Kır Çiçeği Tepesi || Kimberley Freeman [Kitap Yorumu]

1 Kas 2013


Yoo.. yooo.. Hayır! Böyle bitmiş olamaz. Okurken geçirdiğim onca sinir krizinin ardından, devamı da olmayan bu kitap böyle bitmiş olamaz! O son mektup; bir anneden kızına yüreğimi burkan o mektup... Ve ardından tek bir kapının açılmasıyla bittiğine inanamıyorum.Hüzünlü bir kitaba hüzünlü bir son. 
Hani bazı filmler vardır, bittiğinde filmin bittiğini anlamazsın ya. Devamı olacak sanırsın. Bu kitapta öyleydi işte. 
Kır Çiçeği Tepesi yürek burkan, aile bağlarını ve geçmişin sırlarını anlatan muhteşem bir kitaptı. Hüzün, neşe ve aşk dolu iki kadının hikayesi okunmaya değer. 

Beattie kendisine yapılacak bir şeylerin korkusuyla yaşayan, bir şeyler yapan kadın olabilmek için çabalarken iliklerine kadar acı çeken ve hayatta ilerleyemeyen bir kadındır.  Emma ise Beattie'nin genç yaşında üne ve başarıya ulaşmış balerin torunu. Onun için varsa yoksa bale... Hatun az saplantı haline getirmiş. =)) Tabi bacağını kırana ve bir daha bale yapması imkansız olana kadar... İster talihsiz bir kaza deyin ister kader... Çünkü Emma bu olayla büyük annesinin geçmiş sırlarına doğru bilmeden de olsa yolculuğuna başlıyor... 

Yazarın öyle başarılı bir anlatımı var ki sanki okuduğun olaylar o an yaşanıyor. Sen yaşıyorsun bunları... O acıları, kederi, hüznü, mutluluğu. Ve aşkı... 

''Sanki seni ezelden beri seviyormuşum gibi hissediyorum. Sanki ben doğduğumda, sen beni gökyüzünde sabırla bekleyen bir yıldızdın. Sana baktığımda kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor. Tenim yanıyor. Şuan seni düşünüyorum ve düşündükçe yüzüm kızarıyor. Böyle bir tepkiden daha doğan ve daha güzel bir şey var mıdır? Aklımızı ve kalbimizi kapatsak bile, bedenlerimiz birbirini çekiyor.''

Emma geçirdiği sakatlık yüzünden ailesinin evine döner. Avustralya'ya. Ve orada milyoner büyük annesinden ona miras kalan çiftlik evine doğru yola çıkar. Kır Çiçeği Tepesi'ne... ;-) Sakatlığını kabullenememiş Emma'nın tek amacı evi temizleyip, satışa çıkarmaktır. Büyük annesinden kalan eşyaları ve eski mektupları bulduğunda geçmişin de perdeleri yavaş yavaş aralanmaya başlar. Emma bir yandan araştırır  bir yandan da kendine evin dönüp tekrardan dans edebilmekle ilgili hayaller kurarken daa daa daaam aşık olur. =))=))
Emma'nın öğrendiklerini ise biz büyük annesini ağzından okuyoruz...
Beattie beni kanser edecekti. Bu kadın sinir etti yahu! Sinir! Sen gençliğinde o kadar hataya düş, eyvallah. Gençsin, aklın beş karış havada olabilir. O kadar şeye sabrettin, tam başardın. Akıllandı mı? Yook. Aynı hatalara düşmek ne kelime içine atlıyor resmen! -_- Katil edecekti beni! Edecekti de yüreğimi burkan o acılar olmasa. Kızını kaybetmese... Kızına olan özlemi yüreğimi yakmasa...

''Bir parçam daima kayıp olacak. Benim Lucy'm, benim canım, pamuk tenli kızım. Seni sevdiğimden, sevmeye devam ettiğimden ve yıldızlar sönüp, dünya durana dek seveceğimden asla şüphe etme...''
Sırlar birbir ortaya çıktıkça, Emma'nın da umutsuzlukları teker teker azaldı...  İşte bu iki kadının hayatını anlatan satırları soluksuz okudum. Ağlayarak, gülerek hatta kimi sayfada ders çıkararak. Arkadya Yayınları'ndan müthiş bir kitap daha. Tereddütsüz okuyun, pişman olmazsınız. 







2 yorum:

  1. Lucynin annesi ölmeden önce ayrıldaktan sonra son bi defa görüştüğüne emindim kitabın sonuna kadar :/ Sonu beni hayal kırıklığına uğratsa da etkisinden uzun süre kurtulamayacağım bir kitap oldu yazan bayana sonsuz teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Nasil bitti boyle bitmemeliydi mektubu okudumu ne oldu hepsi yarim kaldi yaa devamiii niee yokkk

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkür ederim.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS