Rüzgarın Adı / Patrick Rothfuss [Kitap Yorumu]

20 Tem 2014



''Bana söğütleri hatırlatıyorsun,'' dedi rahatça. ''Güçlü, iyi kök salmış ve gizli. Fırtına da kolayca bükülüyorsun ama asla istediğinden daha fazla değil.''
Bir darbeden sakınırcasına ellerimi kaldırdım. ''Bırak şu tatlı sözleri,'' diye itiraz ettim. ''Beni bükmeye çalışıyorsun, ama işe yaramayacak. İltifatların bana rüzgar gibi gelir.''
Tiradımı bitirdiğimden emin olmak ister gibi bir süre beni izledi. ''Tüm ağaçlar içinde,'' dedi zarif ağzını tebessümle kıvırarak, ''rüzgara en çok boyun eğen söğüttür.''

Epik-Fantastik türü favorimdir, Rüzgarın Adı'da en sevdiklerim arasında yerini aldı bile. Üstelik tacını da taktı. Hikaye içinde hikaye yazarın ve kitabın farkını ortaya koymuş... Soluksuz okuyacağınız bir öykü. Sihir, kadim bir kötülük, simya, matematik, tarih ve ejderhasıyla dolu dolu bir kitaptı! Sekiz yüz sayfalık kitap bana ince geldi. İnce! Devamını okumak için sabırsızlanıyorum şuan. Merak ettiğim öyle şeyler var ki! Yaz yaz bitmez...

Gelgelim konusuna; karakterimiz karşımıza bir hancı olarak çıkıyor. Yoltaşı Hanı'nın sahibi, Kote olarak... 
Bir gün Yoltaşı'na gelenlerden biri yanında ölü bir Scrael getirir. Scrael at arabası tekeri kadar büyük, simsiyah bir örümcektir. Kimileri için iblis, kadim kötülüğün bir parçasıdır. Bu da kitapta ki olayların başlangıcı sayılıyor. Kote onların sürü halinde gezdiklerini bildiğinden diğerlerini avlamaya çıktığında 'Tarihçimiz' ile yolları kesişiyor. 

''Sen bir tarihçi değilsin, o Tarihçi'sin. Saçları seyrelmiş adama sert gözlerle bakarak onu baştan aşağı süzdü. ''Buna ne buyrulur? Büyük doğrucunun ta kendisi.''

Kote, Tarihçi'ye kendi hikayesini anlatmaya ikna olur. İsteği ise üç gündür. Anlatacağı hikaye üç gün sürecektir. Rüzgarın Adı ise Kral Katili Güncesinin ilk kitabı. Yani 1.Gün. ;-)

Kvothe hikayesini anlattıkça, basit hancı kimliğinden de sıyrılacak sanırım. İlk kitabın sonunda onun gerçekte hancı olmadığını bilen öğrencisi Bast bu bilgiyi veriyor. Kvothe daha çok hancı kimliğine yapışıp kalmış gibi, neredeyse gerçekten de Kote olduğunu sanıyor. Bu onu keyifsiz yapıyor. Sanki içi boş... Yanlış bir toprağa dikilen ve solmaya başlayan bir bitki gibi... 

Böylece Kvothe'nin hikayesi başlar. Kral katili, Kansız Kvothe ve çok daha fazlası... Her şeyden önemlisi de bu isimlerin hepsini hak ediyor. Çünkü birer birer bedellerini ödemiş. 

"Sözcükler unutulmuş isimlerin solgun birer gölgesi gibidirler. Nasıl ki isimlerde bir güç gizlidir, aynı şey sözcükler için de geçerlidir. Sözcükler insanların akıllarında bir ateş yakabilir, en taş kalpleri bile göz yaşına boğabilir. Bir insanın sana aşık olmasını sağlayan altı sözcük vardır. Güçlü bir adamın iradesini kıracak on sözcük bulunur. Ama sözcük dediğin, bir ateşin resminden fazlası değildir. İsimse ateşin ta kendisidir."

Ben daha hikayesini anlatmaya başlamadan önce Hancı Kote iken ona hayran kaldım bile. Karşıma Kvothe olarak çıktığım da ise soluğumu kesti. Sayfaları nasıl çevirdim bilmiyorum. Yazarın hayal günü olağan üstü. Kurduğu cümleler sıra dışı... Karakterler ağzını açık bıraktıracak cinsten. 
Evet bir savaşçının, katilin, kendinden yaşça kat be kat büyüklerinden bile zeki, aşık bir çocuğun hikayesi bu. Fakat aynı zamanda da kişiliğin de eğlenceli bir taraf da vardı. Rüzgarın Adı'nın size kahkaha attırmasını beklemeyin ama ne yalan yok yüzünüzde tebessümünüzü yakalayacaksınız. 

Kısacası türünün en iyi örneklerinden biriydi. Kvothe'nin yaşadıklarını merak ediyorsanız bu kitabı kaçırmayın. Evet biraz pahalı bir kitap fakat her kuruşuna değer! Asla pişman olmazsınız. 

ALINTILAR

''Bugün ne öğrendin, Bast?''
''Bugün, usta, büyük aşıkların neden büyük alimlerden daha net gördüklerini öğrendim.''
''Peki nedenmiş, Bast?'' diye sordu Kote, sesine neşe katarak. 
*
''Çünkü Reshi, bütün güzel kitaplar ışığın yetersiz olduğu yerlerde bulunur. Lakin güzel kızlar genelde dışarıda dururlar ve bu yüzden onlara bakmanın gözlere zarar verme riski çok daha düşüktür.''
Kote kafa salladı. ''Ama akıllı bir öğrenci kitabını alıp dışarı çıkabilir ve böylece o çok sevdiği gözleri için kaygılanması gerek kalmaz.''
''Bende aynı şeyi düşündüm, Rehi. Tabi akıllı bir öğrenci olduğum için.''
''Tabii.''
''Ama güneşin altında okuyabileceğim bir yer bulduğum sırada yanıma güzel bir kız geldi ve o tür bir şey yapmama 
mani oldu,'' diye sözlerine abartılı bir nokta koydu Bast.

*
''Her şey o kadını şarkı söylerken duyduğumda başladı. Sesi benimkine karışıyor, kardeşlik ediyordu. Sesi ruhunun bir portresiydi adeta: ateş kadar vahşi, kırık cam kadar keskin, yonca kadar hoş ve temiz.''
*
''Haksız yere suçlanmak zordur, ama hayatlarında bir kitap açıp okumamış veya yaşadıkları yerden yirmi kilometre bile uzaklaşmamış kişilerin sana tepeden bakması daha da zordur.''
*
''Çocukken geleceğe pek kafa yormayız. Bu masumiyetimiz sayesinde çoğu yetişkinin aksine hayatın tadını çıkarabiliriz. Gelecek kaygısı duymaya başladığımız gün, çocukluğumuzu geride bıraktığımız gündür.''
*
''Hikayenin nasıl bittiğini daha en başından biliriz. Zaten bizi hikayelere çeken de budur. Gerçek yaşamda olmayan bir berraklığa ve sadeliğe sahiptirler.''
*
''Demek beni kayıp bir hazineye ya da bir periye benzetiyorsun, öyle mi?''
''İkisi birdensin. Gizli, değerli, çok aranan ve az bulunan.'' Başımı kaldırıp ona bakarken aklım ağzımdan çıkanların hayal meyal farkındaydı. ''Sende peri kanı var.'' .... ''Seni aradığımda bulamıyorum. Sonra hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıveriyorsun. Tıpkı gök kuşağı gibi.''
*
''Huş kabuğunun iç kısmı iyi bir ağrı kesicidir.''
''Çok faydalı bir yol arkadaşısın.'' Kabuklardan birinin içini tırnağıyla kazıp ağzına götürdü ve yüzünü ekşitti. ''Acıymış.''
''Gerçek bir ilaç olduğunu o sayede anlayabilirsin,'' dedim. ''Tadı hoşuna gitseydi şeker falan olurdu.''
''Zaten hayat da öyle değil mi?'' dedi, Denna. ''Hep tatlı şeyleri isteriz, ama acı şeylere ihtiyaç duyarız.''
*
''Kadınlar ateşe benzerler. Bazıları mum gibidir; parlak ve dost canlısıdır. Bazılarıysa kıvılcım veya közü andırır, yahut yaz gecelerinde peşlerinden koşulacak ateş böceklerine. Bazı kadınlar kamp ateşi bigedirler; bir gece sana ısı ve ışık verdikten sonra bırakılmaya razıdırlar. Bazıları şömine ateşinden farksızdır; ilk başta bir şeye benzemeseler de  altları çok ama çok uzun süre yanan sıcak ve kıpkırmızı kömürlerle doludur.''
*
''Bugün ne öğrendin, Bast?''
''Bugün, usta, büyük aşıkların neden büyük alimlerden daha net gördüklerini öğrendim.''
''Peki nedenmiş, Bast?'' diye sordu Kote, sesine neşe katarak.
*
...

''Çünkü Reshi, bütün güzel kitaplar ışığın yetersiz olduğu yerlerde bulunur. Lakin güzel kızlar genelde dışarıda dururlar ve bu yüzden onlara bakmanın gözlere zarar verme riski çok daha düşüktür.''
Kote kafa salladı. ''Ama akıllı bir öğrenci kitabını alıp dışarı çıkabilir ve böylece o çok sevdiği gözleri için kaygılanması gerek kalmaz.''
''Bende aynı şeyi düşündüm, Reshi. Tabi akıllı bir öğrenci olduğum için.''
''Tabii.''
''Ama güneşin altında okuyabileceğim bir yer bulduğum sırada yanıma güzel bir kız geldi ve o tür bir şey yapmama 
mani oldu,'' diye sözlerine abartılı bir nokta koydu Bast.










1 yorum:

  1. Çok güzel kitaptı gerçekten, cümleler su gibi akıp gidiyor, hikayenin kendisi de öyle... Kvothe zaten ayaklı efsane :) Ama çok pahalı olduğu için 2. kitabını alamadım hiç TTwTT

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkür ederim.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS