Wattpad Hikâye: Ömür Boyu Benimsin | Jennifer Royce

30 Ara 2013

Merhabalar!

Geç kalmış bir yorumla daha buradayım. Bu aralar Wattpad'e sardığımı zaten biliyorsunuz. Gerçekten çok güzel hikâyeler çıkabiliyor bu Wattpad'te. Hem işlerimin bu kadar yoğun -dönem sonu işleri hem (-__-)- şu sıralarda Wattpad'ten hikâye okumak da kolayıma geliyor, açıkçası. XD Şu hikâyi okuyalı iki haftadan fazla olmuştur ama ben ancak bir yorum yapabildim. Bir çırpıda okuyup bitirdiğim bir diğer hikâye -yine tabi ki Jennifer Royce isimli arkadaşın- Ömür Boyu Benimsin oldu.Ne kadar güzel bir hikâye olduğunu anlata anlata bitiremem. Harika bir kaleme sahip bu kız. Kurgular zaten eşsiz. Ama en çok hoşuma giden yanı her hikâyesinde aynı çizgide ilerlemesi ve okuruna ilk tattırdığı duyguları hepsinde vermesi.Bu hikâyesi serinin ilk kitabı ama tabi ben kendisiyle tanıştığımda yayımlanan günceline başlayınca seriye ikinci kitaptan girmiş oldum. Kalbimin Efendisi hâlâ devam etmekte ve her bölümüyle de ayrı etkiliyor.Serinin ilk kitabı Ömür Boyu Benimsin'e bakarsak; 
Alyssa küçük bir kasabada yaşamakta olan kasabanın güzel ama vahşi küçük kızı. Annesi bir fâhişe iken kendisi onun gittiği yolu doğru bulmayıp annesinden ayrılıyor ve kendi yolunu çiziyor. Henüz küçük bir genç kız olduğu içinde kasabadaki erkeklere kolay lokma gibi görünse de aslında tam bir dişi kedi ! Kendisini ne ezdiriyor ne de eziyor. Gel gelelim bir gün kasabaya av için yolu düşen saygın dükümüz Alexander'a kadar.
Alex ve yakın dostu olan Brendan bir av gezisi için Londra'dan kaçıp Alyssa'nın yaşadığı bu küçük kasabaya adım attıkları andan itibaren tüm talihsizlikler bu iki dostu buluyor. Önce av için geldikleri bu yerin tam bir kuraklık cenneti olduğunu sonra ise kalacak en küçük bir hanın bile bulunmadığını öğreniyorlar. Daha da önemlisi Alex Brendan'dan ayrı atıyla çıktığı yolda atının kendisini sırtından atmasından sonra daha başıma ne gelir diye düşünürken neredeyse -Alyssa tarafından- ölümle burun buruna geliyor.

Eh, bu da haliyle kızımızın daha o anda Alex'in ağına girmesine sebep oluyor. Tabi Alex o âna kadar bu atlının Alyssa olduğundan, yani bir kız olduğundan bihaber :D
Neyse efendim kurgunun en güzel tarafı çiftimiz tanıştıktan sonra başlıyor. Alex Alyssa'yı öyle küçük ve güzel görünce bu berbat kasabanın da güzel bir tarafı olduğunu düşünüyor. Ve tabii Alyssa'yı da kendi eğlencesi olacaklar listesine ekliyor. Gelin görün ki burada bahsi geçen kişi Alyssa! Sen Alex'i bir güzel yarala :D Adam kıza dokunduğuna dokunacağına bin pişman oluyor yahu! Bir de kızımız kasabada lanetli namî almış.Sözde kime yanaşsa vay haline :D

Lafı uzatmadan, Alex Alyssa'yı kafaya koyunca madem öyle olmuyor o zaman böyle olur diyerekten -şaka tabi adam kızı o kasabada kurda kuşa yem etmemek için :D ben de yedim- evlenmeye karar veriyor ve Alyssa'yı kendine düşes seçiyor. Sonrası ise keyifli bir macera. Alyssa'nın yeni hayatına alışması Alex'in karısına âşık olması ve Alyssa'nın gizemli geçmişiyle çok güzel bir kurgu okuyorsunuz bu hikâyede.




Konuşan Kitaplar Blog Tur: Aşka İkinci Şans || Jennifer Probst [Ön Okuma]

24 Ara 2013


Herkese Selamlar! 
Bu aralar işlerim çok yoğun olduğu için hiçbir şey yazamaz oldum. Bu akşam da Konuşan Kitaplar Ekibimizin yeni turu olan "Aşka İkinci Şans" daha önce okuyup yorumlamış olduğum; Marriage Trap'in ön okuması bende. 
Serimizin daha önceki kitabı İlk Öpücüğün Büyüsü hakkındaki yorumumu da buradan inceleyebilirsiniz. Ben ilk kitabı daha çok sevmiştim ama Aşka İkinci Şans da en az ilki kadar güzel. Umarım sizler de turumuzla bu güzel kitap hakkında yeterli bilgiye sahip olur ve okumak için  bekletmezsiniz. :))




Orijinal Adı: The Marriage Trap
Edisyonu: Aşka İkinci Şans
Bağlı Olduğu Seri: The Marriage to a Billionaire# 2
Yazar: Jennifer Probst
Kitap Dili:Türkçe
Goodreads Puanı: 3,92

Aşk sıra tanımaz. 
Michael, aşkı kendinden önce bulan ve evlenmeye karar veren kız kardeşinin önünü açmalıdır. Kardeşlerin en büyüğü olduğu için önce onun evlenmesi konusunda ısrar eden annesine bir oyun oynamaya karar verir. Sahte bir geline ihtiyacı vardır. Hem de hemen! 

İşler istediği kadar hızlı ilerlemeyince, eski sevgilisi Maggieden yardım istemek zorunda kalır. Maggienin ise bir şartı vardır. Hem de ne şart 
En iyi romantik komedi yazarlarından biri.  



Maggie Ryan, margarita kadehini dudaklarına götürüp büyük bir yudum aldı.Ekşilik tuzla buluşup diline yayıldı ve kanına karıştı. Ancak ne yazık ki bu yeterinece hızlı olmadı.Hâlâ hareketlerini sorgulamasına yetecek kadar mantıklı düşünebiliyordu.

Eflatun kumaş kaplı kitap ona göz kırpıyordu. Kitabı tekrar eline aldı, sayfalarını karıştırdı ve modern tasarımlı cam masanın üzerine geri fırlattı. Saçmalık. Aşk Büyüleri'ymiş, Tanrı Aşkına! Bu kadar alçalmayı kabul etmiyordu. Yine de en yakın arkadaşı Alexa kendi büyüsünü yaptığında, arkadaşını ruh eşini bulması için desteklemiş  ve yüreklendirmişti elbette.

Ama bu tamamen farklıydı.

Maggie fıısıltıyla lanet okudu ve pencereden dışarıya gözlerini dikti. Organik bambudan yapılmış perdelerin aralıklarından içeriye ay ışığı sızıyordu.Bir akşam daha bitmişti işte. Bir başka talihsiz gün sona ermişti.Sanki şeytanlar tarafından tehdit ediliyordu ve ortalıkta şafak sökene kadar onlarla savaşacak kimse yoktu.
Neden hiçbir zaman bir bağ hissedemiyordu? Şu sonuncusu örneğin; oldukça etkileyici, zeki ve uysal bir adamdı. Nihayet birbirlerine dokunduklarında cinsel bir titreşim oluşacağını, ya da en azından bir çekim hissedeceğini düşünmüştü.Oysa hiçbir şey hissetmemişti. Sıfır.Belden aşağısı hissizleşmiş, yalnızca boşluk duygusundan dolayı hayal meyal bir ağrı ve daha fazlasına dönük bir özelemle dolmuştu.
Umutsuzluk azgın bir dalga gibi üzerine vurdu. O tanıdık panik hissi midesini tırmalamaya başladı ama karşı koyup kendini kurtarmayı başardı.Canı cehenneme! Kendi sahasında saldırıya uğramayı kabul etmeyecekti. Öfkesine bir can simidi gibi sarılıp, derin derin, uzun uzun nefes aldı.

Aptal nöbetler. Maggie ilaçlardan nefret ediyor ve içmeyi reddediyordu, hayata karşı olumlu olduğu takdirde nöbetler yalnızca kendi çabasıyla son bulacaktı. Muhtemelen erken gelen orta yaş kriziydi bu. Ne de olsa hayatı neredeyse mükemmel gidiyordu.

Çoğı insanın hayalini kurduğu her şeye sahipti. Göz alıcı erkek mankenleri iç çamaşırlarıyla fotoğraflamış, dünyayı gezmişti. Bakım masrafı olmayan son moda apartman dairesine bayılıyordu. Mutfak paslanmaz çelikten yapılmış aletlerle ve parıltılı sermaik fayanslarla süslüydü. Modern espresso ve margarita makineleri eğlenceli, Sex and the City tarzı hayatını yansıtıyordu. Beyaz peluş halılar ve onlarla uyumlu deri mobilyalar çocuğu olmadığını gururla sergiliyordu ve şeffaf tarzını ortaya seriyordu. Canının istediği zaman istediğini zaman istediğini yapmış ve kimsede özür dilememişti.Çekici, mali durumu iyi ara sıra baş gösteren panik atakları saymazsak sağlıklı bir kadındı. Hal böyleyken de, o soru her geçen gün biraz daha artarak rahatsız edici bir inatla beynini kemiriyordu.

Bu o mu?

Ayağa kalktı ve üzerine kırmızı, ipek bir elbise giydi; sonra da ayağına elbiseyle uyumlu, üzerinde şeytan boynuzları olan tüylü terliklerini geçirdi. Yeterince sarhoş olmuştu ve kimse bunu bilemezdi. Belki biraz egzersiz sinirlerini yatıştırabilirdi. Eline bir defter sayfası aldı ve bir erkekte aradığı tüm özelliklerin bir listesini çıkardı.

Küçük bir ateş yaktı.

Mantrayı okudu.

Beyninin içinde deliriyormuş gibi sinsice kahkahalar yankılandı; ama tekiladan bir yudum daha alarak onları yok etti ve kağıdın yanışını izledi.

Ne de olsa artık kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.


Wattpad Hikâye: Zorba Âşık

18 Ara 2013

Selamlar!

Şu sıralar ciddi bir Wattpad akımına sarılmış durumdayım. Özellikle de bu postta size tanıtacağım yazarı keşfettiğimden beri.. Kadında ciddi bir historical kalemi var ve ben Wattpad'te yayımladığı her hikâyesiyle kendisine biraz daha bağlanıyorum. Geçen hafta sürekli Wattpad hikâyeleri okuduğum sırada JenniferRoyce nickname'li arkadaşın hikâyelerini de okuyacaklarıma eklemiştim. Ve geçen hafta nihayetinde bu arkadaşın Zorba Âşık hikâyesine başladım, başladığım gibi de okudum bitirdim.

Bu postu niye yazıyorum, bu arkadaşın keşfedilmesi gerektiğine inandığım için. Zorba Âşık'a başlarken hiçbir beklentim yoktu. Bilakis, böyle sıradan çakma bir historical romanı bekliyordum. Ama arkadaş resmen yazamış ya! Zorba Âşık sadece bir historical romanı değil bildiğiniz İSKOÇ romanı. Bu hikâyeyi bu kadar sevmemin sebebi de buydu. İskoç yazmış resmen.Hani Dük, Kont üstüne kurgulu hikâyeleri çok abartmam ama İskoç apayrı bir kulvar. Onların klanlarını, savaşlarını böyle güzel detaylara yer vererek açıklaması çok hoşuma gitti. Kitabın zaten kurgusu gerçekten farklıydı. Keşke kitap olarak basılsa da elimde olsa. Aynı şekilde yazarın diğer hikâyeleri de bir o kadar çarpıcı. Zorba Âşık'ı bitirdikten hemen sonra Kalbimin Efendisi isimli hikâyesine başladım. En az Zorba Âşık kadar etkileyici bir hikâye. Onun da biteceği ânı iple çekiyorum. Güncel olunca beklemek çok zor çok. (-,-) 


NOT: Kapak tasarımını ben yaptım.Bu yüzden (Ç)ALMAYINIZ! :))
             

Kitabımız bir leydi olan güzeller güzeli Sheena'nın babasının topraklarından kaçıp kendilerine en yakın ama aynı zamanda en korunaklı klan olan Hawkslot'a sığınır amma velakin bu klanın en korunaklı klan olmasının ve isminin Hawsklot olmasının da büyük bir sebebi var. Bu kılandaki herkesin kolunda -o klana ait bir yaşayan olduğunu belirtmek için- bir "şahin" dövmesi bulunmaktadır. (Kurguya bak ya! Şu kısımlarda resmen takdir ettim bu kızı.) Kızımız ise bu klana ait olmadığı ve kaçtığı kendi topraklarını ele geçirip babasını ölüme terk eden Feagrus'un da kendisini nişanlısı olarak aratması üzerine şak diye yakalanı verir.Yakalanmak da ne yakalanmak yani. Korumalar kızın kolunda dövme olup olmadığını sorgulayana kadar gayette güzel idare ediyordu bence XD

Neyse efendim kızımız yakalanıp da Hawkslot'un korkulan lordu Troy'un önüne çıkarıldıktan sonra hikâyemiz başlıyor. Troy bu küçük ama narin hanımın Feagrus'un nişanlısı olduğunu sandığı, -bu arada atladım glaiba kız bu korunaklı klana çok eski bir bilgi sayesinde gizli ama bir o kadar da tuzakla dolu bir geçitten geçerek giriyor- bir de üstüne kızın klanlarına gizli geçiti kullanıp da girdiğini öğrenince istese de istemese de Sheena'yı gözünün önünden ayıramıyor. Eh, tabi şimdi kız orada kalınca işler aşka kayacak tahmin ettiğiniz gibi. Öyle de oluyor zaten kraliçenin emriyle Troy Sheena'yla evleniyor. Günlük gülistanlık giden kısa bir zamandan sonra da Feagrus kendini sinsi sinsi göstermeye başlıyor. Bu sırada çiftimiz de gayet mutlular, kısa bir süre sonra bozulacak olmasına rağmen..

Bu arada Troy'un âşık halleri çok abartı geldi ya. Ne bileyim ben yakıştıramadım herife. Adamın içinde nasıl bir sevgi varsa artık. :D İskoç erkeği olduğu için ben biraz daha "Höyt! Höyt!" tarafının ağır basmasını isterdim. Bastığı yerler vardı elbet ama işte ne bileyim yetmedi bana. XD 
Her neyse. Kitap bundan ibaret işte. Kurgusu beni daha çok etkiledi. En sevdiğim yer İskoç Klanları! O kadar hoşuma gitti ki hiç amatör diyemiyorum.Bu yazarın cidden keşfedilmesi gerektiğine inanıyorum. Böyle bir hayal gücüne yazık olmamalı.Diğer okuduğum kitabına da dayanarak söylüyorum ki kız gerçekten mükemmel yazıyor.  


 

The One | Kiera Cass (Selection Serisi#3) Kitap Tanıtım


The One

 "America gerçekten BİR olmak istiyorsa, artık karar vermeli."

Seçim, 35 kızın da hayatını sonsuza kadar değiştirdi.Artık, bu yarışın galibini seçme zamanı geldi.
America kendini tâca bu kadar yakın bulacağını- veya Prens Maxon'ın kalbini çalabileceğini asla hayal bile edemezdi.

Yarış sona yaklaşır, sarayın duvarlarının ardında tehtitler çığ gibi büyürken, America kaybetmeye ne kadar yakın olduğunun ve ne kadar zor olursa olsun istediği geleceğe kavuşmak için savaşması gerektiğinin farkına varır.

The Selection(Beni Seç) ilk sayfalarından itibaren New York Times Bestseller okurlarının kalplerini çalarak onları büyüleyici bir yolculuğa çıkardı.

Ve şimdi, The One'ın son sayfası açıldıktan sonra bu büyüleyici peri masalıyla Kiera Cass okurlarını unutulmaz bir sona hazırlıyor.










NOT: Çeviri -iyi kötü- şahsıma aitir. Lütfen paylaşırken "AnimeveKitapSever"den alıntıdır şeklinde değil LİNK vererek paylaşın...


İntikam Ateşi | Sarah MacLean [Kitap Yorumu]

15 Ara 2013


Orijinal Adı: A Rouge By Any Other Name
Edisyonu: İntikam Ateşi
Bağlı Olduğu Seri: The Rules of Scoundrels#1
Yazar: Sarah MacLean
Yayınevi: Nemesis Kitap
Kitap Dili:Türkçe
Goodreads Puanı: 3,99
Puanım: 5/5

Toprakların kaderi, bir gün yeniden gerçek sahiplerinin adımları altında uzanmaktır.
Michael Bourne, topraklarını kumarda kaybedince elinde malikânesi ve unvanından başka hiçbir şeyi kalmaz. Ancak aradan geçen yıllar ona iyi davranır ve kaybettiklerinden daha fazlasını aynı yolla kazanır: kumarla. Elde edemediği tek şey çocukluğunu geçirdiği Falconville topraklarıdır.

Çocukluk günlerinden kalma eski bir kıpırtı, insanın kalbini yeniden attırabilir.
Penelope Marbury'nin evlilik yaşı geçmiştir. Babası onun hayat arkadaşı bulmasını kolaylaştırmak için, sahip olduğu Falconville topraklarını da kızının çeyizine dahil eder. Bu haber kısa sürede yayılır ve birçok erkek gibi Michael'ın da dikkatini çeker. Kendisini, bir vakitler kaybettiği topraklarına götürecek yolu bulduğunu düşünmektedir.



Bazı kitaplar gerçekten okuma aşkı aşılıyor!
Ne zamandır elime doğru dürüst kitap almıyordum. Aldıklarımı da iki günde okuyordum. Ama dün gece şöyle bir okuyup aradan çıkarayım diyerek el attığım İntikam Ateşi adlı kitapla sahalara geri döndüm desem yeridir. Dün gece elime bir aldım kitabın tüm akıcılığı kendini gösterdi. Sular seller gibi okudum bitirdim ve yorumuna da geçmek için sabırsızlandım.

Historical Romance'larda değişik kurgular bulmak artık zor olmaya başladı.Bu yüzden de böyle güzel kitaplar görünce hoşuma gidiyor. İntikam Ateşi de güzel bi' kurgu, harika bir anlatıma sahip çarpıcı bir kitaptı.Yazarı ne çok uzatıp sıkmış ne de absürd denilebilecek şekilde, bir anda bitirmeye kalkmış. Konuyu çok yerinde tutmuş bence.Okurken cidden çok keyif aldım. Hele hele erkek kahramanımızın arkadaşlarını bir görseniz direkt ikinci kitap çıksın da okuyalım hallerine girersiniz. O arkadaşlıkları, tatlı tatlı atışmaları çok keyifliydi.Sonraki kitaların arkadaşları üzerine kurgulu olmasıı harika. Zirâ en az ilk kitap kadar etkileyici olacaklarına inanıyorum. Ama tabi ilkinin yerini de tutamazlar. Bu kitabın içindeki duygusal iniş çıkışlar ve çiftimiz arasındaki aşk çok iyi aktarılmış okura. "Bana böyle kitaplarla gelin!" diye bağırasım geldi okuduğum sıralarda.Kısacası; gidin, alın ve okuyun.


Kitaptan da biraz bahsedeceğim ki gidip almanız daha kolaylaşsın :)))


Kitabımız genç Bourne Markisi, Micheal'ın gençliğinin verdiği bir cesaretle kendisini kumara kaptırması ve kazanma hırsının bir gece elinde ne var ne yok kaybetemsine sebep olmasıyla başlıyor. Bourne Markiliğine ait topraklardan tutunda nesiller boyu babadan oğula geçen malikâneleri Falconwell'inde bu kayıplar arasında yer almamsı ise konumuzun temelini oluşturuyor.Micheal o gece herşeyiyle beraber onurunu da kayetmiştir. Elinde bir tek unvanı bir de kendisine kaybını hatırlaran küçük bir altın kalmıştır.Ama Micheal'ın en çok zoruna giden malikâneleri Falconwell'i kaybetmektir. Çocukluğunu geçirdiği evi. Ailesinin anılarının olduğu yeri. Bunu yediremeyen adamımız o gece kayıplara karışırrr..

Ve kocaaaa 9 yıl sonra;

Micheal artık o genç ve tutarsız çocuk değil, Londra'nın en lüks kumarhanesi Düşümüş Melek'in ortağı, zengin mi zengin bir adam olur. Tabi ne kadar zengi olsa da hâlâ Falconwell'i geri alamadığı için de kendisini hâlâ o genç ve başarısız çocuk olarak görmeye devam eder.Yalnız kitabın adı çok güzel oturmuş ya! Adam Falconwell'i geri almayı kendisine bunu yapan insandan intikamını alıp ona hayatı zehir etmeyi o kadar kafaya koymuş durumdaki içindeki bu intikam sönmez bir ateş gibi yandıkça yanıyor, yandıkça daha da ateşleniyor. İntikam Ateşi ismini çok beğendim bu yüzden.Neyse. İşte malikânesini geri almak için tüm imkânları kullanıyor ama başaramıyor. Ta ki bir gün ortağı Chase'in ona verdiği bir habere kadar..

Bu sırada ise kitabımızın diğer temel taşı olan Leydi Penelope'i bundan sekiz yıl önce kadar bir nişan skandalı yaşamış. Nişanlı olduğu dük müsvettesi başka bir kadına aşık olunca nişanı atmışlar. Ve kızımızın da adı çıkmış. Ne de 1830'larda nişan atmak kadını kötü gösterir. Her neyse. Nişan fiyaskosundan sonra da çok fazla talibi olmamış. Olanları da kendisi istememiş. Gerçi bana sorarsanız Penelope'nin -her ne kadar kabul etmesi çok sürse de- bu kadar isteksiz davranmasının tek sebebi yıllar önceki çocuklu aşkı, arkadaşının geri döneceğine olan inancı. Haa, bu arada bu arkadaş da -tahmin edeceğiniz üzere- Micheal oluyor. :)))

Bu kitabın en sevdiğim kısmı bu çocukluk arkadaşlarının yıllar önceki mektuplaşmaları. Micheal henüz Eton Koleji öğrencisiyken Penelope'yle aralarında Micheal'ın gençliğine kadar süren bir mektuplaşma oluyor. Ve bu mektuplar ikisi arasında kendileri bile kabul etmese de aşklarını daha o zamanlarda başlatıyor. Tabi maktupların sonu da gelmiyor değil.Micheal herşeyini kaybedip çekip gidince Penelope ona yine de yazmaya devam ediyor. Yıllarca da yazıyor. Ama artık bir yerden sonra yazdıklarını gönderecek gücü kalmıyor ve göndermemeye ama yine de yazmaya devam ediyor.Bir hayalete mektup yazmaktan vazgeçene kadar.

İşte yıllar sonra Micheal malikânesini geri almayı kafasına koyup her yolu denemeye ant içince malikânenin bir şekilde Nedhelm ve Durby Markisinin eline ondan da kızı Penelope'nin çeyizine geçtiğini öğreniyor. Sonrasını siz de tahmin edersiniz ki malikânesini geri almak adına herşeyi göze almış bu adam çocukluk arkadaşını da bu yolda kurban etmekten geri durmuyor. Tek fark o kızın hâlâ arkadaşının buralarda olduğuna inanması ve onu gün yüzüne çıkarma çabalarını hesaba katmamış olması..Ben sevdim, sizinde seveceğiniz bir kitap olduğuna da eminim. Devamını da sabırsızlıkla bekliyorum.

Lux Serisi'nden Haberler!

12 Ara 2013

Selamlar!
Jennifer L. Armentrout, yani hepimizin sevdiği seri Lux'un yazarından seri hakkında yeni haberler var.Şimdi size o haberlerin en CAN alan kısmını paylaşacağım. Zira benim çok sinirime dokundu.Bakalım siz takipçiler ne düşüneceksiniz. Jen'in dediğine göre;
Yurt dışında, 2014te Lux serisi için özel bir koleysiyon hazırlığı içerisindey(ler)miş, ve bu koleksiyon tahmini 3 Haziran 2014'te piyasada yerini alacakmış ama asıl bomba tabii ki bu değil! Özel koleysiyonda serinin kitaplarını Hardcover(Ciltli) olarak basacaklarmış. Fakat kitaplar iki partta birleştirilecekmiş. Ve içinde bazı özel bonus sahneler yer alacakmış.Misal; Opal'da Katy'nin Arumlarla kaldığı kısmı Deamon'ın ağzından anlattığı bir sahne var ama bunu kitapta göremedik. Bu kısım tarzında özel bonus sahneler olacakmış içinde. 

3 Haziran'a özel olarak çıkacak kitaplar için Jen'in ağzından;


"3 Haziran günü Lux Serisi özel koleksiyon baskıları piyasada ve raflardaki yerini alacak.Bazılarınız özel koleksiyon baskıları ne demek merak ediyor olmalısınız? İlk olarak, 3 Haziran günü, siz okurlar TEK kitap almayacaksınız, İKİ kitap birden alacaksınız.O gün iki (cilt) kitap birden çıkmış olacak.

Lux Serisi Kısım 1 (Obsidiyen ve Oniks)
Lux Serisi Kısım 2 (Opal ve Köken)

Lux Serisi Kısım 1'de değil ama İKİde daha önce kimsenin görmediği bölümler olacak. Daemon ve Katy'nin  Obsidiyen ve Oniks'ten kesilmiş sahneleri olacak.

Lux Serisi Kısım 2, Daemon'ın bakış açısından olacak.Daemon'ın bakış açısından Opal'in özel bir sahnesini göreceksiniz.Onun bakış açısından Bölüm 33'te seksi bir sahne var, muhtemelen. Ve nihayet siz de Opal'in sonu sahnesini Daemon'ın bakış açısından görmüş olacaksınız.

Ve hepsi bu değil! Koleksiyon baskıları yeni muazzam tarzıyla ve yepyeni kapaklarıyla -bu kısma dikkat!- yeniden yayınlanacak. Ve çocuklar, kapakları gördüm, sadece çarpıcı değil kesinlikle çok etkileyici bir kapak yaptılar, şaşkınlıktan ağzım açık kaldım. Kapaklar çok farklı oldu, ben de çok sevindim. 

Şimdi, bu kapaklarla ilgili bir sorunuz olacak biliyorum;  Şu anki kapak modellerine ne olacak? Pepe ve Stzella'nın Daemon ve Katy olarak okuyucuların kalbinde olduğu gibi benim kalbimde de her zaman özel bir yerleri olacak. Fakat sizinde bildiğiniz gibi, Pepe ve Stzella çok, çok fazla kitapta mevcutlar ve onların kitapçılarda daha önceden bulunan birçok kitabına rast gelmekteyiz, bu da problemlerden birisi. Büyük ihtimalle yeni koleksiyon kapaklarında olmayacaklar. Ve  Opposition'da da çünkü..

İnsanlar daha önce birçok kapakta/resimde onları gördü."

Gel de sinirlenme şimdi! Göz âşinalığı denen bir zıkkım var yahu. Ben şimdi nasıl alışacağım bunun yeni modellerine. Hem ilk üç kapaktaki Pepe ve Stzella öyle güzel duruyorlar ki insanda gerçekten uzaylı ve insan aşkı izlenimi yaratuyorlar. Şimdi yeni modellerin ya da kullanılacak materyalin nasıl bi' şey olacağı merak konusu.

Jen'in değişikliğe gitmekteki asıl sebebi, ya da öne sunduğu sebep ilk kitapların piyasada bulunamaması ve okurlarından sürekli yakarış alması. Bundan ötürü ilk kitapları yeniden basmaya ama değişik bir koleksiyon oluşturmaya karar vermişler.

Tabi benim gibi takıntılı bir okur değilseniz yeni kapaklarda gözünüz kalmaz. Eğer güzel çıkarsalar ben onları da almak zorunda kalaca'm. Ekstra maliyet. Hayır, bir de cidden bu kapaklardan daha güzel olursa düşünsenize biz de çıkanlar çıktı yurt dışındakiler daha güzelini alacaklar.Püff!

Haberin aslı için; http://www.jenniferarmentrout.com/lux-series-news/

Ayrıca Lux Serisi Kısım 1 AMAZON'a ön sipariş olarak girilmiş ama tabi cover henüz ortada yok. :)))



NOT: Çeviri -iyi kötü- şahsıma aitir. Lütfen paylaşırken "AnimeveKitapSever"den alıntıdır şeklinde değil LİNK vererek paylaşın...

Zutto Suki Datta Kuse Ni || Manga Tanıtım

9 Ara 2013


Orijinal Adı:Zutto Suki Datta Kuse Ni
İngilizce Adı: Though I'd Always Loved You
Türkçe Adı: Seni Daima Sevdim
Cilt Sayısı: 1 Cilt
Bölüm Sayısı: 6 Bölüm
Türü: Shoujo,Romantik,Okul,Sosyal Yaşam
Manga-ka: Kayoru
Statü: Tamamlanmış
Çeviri Durumu: Bilinmiyor.


Zutto Suki Datta Kuse Ni

Uzun zamandır manga okumamıştım. Dün akşam bi' bakayım dedim. Bloguma bakarak çok az okuduğumu düşünüyorum, aslında. 2014'te daha bir düzenli okumaya çalışaca'm. En azından 15 günde bir durumuna getirmem gerek. XD
Zutto Suki Datta Kuse Ni isimli bu mangayı dün şöyle çerezlik bi' şey ararken gördüm. Bir hevesle de başladım, bitti. Ama mangadan hiçbir şey anlamadım, ne yazık ki.Neden diyeceksiniz şimdi!Valalhji jet hızıyla işlenen bir ilan-ı aşk mangasıydı da ondan.Yani benim buraya yapacağım yorum mangadan daha uzun olacaktır, emin olun. 
Mangamız 1 cilt 6 bölümden oluşuyor ilk 4 bölüm benim yorumlayacağım kısım. Zira son bölümde iki farklı hikâye aynı ilan-ı aşk kurgusuyla işlenmiş. Bildiğiniz oneshot mangaydı kısacası. Gerçi ilk 4bölümdeki mangadan da çok bi' olay beklemeyin. Hiçbir şey olmadan sonlanıyor. Yani bütün mesele çocuğun kıza; "Hep seni sevmiştim." demesiymiş. Bu cümleyi duyunca manga nihayete eriyor. Öyle saçma bitti ki, 5. bölümde kesin devam ediyordur düşüncelerindeydim.Aslında konusunu sevmiştim ama neden böyle şak diye kesmişler ona sinir oldum işte. Neyse ben kısaca bir de manganın konusuna değineyim.

Mangamız Saki adındaki bir kızla onun hem çocukluk arkadaşı hem de yeni okulundaki Kimya Öğretmeni arasında gelişen bir aşkı konu alıyor. Saki lise ikinci sınıfta ve okulun ilk döneminde transfer olarak yeni bir okula geçiyor. Kızmızın kendine göre hayalleri var. Bu okulda kesinlikle bir "erkek arkadaş"a sahip olacak! Kafasına koymuş bunu. Gel gelelim okulun daha ilk gününde nöbetçi öğretmenle küçük bir vukâtı oluyor ve sonra okul çıkışı kimya labratuarına gittiğinde aslında Kimya Hocasının çocukluk -aşkı- arkadaşı Chikage olduğunu görüyor. 

İlk şoku atlattıktan sonra ise ona olan öfkesini bir güzel kusuyor. Ama tabi ilk aşk unutulmaz ya! Hemen yelkenler suya iner. xD Neyse efendim adamımızda kızı okulda görünce bir hoş bir hoş olmuş anlatamam. Kız kendisiyle dalga geçiyor diye düşünürken Chikage resmen kıza âşık ve onu kimseyle paylaşmaya da hiç ama hiç niyeti yok. Gerçi saçma yerlerinden birisi de bu; hem kızı kimseyle paylaşmıyor. Kıza; "Yakınımda olmanı istiyorum. Başkasının sana dokunmasını istemiyoreum." tarzında absürd şeyler söylüyor hem de aralarında hiçbir şey yokmuş oyunu oynuyor. Eh, ne de olsa HOCASI! :D
Gerçi işin özüne inersek bu ikilimiz resmen çıkıyorlar ama sadece okulda öğretmen-öğrenci ilişkisini bozmamaya çalışıyorlar. Zira Chikage çok iyi bir öğretmen ve Saki kendisi yüzünden onun işiyle sorunu olsun istemiyor. Chikage ise işine ne kadar önem verse de küçüklüğünden beri - bu arada ikili arasında 8 yaş var XD- Saki'nin her zor anında yanında olduğu için kızın değeri daha baskın geliyor. Ama tabi her şeyi söyleyip imâ etse de bir türlü "Seni seviyorum" veya "Sana âşığım." tarzında bir söylemde bulunamıyor. Bu da Saki'nin sürekli şüphelerde kalmasına sebep oluyor.Ama sonunda tabi ikisi de aşklarını itiraf edince hikâyemiz son buluyor. 



Wattpad Furyası Sardı Herkesi

8 Ara 2013



Selamlar!
Bu aralar hiç yapmadığım bir şeyi yapıp oniline hikâye takip etmeye başladım. Resmen bir furyadır aldı, gidiyor.Aslında daha çok Saadet arkadaşımın ilgili alanıdır online hikâyeler -ve zaten onun yüzünden oldu- ama küçük kız kardeşim de pek bir meraklıdır. Saadet gibi. İkisinin gazına gelince, şöyle bir bakayım dediğim hikâyeler resmen yeni takıntım oldu.

Wattpad ne derseniz eğer kısaca şöyle açıklayayım:
Dünya çapında bir online hikâye paylaşım platformu. Buraya üye olan kişiler kendi kurguladıkları veyahut fan fiction -sevdikleri bir dizi,kitap vb şey için kendi devam hikâyeleri- tarzında çeşitli hikâyeler yazarak kendi yazdıları bu hikâyeleri Wattpad'te takipçiler ve okurların dikkatine sunuyorlar. Hikâyenin tutulmasına ve konusuna göre de beğeni alarak popilarite yakalıyorlar. Tabii bunun ileriye dönük getirileri de olabilir.Kim bilir. Ayrıca, Wattpad'in de kendi kulvarında beğeni alan kitaplar için çeşitli ödülleri de yok değil. Yeni yetenekleri keşfetmek için gerçekten çok güzel bir platform hazırlamışlar.Platform o kadar kapsamlı ayarlanmış ki, hikâyelerin çeşitli türleri olduğu için sevdiğiniz türü kolaklıkla bulun diye hepsini kategori kategori ayırmışlar ve sevdiğiniz kategoriye tıkladığınız zaman o türde yazılmış en popülerden başlayarak tüm hikâyeleri karşınıza döküyor.
İşte ben de bir tesadüf eseri bakayım derken Wattpad'e gömülüp kaldım ve gerçekten hoşuma giden birçok hikâye gördüm. 
Bir haftadır aralıksız elimde tablet Wattpad'ten hikâye okuyor, güncel takip ediyorum.Evde okunmayı bekleyen kitpalar da öyle bekliyorlar. Ne zaman bu hikâyeleri aşarsam onlara geri dönece'm inşallah. O değil de, cidden keşfedilmemiş yeteneklerle dolu bu Wattpad ! Bazı yazarların kalemleri de yazmış oldukları hikâyeler de çok ilginç. Hatta profesyonellere bile pabuç bırakmayacak cinstenler. Sıkı takip ettiklerimden bazılarını gerçekten çok beğendim. Güncel hikâye takip etmeyi seviyo'sanız bence Wattpad'te harcanan insanlar var. Bir bakmaknızı öneririm.


Beğendiğim ve takip ettiğim bi' kaç hikâye;



VAHŞİ GÜZEL
Bir İngiliz Leydisi olan Chole'un ailesinin zoruyla nefret etmesine rağmen nişanlanmak zorunda olduğu İskoç Lordu Scott'ın hikâyesi. Ve bence çok güzel bi' tarihi aşk.

BENİMLE OL DİYE
“Benimle ol diye büründüğüm bu insanı sevdin ama ben o değilim…”



AŞKA İKİNCİ ŞANS | JENNIFER PROBST [KİTAP TANITIM]

6 Ara 2013


Orijinal Adı: The Marriage Trap
Edisyonu: Aşka İkinci Şans
Bağlı Olduğu Seri: The Marriage to a Billionaire# 2
Yazar: Jennifer Probst
Kitap Dili:Türkçe
Goodreads Puanı: 3,92

Aşk sıra tanımaz. 

Michael, aşkı kendinden önce bulan ve evlenmeye karar veren kız kardeşinin önünü açmalıdır. Kardeşlerin en büyüğü olduğu için önce onun evlenmesi konusunda ısrar eden annesine bir oyun oynamaya karar verir. Sahte bir geline ihtiyacı vardır. Hem de hemen! 

İşler istediği kadar hızlı ilerlemeyince, eski sevgilisi Maggieden yardım istemek zorunda kalır. Maggienin ise bir şartı vardır. Hem de ne şart 


En iyi romantik komedi yazarlarından biri.  



Aşka İkinci Şans

Daha önce Türkçe olarak ilk kitabı olan İlk Öpücüğün Büyüsü 'nü okuduktan sonra bir merakla, serinin ikinci kitabı Marriage Trap'ı da okumuştum. Bugün Nemesis'in kitabı Türkçe'ye kavuşturduğunu gördüm. Keyifli bir kitaptı. Her ne kadar ilki daha özel olsa da bunu da sevmiştim.

Kitapla ilgili yorumum için;  http://www.animevekitapsever.com/2013/08/the-marriage-trap-jennifer-probst-yorum.html



"Maggie, gitmeden önce bir dakika konuşabilir miyiz?"
Omuz silkti. "Tabii, ne var?"
"Başbaşa, lütfen."
Nick ve Alexa bakıştı.Maggie onlara gözlerini devirdi. "Saçmalamayın, çocuklar. Bana evlenme teklif edecek değil ya."



VA:Blood Sisters Filmden Yeni Kareler

4 Ara 2013


Vampir Akademisi: Kan KızKardeşleri filminin Türkiye için teaser afişi dün yayınlandı. Afişten hiç hazzetmemiş olsam da bugün ardından beyazperde.com'da filmden yepyeni kareler yayınlanınca bir nebze de olsa filmin afiş ve fragmandaki halinden daha iyi olacağına inanıyorum. Ama hâlâ bu yeşil/pembe takıntılarını anlamış değilim ya. Bi' de şu "They suck at..." muhabbetleri var. Ona hiç girmeyeyim en iyisi.Vampir filmi resmen yoldan çıktı.

Bu arada Artemis Yayınları'da yılbaşına özel bir yenilik yaptılar. Filmin yurt dışında yayınlanan filme özel kitabı; VA: Illustrated Movie Companion'un yılbaşına doğru 2000 adet olacak şekilde basacaklarmış. 2000 Adetin yeteceğinden şüpheliyim ama bir şekilde tedarik etmek istiyorum. Umarım alabilirim.

Filmden gelen yeni kareler için;



Devamı için;  http://www.beyazperde.com/haberler/filmler/haberler-57922/ sitesine bakabilirsiniz. 


Yamada-kun to 7-nin no Majo | Live Action (Japon Drama)

1 Ara 2013


Yamada-kun to Nananin no Majo

Orijinal Adı: Yamada-kun to Nananin no Majo
İngilizce Adı: Yamada and the Seven Witches
Türkçe Adı: Yamada ve 7 Cadı
Tür: Gizem, Macera, Büyü, Komedi, Ecchi
Bölüm Sayısı: 8
Yayın Tarihi: 10 Ağustos 2013


Geçen izlemiş olduğum bu Live Action uyarlaması Yamada-kun to 7-nin no Majo(Yamada-kun ve 7 Cadı) için hem bir tanıtım geçeyim dedim hem de animesinin 2 dakikalık bir ön gösterimi yayımlanmış onu gördüm. Paylaşmak istedim. Aslında ön gösterimi 25 Ağustos'ta yayımlanmış ama hâlâ animesinden ses yok.Hoş  anime olarak çıkacak mı onu da tam bilmiyorum ama çıkacak gibi görünüyor. Yoksa ONA olarak bir ön bir ön bölüm yayımlanmazdı. Belki 2014'e gelir diye umuyorum. Çünkü ben Live Action'ından çok gülmüştüm. Mangasını da takip etmek istediğim bitmediği için de el süremediğim bir seri.

Aslında pek Live Action ve drama seven birisi değilimdir. İlginç bulduklarıma bakarım ve bu da onlardan birisi. Şöyle bakınırken tesadüf eseri bir blogta bunun tanıtımını görmüştüm ve ruhları yer değiştiriyor tarzı bir konu olduğunu da öğrenince şans vereyim, bi' bakayım dedim. Şans verdiğime de değdi. Zira daha ilk bölümde gül gül yerlere yattım o kadar komikti.

Çünkü, konumuz şans eseri bir çarpışma yaşayıp ruhları yer değiştiren Yamada ve Shiraishi'nin üzerine gelişiyor. Yamada okulun en tembel ve en salak öğrencisi iken Shiraishi tam tersi bir karakterde, başarılı bir öğrenci ama suskun ve görünmez bir tiptir.Şans bu ya bir gün merdivenlerden çıkarlarken Yamada Shiraishi'nin üzerine düşüyor ve revirde uyandıklarında ruhlarının yerdeğiştirdiğini keşfediyorlar. Ya da sadece Yamada keşfediyor. Zira Shiraishi sanki bu durum süreki başına geliyormuş gibi sınıfına, ders başına dönüyor. Kız zaten tam bi' "inek öğrenci" olduğu için bu kısmı yargılamadım XD Neyse Yamada işin peşini bırakmıyor tabi. Nasıl geri döneriz derken aralarında bu etkileşimin neden kaynaklandığını bilmeseler de nasıl olduğunu keşfedince kendi yararlarına sürekli beden değiştirmeye başlıyorlar. 

İlk bölüm içinde oldukça eğlenceli bir girişi olduğu için bir bakıyorsunuz konu sizi alıp görütüyor ama ne yazık ki kısa bir Live Action çekmişler. O yüzden de animesi çıkarsa ne âlâ.


Tabi 7 cadı demesinin de bir anlamı var. Çünkü dizimize her bölümde yeni bir karakter katılıyor. Öyleki ilk bölümün sonunda ruh değiştirme işlemi sadece Yamada ve Shiraishi arasında değil kimi öperlerse onunla değiştiğini keşfettiklerinde ise sırlarına ortak olan herkesle beraber çok eğlenceli bir kurgu ortaya çıkıyor.

Animesi için ön gösterim olarak girilen PV'de 2 dakikalık kısa bir ONA ama Ağustos'tan beri bir yayım bilgisi görmedim ben. Umarım bu gerçektir de 2014'te çıkar.








Unutulmaz Öpücük | Teresa Medeiros [Kitap Yorumu]






Orijinal Adı: A Kiss To Remember
Türkçe Adı: Unutulmaz Öpücük
Yazar: Teresa Medeiros
Yayıncı: Pegasus Yayınları
Türü: Tarihi Aşk, Romantizim, Yetişkin
Puanım: 4/5



Masum bir öpücük şeytanı meleğe çevirebilir mi?
Laura Fairleigh, kardeşlerinin bir evi olabilmesi için yirmi bir yaşına basmadan önce koca bulmalıdır. Ormanda baygın yatan, melek yüzlü, muhteşem vücutlu ve hafızasını kaybetmiş bir yabancı bulunca onu sahiplenmeye karar verir. Ancak cennetten düşmüş gibi görünen bu meleğin tam bir şeytan olduğundan habersizdir.
"Devonbrooke Şeytanı" olarak tanınan çapkın Sterling Harlow onun, uzun zamandır kayıp nişanlısı olduğunu iddia eden genç kızın büyülü öpücüğüyle uyanır. Kız onun bir beyefendi olduğu konusunda güvence verirken Sterling hafızasıyla birlikte aklını da kaybettiğinden şüphelenmeye başlar, zira bu kadar çekici bir genç kızın ufak öpücükleriyle yetinecek biri olmadığından emindir!
Genç adam düğün gecelerinden önce gerçeği açığa çıkarmaya uğraşırken, unutulmaz bir öpücük ikisinin de aklından çıkmayacak bir tutkuyu ateşleyecektir...



************

Yine bir Teresa Medeiros klasiği daha. Açıkçası bu kitap bana çok iyi geldi ya. Uzun zamandır bir solukta okuduğum kitap olmamıştı. Özlemişim böyle sarıp sarmalayıp, akıp giden kitapları. Okurken bir kapılmışım ki kitap bitti ben de bugün üzerine bir şey okuyamadım. Elim gitmedi. Aslında konusu o kadar çarpıcı değildi. Hele ki bu yazarın Bazıları Ateşli Sever kitabından sonra çok da etkilenmedim ama kitap keyifliydi. Ve bu aralar okuduğum vasat şeylerin üzerine çok bile iyi geldi.


Yer yer güldüm yer yer hüzünlendim.Sonunda da ağlayacak durumlara geldim. Zirâ çocuğun annesinin mektubu çok dokunaklıydı. Beni de etkiledi. Ama aslı kitaba bayılmamı sağlayan şey küçük kız kardeş Lottie (Carlotta)! bu nasıl bi' karakter yahu! Bu kızın kendi kitabı manyak olacak bence.Neden mi? Kızımız tam bir çatlak. Eniştesini zehirlemeye kalktı ya. Bu kadar olur. Gerçi onda başarılı olamadı aam cin fikirleri durmak bilmedi o bir gerçek.Fakat kendi kitabında buna eşlik edecek adama acıyorum. Her an temkinli olması gerekecek. Bu kız admaı ipe götürür be :D Ve bence sadece kız kardeşleri serisi yapmayıp  Fairleigh Kardeşler serisi yapsaydı daha güzel olurdu. Çünkü erkek kardeş de en az kızlar kadar fena. Neyse ben sevdim kitabı. Zaten Teresa Medeiros, yani evilmemesi imkânsız olduğu için gidin, alın, okuyun.





Kitabın konusundan biraz bahsedeceğim. Devonbrooke Şeytanı'yla başlayayım ben en iyisi.Sterling Harlow daha küçük bir çocukken unvanı olmayan sıradan bir ailenin tek oğlu. Ayrıca annesine de deli gibi düşkün. Annesi de ona.Ama gelin görünki babası kumarbaz ve borç batağına saplanmış tam bir işe yaramaz. Borçlarını ödeyemeyince de ailelerinin yakın dostu olan altıncı Devonbrooke Dük'ünün kendisine bir erkek vâris aradıklarını öğrenmiş ve onunla bir anlaşma yapmışlardır. Gerçi bu anlaşmayı Sterling'in babası yapmış olmasına rağmen annesi de bu olayda kim vurduya gidiyor. Kısacası oğullarını bir Dük'e borçları karşılığında satıyorlar.Gelelim günümüze.

Aradan yıllar geçiyor ve acımasız amcasının elinde, ona vâris olsun diye yetiştirilip ailesine olan öfkesiyle büyüyen Sterling artık amcası ölünce Nam-ı Diğer "Devonbrooke Şeytanı"na dönüşüveriyor. Aslında hâlâ o annesinden koparılan küçük çocuğu yüreğinin derinlerinde saklamasına rağmen adamımız ailesinin kendisini böylesine satmasının acısını asla unutamıyor ve bunu da annesinden çıkarıyor. Kadıncağız yıllar boyunca oğluna her hafta hiç aksatmadan mektup yazmış olmasına rağmen Sterling birine bile cevap vermediği gibi mektupları okumaya bile tenezzül etmiyor.Neyse lafı uzatmayayım. Orduda geçirdiği on yıldan sonra tam evine döndüğünü düşündüğü sırada annesinin yardımcısı Bayan Fairleigh'ten aldığı bir mektup Sterling'in sinirlerini tepesine çıkarıyor. Çünkü Bayan Çokbilmiş, kendisini evet Devonbrooke Şeytanı! Sterling Harlow'u resmen ayıpladığını ima eden bir mektup yazarak annesinin ölümünü bildiriyor. Sterling'de bu mektubu yazan bayana haddini bildirmek için yola çıkıyor.

Sonrası ise ne siz sorun ne ben anlatayım. Zira tam bir komedi filmi gibi gelişiyor olaylar. Sterling yolda bir kaza geçiriyor Laura, yani Bayan Fairleigh ise kendisine bir koca aradığı sırada yolda baygın yatan Sterling'e aslı korkulu rüyası olan Devonbrooke Şeytanı olduğunu bilmeden sahip çıkıyor.Sterling'i önce iyileştiriyor sonra da adamımızın hafıza kaybından faydalanarak kendisini onun nişanlısı onu da tam bir dindar beyefendi olduğuna inandırmaya çalışıyor. Bu arada bütün bu yalanlar çemberini kuran kızımız da bir papaz kızı! :D Artık söylediği yalanları düşününce iyiki papaz kızıymış dediğim yerler oldu ya. Papaz kızı olmasa daha neler derdi acep. :p

Efendim işte bir süre Sterling'i kendi hayalindeki erkek olan Nicholas'a çeviren Laura düğün günlerinde Sterling'in her şeyi hatırlamasıyla tam bir batağa saplanıyor. Çünkü kendi dediği gibi; "Ruhunu şeytana sattıysan, eninde sonunda onu almaya gelir." Ve Sterling'de tam olarak bunu yapıyor. Ya da Laura'yla geçirdiği o üç haftalık süre içerisinde büründüğü kimlikteki Nicholas'ı, amcasının elinde büyümese olmak istediği adamı unutmamak için Laura'dan vazgeçmiyor. Sonrasını okuyun. Çok güzeldi..

"Tam bir şeytansın!"
"Öyle derler."
Sterling onun yanağını okşadı, gözlerindeki muzip bakış yumuşayarak, yerini çaresiz bir şaşkınlığa bıraktı. "Ama bu yine de, neden Tanrı'nın beni kendi meleğim ve burada, Hertfordshire'da kendi küçük cennet köşemle kutsamayı tercih etmiş olduğunu açıklamıyor." 

Bu aralar güzel bir kitap arıyorsanız denemeniz gerek. Teresa Medeiros keyfinizi yerine getirebilir.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS