The Fiery Heart || Kapak Tanıtım

27 Şub 2013


Ülkemizde Artemis Yayınları'ndan çıkan Vampir Akademisi serisinin büyük ilgi gören yan serisi Kanbağı tüm hızıyla devam ediyor.
Şubat ayında 3. kitabı The Indigo Spell'in çıktığı serinin 4.kitabının kapağı tanıtıldı. 
Evet, yukarda da gördüğünüz gibi ismine yaraşır bir renkte olan kapak çok ilgi çekiyor.
Kitabın 19 Kasım 2013'te çıkması bekleniyor ama şu kapağı gördükten sonra gel de bekle bekleyebilirsen..


Harlequin Mart Ayı Kitapları || Tanıtım


HARLEQUIN YAYINLARI
Mart Ayı Kitapları

Evet her ay olduğu gib Harlequin ay sonuna geldiğimiz şu günlerde Mart Ayı kitaplarını da görücüye sundu.Açıkçası bu ay çok sevindim.Çünkü Historical Kategorisi'ndeki Deborah Hale'in çıkmasını bir yıldır bekliyorum.
Bu yazarın daha önce okumuş olduğum "Aşkı Sana Sakladım" kitabı güzel bir kitaptı ve şimdi yazardan yeni bir kitap görmek beni çok memnun etti.
Stars of Romance kategorisindeki yazarı hiç okumadım.Okuyup okumamakta da kararsızım. Diğer kitapları da bütçeme göre alacağım. :D




DEBORAH HALE - KORUYUCU MELEĞİM
 Edmund Fizthugh, uzun yıllarını denizlerde geçirdikten sonra artık evine dönmüş ve kendini kitaplara ve hayır işlerine vermiştir.
Edmund Fizthugh, ailesinden geriye kalan yeğeni Crispin’i canından çok sevmektedir. Crispin uzun sürecek bir sefere çıktığında, nişanlısı Juliana’nın üvey kardeşi tarafından zorla evlendirilmek istendiğini öğrenir ve kızı koruması altına almak amacıyla onunla kâğıt üstünde evlenmenin en doğru seçenek olduğuna karar verir. Ancak aşkın kapıyı ne zaman çalacağı hiç belli olmaz.Juliana Ramsey, koruması altına girdiği kocasına hayranlık duymaktadır. Edmund’la kısa zamanda çok yakın arkadaş olurlar ve bir sürü şey paylaşırlar. Crispin’in dayısına karşı hissettiklerini kendine bir türlü açıklayamamaktadır.
 Ancak kaderin onlara bir sürprizi olacaktır.






LORI FOSTER - KADININ İKİ YÜZÜ

 “Çok güzel görünüyorsun,” diye fısıldadı Tyler.
 Carlie’nin kalbi, deli gibi atıyordu. Gerçi Brenda bu giysiyle bütün erkeklerin kendisini çok çekici bulacağını söylemişti, ama ona inanmamıştı. Tyler Ramsey’i etkileyeceği ise aklının ucundan bile geçmemişti. Ne giyerse giysin, Tyler dönüp bakmazdı bile... Gerçi daha önce, hiç böyle bir şey giyip ortaya çıktığı da olmamıştı ya, neyse... Tanrım! Bu kostüm kesinlikle yanlış bir seçim olmuştu ve Brenda’nın aklına uyduğu için, kendine çok kızıyordu. Artık bir şeyler söylemek zorundaydı. Derin bir nefes aldı. “Siz ise çok tehlikeli görünüyorsunuz.”







LYNEE GRAHAM – TUTKUYA TUTSAK Bella tam bir kadın avcısına çatmıştı. Uluslararası finansçı Rico da Silva gerçekten de onun tüm savunma mekanizmalarını alt üst etmişti. Rico fidyeciler tarafından kaçırılırken Bella da olaya karışmış, kendisini onunla birlikte kilit altında bulmuştu. Tutsak oldukları sırada tutkulu bir deneyim yaşamış, birlikte olmuşlardı. Bella artık Rico için bir avdan farksızdı, onu ele geçirene kadar peşini bırakmayacaktı. Bella ise artık özgürlüğüne kavuşmuştu, Rico’yla ilişkisi olacaksa bunun kurallarını o belirleyecekti.

 MIRANDA LEE – CÜRETKÂR TEKLİFO, evlenecek bir adam değildi.
 Samantha, işinden de, patronu Guy Haywood’dan da ayrılmak istemiyordu. Ama bir kadın aşkına karşılık verilmesini ne kadar bekleyebilirdi? Guy, Samantha’ya umutsuz bir şekilde sırrını açtığında, fırsat ayağına gelmişti. Eğer Guy’ın aşkına sahip olamayacaksa, o zaman çocuğuna sahip olacaktı.
 Bu sadece bir iş anlaşması olacaktı. Maskeler düşüp, gizli tutkular ortaya çıktıkça, Guy, aklı başında ve serinkanlı sekreterinin aslında oldukça ateşli bir kadın olduğunu keşfetmeye başlamıştı. Öyle bir ateş ki, artık kontrol edilmesi çok zor bir hale gelmiş ve ikisini de kavurmaya başlamıştı.





MELANIE MILBURNE - DÜŞMAN ÂŞIKLAR
 Andreas Ferrante en son gördüğünde, Sienna Baker acemice onu baştan çıkartmaya çalışıyordu. Kışkırtıcı çekiciliği hâlâ anılarını süslüyordu ama sonrasında yaşananlar hayatını cehenneme çevirmişti. Bu yüzden mirasını kurtarabilmek için onunla evlenmek zorunda olduğunu düşünmek bile hoş değildi.
 Acımasızca reddedilişiyle yıkıldıktan sonra, Andreas’ı yeniden görmek, Sienna’nın utancını bir kez daha alevlendirmişti. Onunla evlenmeye gelince? Birbirlerini öldürmeden bu işi sonlandırabilirlerse, çok şanslıydılar!
 Aşk ile nefret arasında ince bir çizgi vardı. Acaba bu öfkenin ateşi, düğün gecelerini tutkuyla yakmaya yetecek miydi?

 NATASHA OAKLEY - UNUTULMAYAN ANILAR
Uzun boylu, buğday tenli ve cesur… Mont Avellana’ da acılar yaşamış bir adam…
 Sert yapılı milyoner Domenic Vincini, Niroli adasına kalburüstü kesimi çekmek istiyordu. Niroli tahtının mücevheri ve Prenses Isabella Fierezza buna dâhil miydi?
 Ona yaklaşamazdı, içinde ve dışında yangının izlerini taşıyan Domenic, Niroli Prensesinin duygularına ulaşmasına izin verecek miydi?
 Isabella’nın cazibesi ve aşkı ona yaşamaya korktuğu duyguları tekrar verebilecek miydi?






MAISEY YATES - GEÇMİŞİN ACILARI
 Aleksei Petrov zengin ve yakışıklı bir Rus iş adamıdır. Aynı zamanda çalışanlarına karşı her zaman adaletli davranan bir patrondur. Madeline Forrester, onun genç ve güzel koordinatörüdür. Telefonda, patronunun emirler yağdıran büyüleyici sesini her duyduğunda kalbinin çarpmasına engel olamaz. Aleksei’nin yaşadığı acılar aşka olan inancını kaybettirmiştir. Kadının talihsiz geçmişi yakasını bırakmaz. Tüm imkânsızlıklara karşın umutsuzca Aleksei’ye âşık olmuştur. Karşı konulmaz patronu için sadece zevkler söz konusudur. Madeline, kendine olan inancını bile kaybetmişken, bu asi adama sevginin ne olduğunu öğretebilecek midir?

 LYNNE GRAHAM – İHTİRAS VE GURUR  Yakışıklı Leonidas Pallis ile tutku dolu bir geceyi paylaştığında, Maribel utangaç bir bakireydi. Maribel’e göre, Leonidas’ın onunla birlikte olma nedeni; ihtirastan çok, kendisini rahatlatmaktı. O gecenin sonucunda, Maribel onun çocuğuna hamile kalmıştı ama Leonidas’ın bundan haberi yoktu.
 Şimdi Leonidas gerçeği öğrenmiş ve kendisine ait olanı istiyordu; oğlunu ve Maribel’i. Ama istediklerine sahip olmanın tek bir yolu vardı… Maribel’le evlenmek…





FIONA HARPER - DENİZDEKİ SİHİR
 Sevdiği kadın başkasıyla evlenmek üzere mihraba doğru yürürken Damien Stone’nun nefesi kesildi. Nedime Zoe’nin kendisini izlediğini bilmek işleri daha da zorlaştırıyordu. Gelinin tersine, Zoe çok konuşkan, çok canlı, çok… Her şeydi!
 Zoe onu kışkırtmadan duramazdı. Sadece bir kereliğine de olsa, Bay Mükemmel’ in sakinliğini yitirdiğini görmek istiyordu. Zoe, o soluk mavi gözlerin ardında havai fişeklerin patladığını söyleyebilirdi.
 Ancak düğün gecesi sona ermeden önce ansızın meydana gelen yakınlıkları, her ikisinin de kendileri ve birbirleri hakkında inandıkları her şeyi yıkmakla tehdit edecekti…
 JACKIE BROWN - TUTSAK BEDENLER
 Thomas Waverly, başarılı bir iş adamı ve seri çapkındı, özellikleri arasında olmayan tek şey ise, kolay kanmasıydı. Her şeye rağmen söz, büyükanne Jo'ya geldiğinde, akan sular dururdu!
 Çok kısa bir sürede Thomas'ın bir nişanlı bulması gerekiyordu!
 Elizabeth Morris, hayır kurumunun sahibi olarak, bu sahte teklifi kabul etti ve derneğine iyi miktarda bir bağışı kaptı! Ama ‘damat’ muhteşemse, sahte öpücüklerle aşk öpücükleri arasında ince bir çizgi vardı.



JULES BENNET - BEDELİ NE OLURSA OLSUN
 Hollywood’un en ünlü yönetmeni Anthony Price, her istediğini elde etmeye alışıktır, ama hayat ona yepyeni bir senaryo sunmuş; öksüz yeğenine vasi olmuştur. Şimdi artık, karısı Charlotte’a her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır, ama karısı onu üç ay önce terk etmiştir. Charlotte’u geri kazanmak için, ailesine mesleğinden daha fazla önem vermeye hazır olduğunu, genç kadına kanıtlamak zorundadır.
 Charlotte, bu ani değişikliğin Anthony’nin önceliklerini değiştirebileceğinden emin değildir, ama masum bir bebeğe – ve hâlâ arzu ettiği erkeğe – sırtını dönemez. Mutlu sona ulaşmak çok mu zordur?
 HEIDI BETTS – IŞIKLAR SÖNDÜĞÜNDE
 O gün Gwen Thomas’ın otuz birinci yaş günüydü ve yeni yaşına girmeden önce kendisini tepeden tırnağa değiştirip farklı bir kadın olmak için son şansıydı.
 Yapması gerekenler sırasıyla: 08.00: Kütüphaneyi arayıp işten izin al - 08.05: Rehber’den bir güzellik salonu bul - 10.00: Saçları yakıcı kızıla boyat - 17.00: Makyaj, manikür yaptır, cüretkâr giyisiler edin - 22:00: Gece kulübüne gidip oraya aitmiş gibi davran - 23:00: Bir sürüngenin tacizine izin ver - 23:30: Sürüngenin elinden kulübün sahibi yakışıklı Ethan Banks sayesinde kurtul - Ethan’ın beyefendi tavırlarının amacına ulaşmana engel olmasına izin verme - Işıklar Söndüğünde: Doğum günü hediyenin tadını çıkar. Acaba Gwen yeni görünümüne ve yeni Gwen’e tutulan Ethan Banks’a uyum sağlayabilecek miydi?

Aşkı Sana Sakladım || Deborah Hale


Deborah Hale / Aşkı Sana Sakaldım

 Güzel bir kitaptı beğenerek okudum ama yazarın kalemini biraz ağır buldum ya da bana öyle geldi.Başlarda çok eğlenceli bir giriş yaptı hatta Lucy’nin asi tavırlarına hayran kalmıştım.Ama kitap ilerledikçe biraz durağan buldum.Konusu güzledi gerçekten çok etkileyici bir hikayeydi, içinden harika bir roman çıkabilirdi.Drake’i çok sevdim küçükken çok acı çekmiş ama o sert görünüşü altındaki iyi kalbi beni çok etkiledi.Lucy’i başlarda sevmiştim ama kitap ilerledikçe Jeremy diye diye beni çıldırtı.Acı ama çok güzel bir şekilde sevgili Jeremy’sinin yaptıklarını da öğredin.İyi bir ders oldu bence.Drake’in kuzenlerine uyuz oldum ama Drake’in davranışlarına da hayran kaldım ikisinede pabuç bırakmadı.Sonlarına doğru kitap güzel hatta çok güzel bir hal aldı çok beğendim kesin tavsiye ederim.
 Lucy, sevdiği adamın öldüğünü öğrendiğinden beri çaresiz durumuna ağlamaktadır.Jeremy’i çok sevmiştir ve ona inanıp onunla beraber olmuştur.Jeremy ölmüştür fakat giderken Lucy’e bir parçasını bırakmıştır.Lucy, Jeremy’den hamiledir…Drake Stickland, kardeşinin ölümüyle yıkılmıştır ama daha da acısı kardeşinin Lucy gibi bir kızı kandırdığını öğrenmesidir.Kendisini her zaman zorda kalan insanalara yardım etmeye adayan Drake bu durumu da hem Lucy hem de kendi için olması gerektiği gibi sonuçlandırmaya karar verir.Mirasını buralara getirmek için çok uğraşmıştır ama hiçbir zaman evlenmeyi düşünmemiştir, daha çok ileride Jeremy’nin varislerinin mirası devralmasını düşünmüştür.Fakat şimdi Jeremy ölmüştür.Drake, Lucy’nin Jeremy’den hamile olduğunu öğrendiği andan beri kendisi ondan sorumlu hisseder ve Lucy ile acilen evlenir. Drake, Lucy ile sadece ona yardım etmek için evlenmiştir ama onun Jeremy’nin oyununa geldiğini ve ne kadar çekici olduğunu gördükçe içinde ona karşı bir çekim hissetmeye başlar.Kendisini ne kadar ondan uzak tutmaya çalışsa da bir şekilde kendinin Lucy’nin yanında bulur.Bu evlilik özellikle Lucy için sadece bir anlaşma gibi başlasa da zamanla Drake’in sert maskesinin altında kocaman yüreği olan bir kont olduğunu keşfettikçe ona aşık olmaya başlar.Sürekli Jeremy’nin anısına ihanet ettiğini düşünerek Drake ile arasında mesafe koymaya çalışsa da yüreği gün geçtikçe bu sert ama iyi kalpli konta sıkıca bağlanır. Şimdi Lucy Jeremy’e olan aşkının gerçekliğini sorgulamaya başlayacak ve Kont Stickland’a sevmeyi öğretecektir

Aşk Kaç Beden? - Sarra Manning || Yorum


Aşk Kaç Beden? - Sarra Manning

Bence ismi kesinlike "Sakın seviyorum deme!" olmalıydı.Zirâ Neve'nin ağzından çıkan cümlelerin oranını hesaplarsak bu açık ara farkla başı çeker.  :D
Kitapla ilgili görüşüme gelirsek; çok güzel ama yukardaki bilgilerden de görüldüğü üzere 608 sayfa bir kitaptı. 
Şimdi neden direkt sayfa sayısına atladığımı sorabilirsiniz.Sebebi , bana biraz -hatta bayağı- fazla gelmesidir. Kitap çok güzel kesinlikle kabul ediyorum ama çok gereksiz detay vardı içinde.Yazar bu kadar gereksiz yerlere değinerek kitabı boşuna uzatmış.Halbuki direkt Max ve Neve'nin ilişkisine indekslense inanın daha keyifli bir kitap olurdu. Şu haliyle tat almadım mı? Tabii ki aldım.Ama ara ara konudan kopmak da canımı sıkmadı değil.
En çok dert yandığım yeride hemen belirteyeim. Eğer bu kitabı 600 değil de 400 olarak bassalarmış kitap fiyattan tasarruf ettiği için daha çok satarmış diye düşünmekten alamıyorum kendimi.Sonuç olarak güzel bir kitap ama herkesin bir anda 30 Tl vereceğini de pek sanmıyorum.Neyse..

Sonra kadın karakterimizin iş yerindeki bir toplantıyı 10 sayfa okumak çok gereksizdi.Detay detay detay.. Max ve Neve arasındaki diyaloglardan daha çok detay vardı. :D
Tabi birde kitabın özünü oluşturan kilo problemi ile ilgili kısımların çok az olması da var.Ha, tabi buna etken olan şey Neve'nin çoktan kilo vermiş olması da olabilir.Ama kızımız hâlâ çocukluk aşkı için bir çaba sürecince olduğu için biraz daha detaylandırılabilirdi.
.Aslında Neve'nin zayıflamak için yaptıklarını biraz daha detaylandırsaydı kesinlikle daha güzel olurdu.En azından iş yerinde 10 sayfalık bir zaman geçirmezdik.
Her nesye.Ben kitabı genel olarak beğendim ama gereksiz yere uzatıldığı kanısınayım.Yazarın başka bir kitabı çıkarsa takip edeceğim. İyi malzeme yakalıyor. :D

Konusu; Neve küçükken obez olduğu için üniversite yıllarında 150 kilo civarındaymış ama kendisiyle alay edilmesine ve babasından duyduğu bir söze çok incinen kızımız büyük bir karar süreciyle kilo vererek 100 kiloya kadar düşmeyi başarır.Tabi bu takdire şana hareketini detayla okumak isterdim o da ayrı bi' mevzu...
Neve her ne kadar 50ye yakın kilo vermiş olsa da hâlâ kendisini şişman biri olarak görür ve elinden geldiğince erkeklerden uzak durur.Kız kardeşi Celia da Neve'in tam tersi bir fiziğe sahip olduğu için çevresi erkekle kaplıdır ve ablasının da biriyle görüşmesini ister.Sırf bu yüzden de kızımızı peşine takıp barlara götürüyor.Ve orada birilerinin dikkatini çekmesini istiyor.Ama Neve'nin içinden gelmeyince bu çabalar nafile tabii ki. Neyse..
Yine de bu bar macerası Neve için unutulmaz bir deneyim olur ve Celia'nın çalıştığı şirkette adı zamparaya çıkmış olan Max'la tanışıverir.Her ne kadar Celia bu durumda haz etmesede Max ve Neve iyi anlaşırlar.Ama Neve'nin kalbi bir başkasındadır ve çocukluk aşkı William geri döndüğünde tamamen değişmiş biri olmayı kafasına koyar.İstediği şey ; William'ın beğenecei bir fizik. Yani 36 Beden olmak. Ve erkeklerle yaşadığı tek deneyimin yıllar öncesine ait olduğu gerçeğini değiştirmek.Bunun içinde hemen kendisine çakma bir erkek arkadaş bulmalıdır.İşte bu hususta Max Neve'nin yardımına yetişir ve çiftimiz küçük bir krep ilişki yaşamaya başlarlar.Tabi neden krep derseniz, en beğendiğim yeri sanırım bunun anlamıdır.
Keyifli okumalar..

MY RATING:


Kitap Alıntıları -2 || The Indigo Spell

23 Şub 2013


The Indigo Spell Alıntılar;

"Adrian!" Öfkemin alevlenmeye başladığını hissettim. "Bu bir şaka değil."
"Biliyorum.Benim için kesinlikle değil.Ve bu yüzden seni zorlamayacağım." Dramatik bir şekilde durakladı.
"Sen beni sevsen de sevmesen de ben yalnızca seni seveceğim."

                                                         

"Umutsuz olsa bile, seni sevmeye devam edeceğim." 
"Ben..Ne? Hayır.Olmaz!"
"Neden? Bu sana veya herhangi birşeye zarar vermez.Beni istemezsen sana dert olmayacağımı söyledim.İstersen, şey, ... Seni uzaktan sevmem ne fark eder ki?"
Tam olarak bilmiyordum. "Çünkü.. Çünkü olmaz!
"Neden olmasın?"
"Sen.. sen devam etmek zorundasın," demeyi başardım. "Başka birini bulman gerek. Biliyorsun, ben değ- bunu yapamam.Biliyorsun.Zamanını benimle boşa harcıyorsun."


Şişeyi ona geri uzattım ve kapıyı açtım. Çıkmadan önce tereddütle ona baktım. "Adrian? Yardımın için teşekkür ederim."
"Arkadaşlar ne içindir?" Kapıyı tuttu ve geçmemi işaret etti.
"Evet , ama bu akşam olanların seninle bir ilgisi yoktu.Bunun için minnettarım.Yardım etmek zorunda değildin.Benim simyacılara açıklamak zorunda olmamla senin sebeplerin aynı değil."
Başka ne söylenir bilemedim. Teşekkür etmek için başımla küçük bir selam verdim ve içeri girdim. Kalabalığın heyecanı ve gürültüsü bizi içine çekerken, onun " Benim nedenlerim farklı." dediğini duyduğumu sandım.


                                                                                             
"Arabana ne zaman isim vereceksin?" diye sordum terar Los Angeles yolunda.
"Bu cansız bir varlık," dedi. "İsimler, insanlar ve hayvanlar içindir."
 Mustang'ın kontrol panelini okşadım. "Onu dinleme."
Adrian'a , "Teknelere her zaman isim veriyorlar."
"Gerçekten bunu da anlamıyorum.."


"Ben tehlikeli değilim,” soludum.
 Yüzünü bana yaklaştırdı. “Benim için öylesin.”
Ve nasıl olduysa, tüm mantıklı şeylere karşı, biz öpüşüyorduk.


"Adrian Ivashkov'un bana bir iz bırakmasına izin verdim."

                         (Adrian'ın Sydney'i ateşli bir şekilde öpmesinden sonra boynunda kalan iz.)


VE FAVORİM ;


Ahlaksız Teklif- HARLEQUIN || YORUM

21 Şub 2013

Ahlaksız Teklif- HARLEQUIN || YORUM
İlk kitap olan Tehlikeli Komşu hakkında fazla bir yorum yapamayacağım. Okuduğum en ama en saçma Harlequin kitabıydı.Ne diye çevirmek için zaman kaybetmişler anlamadım. Okurken sıkıntıdan patladım. Koca birgün elimde durdu da 100 sayfa kitap bitmek bilmedi.Ona rağmen Ahlaksız Teklif'i de çok beğendim. Bilseydim önce Ahlaksız Teklifi'i okurdum. Hiç olmazsa sıkılmazdım. Neyse . Yine de Ahlaksız Teklif'inde bu kitabın içinde olması büyük şans. :D

Zinhar kitap -diğerine oranla- çok güzeldi.Eksikleri yok muydu? Tabii ki, var. Ama yine de okunamaz bir kitap değildi. Ve sadece sonunu saçma ya da klasik Harlequin kitaplarındaki hızlandırma kurbanı buldum.Onun dışında çok güzel bir kitaptı. Bence malzeme iyiydi, uzatılsa güzel bir konu çıkardı.



"Demek beraber olduğumuz gece birdenbire benim tatlı sevgilimden soğuk bir cadıya dönüşmenin sebebi buydu," dedi ve ani bir hareketle genç kadını kucağına çekip dudaklarına kapandı.
"Yapma, Zac! Bırak Beni!"
"Asla."
Yapmak zorundayım çünkü aylardır ilk kez bana umut verdin."
"Ben mi?"
"Evet. Margot ile seviştiğimi sanıp beni kıskandığını anladım."
"Kendini birşey sanma."
"Senin yanında kendimi hiçbir şey sanmıyorum.Sen tek bakışınla bana diz çöktürecek güce sahipsin."

-Ahlaksız Teklif

Ana karakter kızımı Sally, hafta içi bir kütüphanede araştırmacı olarak çalışıp haftasonu da bir bakımevinde kalan kötürüm annesiyle ilgilenir.Beş para etmez bir babası olduğu içinde annesinin bütün sorumluluğu genç kadının başındadır.Tabi bu arada sevgili annesi de kendisini zerre kadar umursamayan adama deli gibi aşık olunca Sally için herşey daha da zorlaşır. Çünkü babası annesini görmeye gelmemektedir ama annesi hep kocasının yolunu gözler.. Son günlerinde annesini mutlu etmeye kararlı olan Sally yıllar sonra babasını şirketine gitmeye ve onu annesiyle görüştürmeye karar verir.Amma velakin şirkete adım attığı andan itibaren yakasını uslanmaz çapkın Zac Delucca'ya kaptırır..

Sally'nin annesine olan bağlılığını çok sevdim ama kızı yadırgamadığım yerde olmadı değil. Misal annesi, babası için üzülür diye Zac'in ahlaksız teklifini kabul ediyor. Var mı böyle saçmalık? Gebersin. Sanki bu zamana kadar ne babalık/kocalık etmiş ki üzülmesin diye kendisini adama veriyor.Hadi bunu geçtim adam kendi kızına resmen ; "Onu memnun et.." demeye getirdi olayı.. Neyse.
Sally, Zac'e inat gittikçe adam kafayı buna takıyor. Takmayı da geçti onu elde etmek artık gurur meselesi gibi bir duruma geldi. Zac'i bu zamana kadar kimse reddetmediği için adam kendini kazanamya indekslemiş, kız "Olmaz." dedikçe yakasına yapışıyor.Sonrada iğrenç teklifiyle istediğini elde ediyor..
Sonu hariç genel olarak beğendim ama sonu hızlı olunca sevmiyorum. Fakat Harlequin bu , yapacak birşey yok...

MY RATING:
4,5 



Aşka Yelken Açanlar || Brenda Joyce - YORUM


KORSANLARI ALT EDEN
KAPTAN DE WARENNE BU VAHŞİ GÜZELE DE BOYUN EĞDİREBİLECEK Mİ?
Bir korsanın kızı olarak büyüyen Amanda Carre görgü kurallarından habersizdir. Babası idam edildiğinde onu öfkeli bir kalabalığın elinden kurtaran Cliff de Warenneden önce kimseden yardım görmemiştir. Başından geçenlerden sonra İngiltereye gitmeli ve hiç tanımadığı annesini bulmalıdır, refakatçisiyse çapkınlığıyla meşhur bir korsan avcısıdır

Cliff de Warenne bu güzel fakat vahşi kızı Londraya, sosyetik annesinin yanına götürmeyi kendine görev edinir ve ona başka gözle bakmayı kabul etmez. Genç kızı Londra sosyetesine yem etmemek için vasisi olarak onu eğitmeli ve ona uygun bir eş bulmalıdır. Ama genç kıza duyduğu arzuyu kontrol etmesi giderek zorlaşacaktır. Meşhur korsan avcısı, sonunda bir kadının kalbini ehlîleştirmesine izin verecek midir?

Aşka Yelken Açanlar okurlara tutkulu ve heyecanlı bir yolculuk vadediyor.
Publishers Weekly

Brenda Joyce romanlarındaki güç ve tutkunun sınırı yok.
Lisa Kleypas


Aşka Yelken Açanlar || Brenda Joyce 

Bunu okuyalı bir iki gün oldu ama ancak yorum yapabildim.Kitapla ilgili tek eleştirim çok fazla Bir Avuç Aşk'ı anımsatması oldu. Okurken sürekli ; ''Bu sahne çok benziyor.E, bu da aynı.'' tarzında bir çok duraksama yaşadım.Normalde bu kadar takmam ama Bir Avuç Aşk'ta Devlin'den nefret ettiğim için gözüme battı sahneler. Sanırım, o kitabı okurken çok stresli bir süreç geçirmemin bunda büyük etkisi var. Bu yüzden Aşka Yelken Açanlar'da da bir Devlin vakası görmekten çok çekindim. Neyse ki Cliff , Devlin kadar duygusuz bir odun değil. :D
Bunun yanı sıra azcık da Devlin gibi "Höyt! Höyt!" biri olsa dediğim kısımlarda olmadı değil. Çünkü Cliff aşırı derecede yumuşak başlı bir karakter. Kaptanlığını sorgulayasım geldiği yerler bile oldu. Ve şu kızarma mevzusu (!) Allah Aşkına bi' tek - çok şükür ki- Tyrell kızarmıyordu. Bu nedir yahu ? İki kitaptır her halta kızaran erkekler okuyoruz. Tamam Cliff , Sean kadar değildi ama yine de yadırgadım.Elimde değil. Denizlere , acımasız korsanlara kafa tutan adam 18'lik yeni yetme kızın iki lafına kıpkırmızı oluyor.Hoş kızda öyle bir laf ediyor ki , ağzınız açık kalır. Ama kızarmak abartı geldi bana. Ya da iki kitaptır sürekli denk gelince gözüme battı. Bilemiyorum.
Bunun dışında kitap çok güzeldi. Okurken oldukça keyif aldım. Fazla olay olmayan rutin bir gidişatı ama etkileyici bir kurgusu vardı. Tavsiye edilir.

"Rex, uyuyor musun?"
Ağabeyi homurdanarak, "Artık uyumuyorum,"dedi.
"Neler oldu? Neden beni çağırtmadın? Amanda'nın kavalyesı bendim. Onu eve ben getirmeliydım.?
Rex sinirlenmiş görünüyordu. "Yatağına geri dün, Cliff. Sabah olunca onunla konuş. Amanda nedense biraz üzgün görünüyordu."
Konuşmayı açıkça bitirdiğini gösterir gibi, isigi kapatıp yine yattı.
Ancak Cliff gitmedi."Niye üzgün olduğunu söyledi mi?"
"Hayır, söylemedi. Iyi geceler."
"Canı ne kadar sıkkındı?"
"Bilmiyorum! Iyi geceler, Cliff!"



--->KONUSU <---

Amanda Carre, korsan babasının yakalanıp asılacağı gün Cliff De Warrene'in kendisini kurtarmasıyla Londra'ya doğru yola çıkar.Burda erkek karakterimiz Cliff , kendisini bu küçük -erkek kılıklı- kızdan sorumlu hissettiği için onu Londra'ya hiç görmediği annesine götürmeyi kendisine vazife bilir.Hoş anlamadığım şey; kızı hem çocuk diye görüp hem de "Ne kadar etkileyici bir kadın.." tarzındaki tepkileri verirken ne düşünüyordu? Her neyse.
Cliff kızımı gemisine alır ve altı hafta sürecek bir yolculuğa yelken açarlar.Ama Amanda, Cliff'in tanıdığı hiçbir kadına benzemediği gibi inatçı, çekici ve sınır tanımaz bir kızdır.Gemideki bir fırtınada nerdeyse kendisini öldürme pahasına bir tayfayı kurtarmayı başarır. Tabi , Cliff buna önce hiddetlenir ama sonra eşi benzeri olmayan bir kadınla karşı karşıya olduğunu anlar. :D
Gelgelelim bu altı haftalık yolculuk çiftimiz için hiçte rahat geçmez. Amanda sınır tanımaz, kural bilmez bir kız olunca, Cliff bir centilmen olmuş kaç yazar. Çocuk kaçıyor bizim kız üstüne gidiyor. İnadı inat. Cliff'in kendisinden etkilendiğini anladı ya daha Amanda'yı tutabilene aşk olsun (!)
Zavallı Cliff centilmenliği elden bırakmamak için ne gerekiyorsa yapıyor ama nafile. Kız kafaya koymuş bir kere Cliff'i baştan çıkaracak. Ee, küçücük gemide Cliff'in centilmenliğide bir yere kadar..
Bu zorlu gemi yolculuğu kazasız belasız geçer.Ama Cliff en kısa zamanda Amanda'yı güvenli ellere teslim etmeyi kafasına koymuştur. Annesi olacak cadı kızını kabul etmeyince bizim fedakar centilmen kızımızın hamisi olmayı ve onu evlendirmeyi kendisine borç bilir.Amma velakin önce Amanda'nın bir "leydi" olması gerekmektedir. Ve De Warrene ailesi bu işe el atar...
Cliff ise koruması altındaki bu küçük kızın bir kadına dönüşmesini izlerken kendisine görev edindiği herşey birbiriyle çelişmeye başlar.


MY RATING:


Ne Okuyorum? - 4

17 Şub 2013

Evet, "Ne okuyorum?" derken , ne zamandır burada paylaşmadığımı gördüm. Şu sıralar o kadar güzel kitaplar çıktı ki, kendimi kitaplara kaptırmışım. Ne okuduğumu ben bile unutuyorum. :D

Elimdekilere gelirsek; Sıkı takipçileri bilirler geçen hafta , en nihayetinde The Indigo Spell çıkmış bulunmaktadır. Her ne kadar PC'den okumak benim için bir işkence olsa bile "Adrian Ivashkov için herşeye değer," dedim ve okumaya başladım. 

Bu kitabın yanında diğerleri halt etmiş diyorum. Yazar bombaları doldurmuş ama tabii ki ven  yine Sydney'e sinirlenmekten okuyamıyorum. Bu kız cidden beni deli ediyor. Bir insan bu kadar salak ve tutarsız nasıl olabilir anlamakta zorlanıyorum.Altın Zambak'ı okuyanlar Adrian'ı nasıl bir halde bıraktığını bilirler.Ama ona rağmen bu kitapta kendi tepkisiyle çelişen durumalrda kalıyor.Birkaç bölümde ''Bana olan aşkı bitti mi?, "Başka birisiyle birlikte oluyor mu? Onlara da böyle dokunuyor mu?" tarzında salak salak kendini sorguladığı yerlerle beni sinir küpü ediyor.Ama Adrian; "Beni birazcık da olsa seviyor olmalısın." dediğinde son hızla "Hayır!" tepkisini de eksik etmiyor. Bu kız beni yoruyor ama ne yapalım başa gelen çekilir. :D Yine de kitap harika gidiyor.


 
Ve kitapta gülmekten öldüğüm sahnelerden birisi.Bu Adrian işte ya. Gel de bu çocuğa aşık olma şimdi. :D




Diğer bir okuduğum kitapsa; Brenda Joyce Aşka Yelken Açanlar <3
Ahh ahh, Cliff De Warrene ! Bu De Warrene erkeklerin hepsi nasıl bu kadar mükemmel oluyor anlamıyorum ya, okudukça okuyası geliyor insanın. Her ne kadar Cliff'in de Sean gibi kızarmasına takılmış olsam da, kızın karakterini ve davranışlarını düşününce fazla yadıgamıyorum. Olur olmaz yerde çocuğun karşısına geçip normal bir kadının ağza alamayacağı türden cümleler kurarak Cliff'i hem gafil avlıyor hem de beni gülme krizlerine sokuyor.Kısacası kafamı kaldırasım gelmedi. Cliff'in başına gelebilecek en mükemel kadın olan Amanda geliverdi. Sanırım serideki favorim bu olacak. :D




Julia QUINN - Bana Sevdiğini Söyle || YORUM

14 Şub 2013



BANA SEVDİĞİNİ SÖYLE || Julia QUINN

Klasik Julia Quinn kalemlerinden birisi daha.. Ben bu yazarı daha çok çerezlik olarak görüyorum. Aralarda okunduğunda farklı bir tat veren kalemiyle okuyucuyu mest ediyor. Ya da en azından beni. Yazarın kalemini beğeniyor olsamda çok da aman aman bir kurgusu olan kitabına henüz denk gelemedim. En azından Yüreğe Söz Geçmiyor ile yarışacak bir kitabını henüz okumak nasip olmadı. O yüzden bu kitabını da klasikleri kategorisinde görüyorum. 
Julia'nın kitaplarındaki karakterler her zaman orta halliler ve öyle aman aman bir güzellikleri , yakışıklılıkları yok.Kadını bu kısımda takdir ediyorum. Gerçekçi göstermek için çıtayı yükseltip tadını kaçırmıyor.Fakat hepsinde de aynı tür olunca bu da biraz sıkıyor beni. Yine de seviyorum bu yazarı.Aralarda çerezlik olarak çok tatmin edici geliyor. Özellikle de okuduğum vasat kitapların üzerine alınca gerçekten tadından yenilmiyor.

Kitaba gelirsek;
Okuduklarım arasında en basit bulduğum Julia Quinn kitabı bu oldu galiba.Bi' kere konu başından çok belli ediyor kendisini, yani açıklamam gerekirse Agatha'nın James ve Elizabeth'i bir araya getirmeye çalıştığı daha ikinci bölümde ortaya çıkıyor. Bu da kitaptaki tüm büyüyü öldürdü. Yine de olayın ilerleyişini ister istemez merak ediyorsunuz. :D Sonlarına kadar çok durgun ama aşk kokan bir halde gittiğini düşünürken, kızımızın Leydi Danbury'nin evindeki partide -neredeyse- tecavüze uğrayacak bir duruma düşmesiyle heyecanı tavan yapan bir hâl alıyor. Ki en sevdiğim kısım orasıyıdı. 

Yani biraz daha gizem ya da daha çekişmeli bir kitap tercih ederdim. James'in bir yerde söylediği gibi Agatha'ya şantaj yapan kişiyi bile araştırmadı. Adam bile farkında. :D Ama birçok yerinde gülmekten kendimi alamadığımı da es geçmemek lazım. Bu yazarı özel kılan şeyde sanırsam kaleminin bu yönü. Çünkü gerçekten ince ince espirileriyle kitabı tam bir çerezlik hâle getiriyor.

Konusu:

Elizabeth ailesinin ölümünden sonra üç küçük kardeşine bakmayı kendisine vazife edinmiş genç , güzel ve alımlı bir bayandır.Fakat ailesi kıtkanat ancak geçinmektedir ve Elizabeth onlara bakabilmek için bir leydinin refakatçiliğini yapar... Konumuzun esas erkek kahramanı James ise yıllar önce kendisini yanına alıp büyüten Agatha Teyzesi'ni canı gibi sevmesinin yanı sıra kendisini ona borçlu hissetmektedir. Ve birgün teyzesi kendisinden bir yardım talep edince eğlence başlar...
Leydi Danbury'nin çiftimizi bir araya getirmeyi planladığını daha ilk andan anlamanın dışında çiftimizin ilk karşılaşmalarında arkadaşlıklarına kadar rutin ama aşk kokan bir anlatım mevcut kitapta. Özellikle Elizabeth'in ailesinin durumunu düşünerek zengin bir koca avına başlaması ve buna  da ön ayak olan Leydi Danbury'nin ''MARKİ İLE NASIL EVLENİLİR?'' adlı kitabından yardım alması ise tam bir eğlence. Kitaptaki maddeleri okudukça gülme krizlerine girdim. Daha önce de belirttiğim gibi bu yazarın espirileri kitaplarını özel kılıyor.Herneyse..

Elizabeth bu MARKİ İLE NASIL EVLENİLİR? kitabını eline aldıktan sonrası tam bir kahkaha tufanı kızımız karakter sahibi birisi ve o kitapta verilen saçma sapan emirleri yapmayı reddediyor ama bir yandan da buna mecbur. Bir Marki olmasa bile zengin birisiyle evlenmek zorunda. :D             James'e gelince teyzesine şantaj yapan kişiyi ararken ilk şüpheli olarak Elizabeth , yani Bayan Hotckiss'i seçiyor ve onu baştan çıkarmaya karar veriyor. Gerçi kendi kazdığı kuyuya kendisi düşüyor demek daha doğru olur. Çünkü o kendi planını kurarken Elizabeth'te elindeki MARKİ İLE NASIL EVLENİLİR?'i James'in üzerinde denemeye karar veriyor.

Sonlarına kadar sakin gitsede güzel bir kitaptı fakat daha güzellerini okuduğum için çok da etkilendim dersem yalan olur. Yine de çerezlik , deneyebilirsiniz. Ve şuda bir gerçek ki , kitap çok beğenilmiş. Farklı bakış açılarını da göz önüne almak lazım. :D



MY RATING:
                                                                             3,5


12 Şub 2013

Ve Doğan Kitap'tan Beklenen Seri: CROSSFIRE !

11 Şub 2013


Bared to You yani Tükçe adıyla Sana Soyundum 20 Şubat'ta Türkçe edisyonuyla biz kitap severlerle buluşuyor...

Yurtdışında E.L James'in Fifty Shades of Grey serisine rakip gösterilen ve özellikle de ikinci kitabı Reftlected In You ile satışları tavan yapan Crossfire Üçlemesi sonunda Doğan Kitap markasıyla ülkemizde görücüye çıktı.Serinin Goodreads'teki okurlarından aldığı paunlar ve yorumlarla çok tutulacak bir seri olduğu belli oluyor.

Fifty Shades of Grey(Grinin Elli Tonu) serisine oranla daha cezbedici ve etkileyici bir konusu olan kitabın bir kısmına orjinalinden göz atmıştım. Gideon Cross'a aşık olacaksınız.. :)

Seriyle ilgili her türlü detaylı bilgiye ; Crossfire Trilogy TR Facebook sayfasından erişebilirsiniz. Kitaplardan çeşitli alıntılar, kitap yorumları ve daha fazlası...

Thea'nın Suçu Ne? || HARLEQUIN - YORUM

10 Şub 2013


Thea'nın Suçu Ne? || HARLEQUIN - YORUM

Harlequin Yayınları'nda okuduğum daha doğrusu okumak için kendimi zorladığım ama anlamsız cümlelerinden ve karakter isimlerin karıştırılarak çevirilmesinden dolayı okuyabildiğim kadar ki hâliyle tam bir umutsuz vaka olan bu kitapla zaman geçirmek zorunda kaldım.
Birçok çevirisi kötü kitap okumuştum ama bunun çevirisine kötü bile diyemiyorum.Çünkü o kadar dahi çeviri yoktu kitapta.

Örnek olarak verebileceğim birçok cümle var ama ben size en çok güldüklerimi paylaşacağım;

Richard bazı konularda hiç değişmemişti. Sadece Leydi Arnsworth'dan azar işitmemek için yerlerin kirlenmesini önlemek üzere yere serdiği gazeteler, tam olarak Richard değildi.

"Evet oydu. Richard Blakehurts... Yani Leydi Arnsworth'un yeğeni ve de vaftiz annesi."

"Saçlarının gri renginin yas tutmaktan olmayacağını biliyordu. Demek ki Thea'nın gözleri her zaman bu renkteydi."


"Beni bir haksızlığın insanı olarak görmeni istemem."


Birkaç dakika sonra Richard, oymalı tahta bir beşikte zor görünen yeğenini baktı. "Ayol ne ufak şey bu böyle...."

Thea, Richard ondan sekiz yaş büyük olduğuna göre, otuz iki yaşında olmalıydı. - KIZ 24 YAŞINDA AMA-

Ve daha sayısız anlamdan yoksun cümle. Özellikle de A kişisini betimleyip  B kişisiyle bitirilen... Kendi kendine reverans yapan insanlar olan cümleler :D


Kısacası kitabı hiç ama hiç beğenmedim. Bu kadar iğrenç bir çeviriden ötürü kitap için ''sıkıcı'' gibi bi' tabir kullanamıyorum ama konusu da öyle ahım şahım değildi. Okumasam da olurmuş bunu anladım..En azından yazar işleyişini daha çekici yapsaydı kesinlikle farklı bi' kulvarda incelerdim kitabı. Fakat şu haliyle denemeyin derim...

Konusu:

(Doro)Thea 16 yaşında ailevi zorunluluklarla nişanlandırılmıştır ama nişanlısı bir kaza kurşunuyla ölünce kızımız inzivaya çekilmiş ve Londra'dan uzakta 8 yıl boyunca halası ile yaşamıştır.


Sekiz yıl sonra babası Thea'dan evine dönmesini ister ve onu kendisine kalan mirası alabilmesi için evlenmeye zorlar. Thea içinse evlilik çok uzak birşeydir.Fakat babasının isteği üzerine Londra sosyetesine girer. Ama sosyete 8 sene önce olanları unutmamıştır. Nigel kendi mi ölmüştür yoksa Thea'nın bu ölümle bir alakası mı vardır? Dedikodular yolunu almayabaşlayınca , Thea için yeni bir korku baş gösterir...

Kendisine şaperonluk yapmasını rica ettikleri eski dostları Leydi Arnsworth'un evine yerleştikten sonra ise Thea'nın tüm hayatı değişiverir. Çünkü Leydi Arnsworth'un vaftiz oğlu Richard'da oradadır ve Thea ile çocukluk arkadaşıdırlar. Thea sırlarını sekiz yıl boyunca herkesten saklayabilmiştir ama Richard Thea'nın için görmeye başlayınca bütün sırlar ortaya dökülür. Şimdi Richard Thea'nın suçsuz olduğunu ispat  etmeye ve onu sosyeteden korumaya karar vermiştir.




MY RAITING:


Ballerina'dan Güzel Bir Çekiliş


İzleyicisi olduğum bi' blogger arkadaşın yaptığı çekiliş.



Çekiliş Linki İçin; BALLERİNA HEDİYE




You Can't Disappear From Me || MANGA İnceleme

8 Şub 2013





You Can't Disappear From Me || İNCELEME

Orjinal Adı: Boku kara Kimi ga Kienai
İngilizce Adı: You Can't Disappear From Me
Türkçe Adı: Benden Kaçamazsın
Türü: Manga
Cilt Sayısı: 4
Bölüm Sayısı: 23
Durumu: Tamamlanmış
Kategori: Drama, Romance, School, Shoujo
Mangaa-ka: Aikawa, Saki
Çeviri Durumu: Mevcut Değil.

Manga'nın Konusu İçin; KONUSU

Yorum ve Eleştiri

4 Ciltlik bu romantik manga benim için güzel bir çerez oldu diyerek başlamak istiyorum incelememe.

Okurken çok keyif aldım. Fakat sonuyla ilgili görüşüm SIFIR (!) İki gün aralıksız okumamın sonucu öyle bir son olmamalıydı. Bazen manga-ka'lar neden böyle olur olmaz yerde kesiyorlar bu mangaları hiç anlamıyorum. Yine de tavsiye ederim, keyifli bir çerezlikti.

Gelelim incelemeye;

DİKKAT ŞİDDETLİ SPOILER İÇERİR (!)

Yukarıdaki linkte yayımladığım konuyu incelediyseniz karakterleri göreceksiniz. Konusu hakkında da az çok fikriniz olacaktır...

Haruna Kousuke abisinin gölgesinde hep ezilmiş bir çocuktur. Abisi Kakeru, onun değişiyle Aniki çok başarılı ve popüler bir çocuk olmasının yanı sıra Kousuke'lerin okulda da öğretmendir. Okçuluk sporuyla ilgilenen Kousuke yıllar önce abisiyle bir rekabet başlatmıştır ve kendisini onun gölgesinde kalmaktan kurtarmak için uğraşır.

Küçükken abisiyle okçuluk turnuvasında yarışa girer ve tüm kuvvetiyle onu geçmeye çalışır ama ikinci olur. İkinci olmasının yanı sıra hem gururu kırılır hem de kendisini çok zorladığı için elleri yaralanır. O sıralarda okçuluk klübünde olan bir kız kendisine yardım etmeye gelir ve ; ''Sen elinden geleni yaptın. Sakın okçuluğu bırakma.'' der. Bu cümle Kousuke için çok büyük anlam içerir, çünkü kendisine yeniden inanacak bir güç bulur. O andan sonra da bu kızı izlemeye başlar...

Kanzaki Hotaru , iki sene önce trende bir kazadan kıl payı kurtulur. Daha doğrusu kurtarılır. Bir genç adam kendisini ölümden son anda kurtarır ve Hotaru'nun gönlünün prensi olur. Hotaru kendisini kurtaran prensinin adının Haruna Kakeru olduğunu öğrenir ve öğretmen olan Haruna-Sensei ile tanışıp kendisini hatırlatmayı kafaya koyar. İki sene sonra birinci sınıf olduğunda Haruna-Sensei'nin karşısına çıkar ve şans bu ki sensei Hotaru'yu hatırlar ama ona da diğer öğrencilerinden farklı davranmaz.
Hotaru ile aynı sınıfta olan Kousuke ise abisine hayran bir kız daha görmeye dayanamaz ve Hotaru'yu ondan uzak tutmaya çalışır. Ama bu süreçte kendisini ona kapılırken bulur..


Kanzaki Hotaru , lise birinci sınıf olmuştur ve iki senedir hayalini kurduğu kurtarıcısını görmeyi çok ister ama bir anda karşısında beliren ve ''Benim Aniki'mden mi hoşlanıyorsun?'' diye soran bir çocuk yüzünden tüm planları boşa gider.Dahası bu çocukla aynı sınıftadır ve ona katlanmak zorunda kalır..

Şimdi gelelim detaylı bir anlatıma;

Buraya kadar manganın konusu gayet normal gelse bile aslında işler düşündüğünüzden de karışık bir durumda.Yıllar önce kendisine yardım eden o kızı her an takip eden Kousuke kızımız bunu hatırlamasada inatla onu korur. Kızımızda tahmin ettiğiniz gibi Hotaru'dur ama kendisi bunu hatırlamaz.Diğer bir ilginç olansa manganın başında Hotaru'yu trende kurtaran kişinin Haruna-Sensei olduğunu gööstermelerine rağmen onu asıl kurtaran kişi Kousuke'dir.Aslında kızın direkt Haruna-Sensei olarak düşünmesi çok saçma.Çünkü Kousuke onu kurtardıktan sonra üzerine ceketini bırakmış ve ceketin üzerinde HARUNA yazıyormuş. Yani kardeşlerden herhangi birisi pekâlâ olabilir.Herneyse..
Kousuke bu itirafını Yakako'ya yapıyor.Yakako ''Neden söylemiyorsun?'' diye sorduğunda ona ''Onun bana minnet duyup yaklaşmasını istemediğim için.'' diye karşılık verir. Ve bu kısımalar çok içtendir.Açıkçası bu kadar samimi olması beni çok etkiledi.Neyse.
Hızlıca Yakako'ya da değinelim. Kendisi Hotaru'nun en yakın arkadaşı ve bir beden dersi sırasında Hotaru'yla bir çitin önünde otururlarken çit üstlerine yıkılır. Kousuke hemen Hotaru'nun yanında biter ama o, kendisinin iyi olduğunu ve Yakako'ya bakmasını ister. Yakako'da Kousuke'nin bu yardımından sonra ona aşık olur. Hatta bu aşkı kendisini öyle bir duruma getirir ki, Hotaru'yu devredışı bırakmak için o ve Kousuke'nin arasını açar.Tabi bunların arasını açmak için sadece Yakako'ya gerek yok. Abisi Aniki'de bunu yeterince yapar. Yakako'nun bir numarası ile Kousuke ve Hotaru'nun ilk buluşmaları tam bir felakete döner. Biri başka yerde diğeri başka yerde bekler dahası Yakako Kousuke'nin yanıan gider ve ona ''Hotaru gelmedi, işi çıkmış. Beni gönderdi.'' der. Bu sırada Hotaru ise yağmur altında sırılsıklam Kousuke'yi bekler. Gecikmiş olmasına rağmen inatla bekler. Tam o sırada oradan geçen Haruna-Sensei onu bayıldığı sırada tutar ve evine götür.Bu bölümün sonunda ise kızımız sucuk gibi olduğundan Haruna'nın kıyafetleri giymiştir.Kousuke ise akşam neden gelmedi diye sormaya evine geldiğinde onu abisinin kıyafetleriyle arabadan inerken görünce ilk sorduğu soru; ''Neden onun kıyafetlerini giyiyorsun?'' olur.Sonrası koca bir ayrılık..Yakako'nun yaptıkları bunla kalmaz tabiki. :D
Ama bir kamp sırasında Kousuke bunun için yaralanır ve ona birşey olduğunu sanıp peşinden koşan Hotaru'yu görünce aşklarını anlar. ''Şimdi senin duygularını çok iyi anlıyorum. Onu Hâlâ seviyorum. Bu savştan vazgeçmeyeceğim.'' der ama ondan sonra herşeyi akışına bırakır.

Sonuna kadar bir küs bir barış devam eden manganın sonlarına doğru Kousuke ve Hotaru herşeye inat aşklarını yaşarlar ama Hotaru'nun babasının başka bir şehre tayini çıkar ve bunu Kousuke'ye nasıl söyleyeceğini düşünürken, onun etrafında olan kızları görür. Kızlar ona hayran olduğu için kendisini Kousuke'den uzaklaşırsa onu unutacağı gibi garip düşünceler içinde bulur ve bunu Kousuke'e ağzından kaçırır. Ama Kousuke ; ''Kıskançlığını sevsemde bana daha çok güven.'' diyerek ona olan aşkını göserir.Sonunu saçma bulma sebebim ise bu cümlenin hemen ardına ''Hadi kendimize daha çok anı yaratalım,'' gibisinden saçma bir cümle ile mangayı bitirmeleri..

İşte bu mangada böyle bir konuya sahipti. Keyifli okumalar. :D




Mangadan beğendiğim birkaç kare ;


Merdivende çöp atma kavgası ederlerken kavganın sonunda Hotaru kendisini Kousuke'nin kucağına düşmüş buluverir.



Üsteki sahneden sonra Hotaru arkasına bakmadan kaçar ama Kousuke onu yakalar ve kızımız ona: ''İlk öpücüğümü bir kazayla aldım.'' der bunun üzerine de Kousuke Hotaru'yu gerçekten öper ve ''Senin ilk öpücüğün bir kaza değildi.'' der.









Hotaru'nun doğum gününde sözleştikleri yere gitmektense eski sevgilisinin oyununa gelir ve onu -sözde tehlikeden- krutarmaya gider. Sonuç olarak Hotaru o kadar çok bekler ve gelmeyince ona olan güveni sarsılır. Sonrasında da Kousuke'yle konuşmaz ona: ''Sen bir yalancısın '' der.Kousuke ise okulda Hotaru'ya bir not bırakır ve onu beklemeye başlar.







 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS