ni ele geçirmesi ve Darkenwald’lı Aislinn’i yani oranın prensesini kirletmesiyle başlıyor her şey.
Kızın Ragnor tarafından köpek misali boğazına ip geçirilerek tecavüze uğraması ise tam bir dehşet anı.Wulfgar Darkenwald’ı görmek için gittiğinde güzeller güzeli, asi , ama yaralı Aislinn ile karşılaşır ve onun büyüleyici çekiciliğine kapılır. Eh , işte bu karşılaşmanın incisi Aislinn’de kendini yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş bulur ve Ragnor yerine Wulfgar’ın koruması altına girmeyi tercih eder.
Aislin’in kitap boyunca çektiği sıkıntı beni delirtti. Zaten bir de annesi 46 denecek derecede delirince –özellikle sonun da kadının 46 olduğuna kanaat verdim- zavallı kız her şeyle tek başına yüzleşmek zorunda kalıyor.Wulfgar deseniz tam bir öküz (!) Bir insan bu kadar odun olamaz.Mümkün değil.Kendisi gayri meşru bir şekilde dünyaya gelmiş ve bunu çok acı verici bir şekilde öğrenmiş.Bu yüzden de başta annesi olmak üzere tüm kadınlardan nefret ediyor. Sonuç olarak da elinin altında Aislinn olduğu için tüm acısını ondan çıkarıyor.Bir bölümünde üvey babası ‘’Öfkeni ve acını kız kardeşin ve benden çıkar. Aislinn herkesten daha masum.’’ diyordu. Ki gerçekten de öyle ama Wulfgar kitap boyunca herkesin içinde kızı sürekli küçük düşürdü.
Ha , tabi bir de Ragnor’un sürekli etrafta dolaşması mevzusu var.Bu kısımlardan ötürü Wulfgar’ı kınadım.Kız için ‘’O benim. Benim olanı kimseyle paylaşmam.’’ diye söyleniyor ama Ragnor’da her yerde kıza sulanıyor.Adamın her yerden çıkması ve ‘’kumrum’’ demesi beni çileden çıkardı.
Aislinn’e gelince çoğu yerde onu da yadırgadım. Yahu adama kafa tutuyor ama olur olmaz şeye de boyun eğiyor.Nasıl bir kişilik çözemedim kızı.Gerçi onun psikolojisini de anlamak lazım.Kendi krallığında tecavüze uğruyor , yetmiyor kapatma durumuna düşüyor.Dahası bir de Wulfgar’ın üvey kız kardeşi –resmen süpürgesiz cadı- Gwyneth kızı gerek sözleri gerekse hareketleriyle yerden yere vuruyor. Hatta bir kısımda olayı kırbaçlamaya kadar götürmeye kalktı. Ama Wulfgar’ın olayı öğrenmesiyle ‘’ Dikkat et kardeşim . Senin başkasına yaptığını ben sana yapmaktan çekinmem.’’ diyerekten gerekli mesajı veriyor.Fakat nafile bir çaba.Zira Gwyneth tam bir pislik olduğunu kitabın her satırında her cümlesinde hareketleriyle bağıra bağıra gözünüze sokuyor.Bir de Ragnor’u onurlu bir şövalyeymiş gibi savunması yok mu , tam bir komedi.
Wufgar’ın 400 sayfa boyunca ben de edindiği kötü izlenim ise ‘’Kalbimde öyle bir yer var ki Sakson Kızı , yalnızca sen incitebiliyorsun.’’ cümlesi ile tamamen silinip gitti.
Güzel bir kitaptı Kathleen E. Woodiwiss’den okuduğum ikinci kitap ama İhtiras Çiçeği hala gözümde eşsiz. J))

İSKOÇYALI'NIN AŞKI // AMANDA FORESTER

İskoçyalı’nın Aşkı / Amanda Forester




Bu aralar vasat kitaplarla geçiyor günlerim. Bu da onlardan birisi. Aslında kitap için ‘’hiç’’ okunamaz diyemem. Ama eğer bir historical romance takipçisiyseniz , bu kitap sizi tatmin etmez.Çünkü kitap çok boş. İçerisinde konu şu diyebileceğim pek bir şey göremedim.Sonra çok fazla esinlenme var gibi geldi. Yazar farklılık yaratayım derken kitabın içindeki konuyu – olmayan konuyu- batırmış resmen.


Keşek klasik türde işleseydi bence o bile şuan ki halinden güzel olurdu.Kitaptaki erkek karakteri sevdim , en azından  onun anormal bir durumu yoktu.Ama olaylar çok saçmaydı. Sonra çevirisinden –özellikle baş kısımlarında- hiç hoşlanmadım. Tan yelinden bahsediliyor , sabah olmuş gibi konuşuluyor. Daha da beteri güneşi doğmadığını 2 sayfa sonra öğreniyorsunuz ve ‘’ne sayıyor bu ?’’ diye tekrar gözden geçiriyorsunuz. Vasat bir kitaptı benim için. Daha iyi – iyi diyorum mükemmel değil- historical romance kitapları okumuştum.

Birkaç yıl önce Fransa’da bir Fransız kontesine aşık olmuş ve onun tarafından kandırılmış olan MacLaren Lideri , Padyn MacLaren kadınlara asla güvenmemeyi ve sadece klanı için savaşmayı kendisine görev bilmiştir.Fakat bir anda kendisini evli bulunca işler beklediği gibi gitmez. Graham toprakları tehdit altında olunca liderleri tek varisi öldüğü için kızını MacLaren ile evlendirerek hem topraklarını hem de kızının geleceğini kurtarmak ister. İşte bundan sonrası bir yığın acayiplikle geçiyor.

Adam yediği kazıktan sonra her kadına aynı gözle bakıyor , tabi bundan kızımız Alia’da nasibini alıyor. Hem de birçok kez. Ama bir kısmında ‘’Beni kendi hatalarımla yargıla.’’ diyor. Ki kendilerini orada takdir ettim. Lafı iyi geçirdi. Padyn’e de hak veriyorum aslında. Adam o kontese gerçekten aşık olmuş. Kadın da bunu bayağı bayağı elinde oyuncak etmiş. Kendisi için İngilizlere karşı savaşmasını ve topraklarını korumasını istemiş , bir de bu süre de kendisine bir İngiliz aşık bulmuş.

Daha da beteri Padyn hangimiz dediğinde onunla savaşarak hem adamı asla sırtından atamayacğaı bir yükle bırakmış hem de ihanetinin izini yüzüne çizmiş.Doğal olarak erkek karakterimizde kadınlar konusunda boyunun ölçüsünü aldığını düşünmekte. Alia’ya gelirsek kızı tam olarak çözemedim. Hem içinde vahşi bir kadın yatıyor hem de kim ne derse ‘’tamam’’ diyor. Neredeyse annesi için kendisini manastıra kurban edecekmiş. Kız da bir acayiplik vardı. Konusu bakımından kitap bence gerçekten vasat. Şimdi Alia ve Padyn evleniyor ama nasıl bir hikmetse sürekli bir türlü birlikte olamıyorlar ve her seferinde aynı diyalog kullanılıyor. Sanki yazar yazmaya üşenmiş de bir önceki diyalogu kopyala yapıştır yapmış.

Sonra –ki en çok komiğime giden yer bu kısmı- Padyn Alia’ya kendisine asla yalan söylememesi şartı ile ona zorla dokunmayacağını söylüyor. Kız kendini manastıra adamış nasıl yalan söylemesini bekliyor anlamadım. Kız da doğrucu davut zaten. Bir de o yetmezmiş gibi gizem yaratmaya kalkışmış ama onu da becerememiş. Çünkü olayların arkasındaki hain bariz belli oluyor. Benim için vasat ötesi bir kitaptı. Okunamaz değil ama daha iyi historcal kitaplar okudum. O yüzden gereksizdi.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS