PEGASUS YAYINLARI'NIN YENİ KİTAPLARI | TANITIM |

31 Oca 2014

Merhaba arkadaşlar,yılın ilk ayını bitirmemize az kalmışken yayınevleri de birbiri ardına yeni kitaplar çıkarıp duruyor.Bu ay birbiri ardına patlattığı bombalarda en çok ön plana çıkan yayınevi şüphesiz Pegasus Yayınları.

Hadi Pegasus'un yeni incilerine bir göz atalım.

Kristin Hannah'ın beklenen yeni kitabı 4 Şubat'ta satışta.
   


BİR TUTAM GÜNDÜZ BİR TUTAM GECE

Büyülü bir ormanın sonsuz karanlığında saklanan
mucizevi bir inci…

 Yağmurlu bir günde, dehşet içindeki bir kız çocuğu kasabadaki bir ağacın dallarına sığınmış halde bulunur. Kimsesi olmayan bu küçük orman kızının karanlık geçmişi, parçalanmış bir ailenin kaderini değiştirecektir.
Kariyerinde yaşadığı büyük skandalın ardından şehirden uzaklaşıp kasabasına geri dönen psikiyatr Julia ve yaşadığı küçük çevrede gerçek aşkı hiç tatmamış ablası Ellie, ailesi bulunana kadar Alice adını verdikleri küçük kızın bakımını ve tedavisini üstlenirler. Alice için gösterdikleri fedakârlık ve çaba, iki kız kardeşi yakınlaştırıp geçmişte kendilerine bile itiraf edemedikleri sırların gün yüzüne çıkmasına yol açar. Julia ve Ellie hayatlarında eksikliğini hissettikleri her şeyin aslında çok yakında olduğunu keşfederken sevginin, umudun ve bir aile olabilmenin anlamını yeniden öğrenirler.

 “Göz alıcı, vahşi ve capcanlı bir roman.
Kristin Hannah her cümleyi sevgiyle kuruyor.”
Luanne Rice

“Hannah insan ruhunun derinliklerine dokunuyor. Ümit ve neşe dolu.”
Romantic Times

“Daha en baştan zihninizi kuşatıp sevgi,
aşk ve şefkat hisleriyle içinizi ısıtacak bir hikâye.”
Southern Pines Pilot



3 kitaplık bir seri. The Walking Dead hayranı bir insan olarak bu kitabı çok merak ediyorum.


Kitap Adı: Direniş
Orijinal Adı:Feed
Yazar:Mira Grant
Çevirmen: Sinan Okan Çavuş
Türü: Bilimkurgu, Distopya, Fantastik
Sayfa Sayısı: 496
Basım: Ocak 2014
Fiyat: 28 TL
Ölü ya da diri, gerçek uyumaz.   
Adım Georgia Mason ve size yalvarıyorum.
Hâlâ şansınız varken direnin.

Yıl 2014.
Artık kimse ne nezle oluyor ne de kansere yakalanıyor. 
Tek sorun, hortlayan ölüler.
Kendinizi hâlâ güvende hissediyor musunuz?

ŞANSINIZ VARKEN 

DİRENİN!







Kalbine söz geçiremeyen âşıkların tutku dolu hikâyesi…




Kitap Adı: Aşk Bahsi
Orijinal Adı:To Sin With a Stranger
Yazar:Kathryn Caskie
Çevirmen:Uğur Emre Yürük
Türü: Tarihi Aşk Romanı, Historical Romance,
Sayfa Sayısı: 272
Basım: Ocak 2014
Fiyat: 20 TL

İskoçyalı Sinclair’ler sosyetede Yedi Ölümcül Günah olarak tanınmaktadır. Babaları tarafından mirastan men edilen yedi kardeş, asi hayat tarzlarından vazgeçerek Londra’da saygınlıklarını geri kazanmak zorundadır. En çok skandala imza atan aile üyesi ise Blackburn Markisi Sterling Sinclair’dir. Sosyetenin hanımları onun vahşi cazibesine karşı koyamamaktadır… Matmazel Isobel Carington dışında.

 Isobel, White’s kulübünde üzerine oynanan bahsi öğrenince dehşete düşer: Sinclair’le evlenmesi üzerine on bin poundluk bir bahis açılmıştır ve neredeyse tüm Londra, genç kadının geleceği üzerine oynamaya heveslidir! Peki genç kadın, onu amansızca baştan çıkarmaya çalışan gizemli Sterling’i tanımaya başladıktan sonra, yaşayacakları günahın heyecanına karşı koyabilecek midir?


DEMİR KRAL || JULİE KAGAWA | KİTAP YORUMU |

30 Oca 2014




Kitabın Adı: Demir Kral
Orijinal Adı: Iron King
Yazar: Julie Kagawa
Bağlı Olduğu Seri: Iron Fey (#1)
Tür: Fantastik,Genç-Yetişkin
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Puanım: 5/5

TANITIM

On altı yaş; kızların prensese dönüştüğü, gerçek aşkı bulduğu, yıldızların onun için parladığı ve yakışıklı prensin onu günbatımına taşıdığı o özel yaş...
Benim için öyle olacağını hiç sanmıyorum.
On altıncı yaş günümde kardeşim kaçırıldı.
Periler tarafından
Onu geri alacağım!

MEGHAN CHASEİN GİZLİ BİR KADERİ VAR. 
HAYALİNİ BİLE KURAMAYACAĞI, EFSANEVİ KARAKTERLER VE FANTASTİK MACERALARLA DOLU BİR KADER.
Evde ve okulda çevresine uyum sağlayamayan Meghan on altıncı yaş gününde hayatında bir terslik olduğunu hisseder. Karanlık bir yabancı onu izlemeye ve muzip dostu aşırı korumacı davranmaya başlamıştır. Ancak gerçek, bütün tahminlerin ötesindedir; genç kız, efsanevi bir peri kralının kızı ve ölümcül bir savaşın en önemli piyonudur.

Bu gerçekle yüzleşen Meghan, kardeşini perilerden kurtarmak, hiçbir perinin yüzleşemeyeceği gizemli bir canavarı durdurmak ve doğuştan hakkı olan güçleri yönetmek için ne kadar ileri gidebileceğine kendi bile şaşıracaktır. Bu macerada ona tuhaf bir ekip eşlik edecektir: en yakın dostu, fazlasıyla ilgili ve şakacı Puck; sürekli ortadan kaybolan kedi Grimalkin… Ve yasak aşkın vücut bulmuş hali, soğuk kalpli Prens Ash. 

"Demir Kral, fazladan romantizmle birlikte Alice Harikalar Diyarında, Narnia Günlükleri ve Yüzüklerin Efendisi 'nin sihrini, hayal gücünü ve macerasını yaşatıyor."
-Justine-

"Demir Kral 'ı mutlaka okumalısınız."
-Gena Showalter-




YORUMUM



Kitaba nasıl başladım nasıl bitti anlamadım.Su gibi aktı gitti.Gece yarısı bir başladım kafamı kaldırdığımda saat sabahın 4 buçuğu olmuştu.Uzun zamandır perilerle ilgili bir kitap okumuyordum.Kitap 78.sayfadan sonra başlıyor.Çünkü kız 'Olurolmaz' a gidiyor. Sanmayın ki ilk 78 sayfa sıkıcı.Aslında sıkılmam gerekirdi ama yazarın anlatımından dolayı sanırım o sayfaların nasıl geçtiğini anlamadım bile


Kitap kendi fantastik kitaplar arasında en iyisi olmayabilir ama kesinlikle güzel olduğu bir gerçek.Benim kitapla ilgili tek hayal kırıklığım kitaba başladığımda biraz daha aşkın ön planda olacağını düşünerek başlamamdı.Kitapta aşk geri planda olaylar ön planda.Kitaba benim düşündüğüm gibi başlarsanız biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.Ama buna rağmen yazar okuru sıkmadan,heyecan dolu anlatımıyla sizi kitabın sonuna ulaştırıyor.


Fantastik kitapların özelliği bu sanırım tam umudu kesmişken kötü bir şey olacak derken bir anda hiç ummadığınız şekilde kitap devam ediyor ve umudunuzu kaybetmiyorsunuz.
Kitabın eleştirilecek hiçbir tarafı yok bence.


Kitabın en eğlenceli karakteri şüphesiz zeki,kurnaz ve sempatik kedicik Grimalkin. :D 
Kitapta iki erkek karakter var.Başlarda Puck ile tanışıyorsunuz.Kendisi Meghan’ın babası tarafından onu korumakla görevlendirilmiş bir peri.Şakacı,espirili bir tip.Kitabın ortalarından sonra ağırlıklı olarak Ash’i görmeye başlıyoruz.Bu arada Ash ve Puck birbirlerini öldürmek isteyen can düşmanları.Ash çok ama çook soğuk.Kış Prensi ünvanını hak ediyor gerçekten.Kitabın son kısımlarına kadar uyuz olsam da Puck ile ayrılıp yola Meghan&Ash’in devam etmesinden sonra sevdim adamı.Soğuk ve asil prensim o benim. ^_^ Sonuna kadar Team-Ash !



Bu arada kapağın baskısına bayıldım.O kabartmalar ne güzel ya.Kitaba başlamadan bir yarım saat kabartmalardan elimi çekemediğim bi gerçek.Filmi olsa da izlesem dediğim kitaplardan birisi.Perileri seviyorsanız Demir Kral'ı okumalısınız.Sevmiyorsanız bu kitaptan sonra seveceksiniz.Seri 4 kitaptan oluşuyor ve ben Pegasus Yayınları'nın 2.kitabı en kısa sürede çıkarmasını diliyorum.





Wattpad Hikâye: Kalbimin Efendisi | Jennifer Royce



Adı: Kalbimin Efendisi
Yazar: JenniferRoyce
Türü: Historical Romance, Tarihi Aşk Romanı,
Kategori: Wattpad Hikâye

Okumak için: Wattpad Hikâye: Kalbimin Efendisi
Geç kalınan bir hikâye yorumu daha. Kitap final yapalı aylar olacak ben hâlâ yorum yapacağım. İşlerden fırsat bulamadığım gibi bir de turlar, öncelikli kitaplar derken hep aksadı.Neyse yine de yorumlamadan geçemeyeceğim bir hikâye Kalbimin Efendisi.

Yorumlamazsam yazık olur diye düşünüyorum. Aslında Wattpad'te sanırım bir tek bu arkadaşın hikâyelerini okuyorum. Başka okuduğum hikâyeler de var, elbette. Ama bu arkadaş hem benim sevdiğim tür de yazıyor hem de etkileyici bir anlatımı var. Hayal gücü ise gerçekten sınırsız gibi. Kalbmin Efendisi isimli bu hikâyesinde de öyle güzel bir kurgu girişi var ki daha ilk okuduğum an bu kitaba kitlenip kalmıştım.
Nereden geliyor aklına böyle değişik kurgular merak etmiyor değilim hani. Konuyu çok uzatmadan hikâyeye gelecek olursam:

Bu hikâyemizin giriş kısmı oldukça ilginç ! Yaşlı bir lordun Cambridge Dükü Leonard Ashford'un kız kardeşi Claire'a tecavüz etmesiyle başlıyor konumuz. Leon kız kardeşinin hayatını karartan adamdan intikam almak ve onu öldürmek için evini bastığında lordun güzel kızı Jasmine ile karşılaşıyor ve intikamını kendince güzelleştirerek kısasa kısas yapıyor ve lorda ; "Düşündüm de göze göz dişe diş benim masum kız kardeşime karşı senin masum kızın." diyerekten intikamının ilk adımını atıyor.
Jasmine'in babası bunu reddediyor ama sevgili Jasmine babasının ölmesini kabul etmiyor ve dükün teklifine evet diyor.

Sonrasını ise tahmin edersiniz zaten. Leon tüm gün kızın gelmeyeceğini sanarken Jasmine çıka gelerek Leon'u şaşkına çeviriyor. Ama Leon intikamını almaya ve kardeşinin kirlenen adının hesabını sormaya kararlı, geri adım atmıyor. Yapıp yapabileceği en kötü hatayı yapıyor ve Jasmine tecavüz ediyor. O geceden sonra ise bir damla uyku uyuyamıyor. İntikamını alınca rahatlayacak olan adam aslında hayatının en boktan intikamını aldığını fark ediyor.

Sonrası zaten kız kardeşi Clair'ın olanları öğrenmesiyle kendisine yeyip bitiren vicdanı yetmezmiş gibi bir de kız kardeşinin yaptığı hatayı yüzüne vurmasıyla iyice zıvanadan çıkıyor Leon. Aklında bin bir türlü soruyla Jasmine'i aratıyor ama kızımız o olaydan sonra babasının kendisini öldürmesiyle hayatta tek başına kalınca çekip gitmiş. Leon bir süre fellik fellik Jasmine'i arıyor ve en sonunda da umudu kesiyor.

Fakat Leon'un annesi Olivia ve kız kardeşi Clair el birliği ile Jasmine'i araya araya buluyorlar ve kızımızı sahipleniyorlar. Aynı anda da Leon'un hiç uğramadğı evlerine Jasmine'i getiriyorlar. Tabii bu uğramama ânı kızın eve yerleşeceği zamana kadarmış. Leon bir çıkıp geliyor ki sonrası tam bi' eğlence. Olivia ve Clair bir yandan Jasmine bir yandan sürekli saklanma/saklama çabaları içerisine düşüyorlar. XD
Leon Jasmine'in kendi evinde kaldığını öğrendiği ân ise her şeye bedeldi bence. Nasıl bir kal geliyor adama görmeniz gerek. Çok keyif alarak okudum bu kitabı ama içinde beni en çok etkileyen şey yan karakterlerden David ve Gabriella'nın hikâyesi oldu. David Loen'un yakın bir dostu. Kumarhane sahibi ve ne hikmetse yolu kendi kumarhanesine düşen Gaby'le kesişince o arsız adam bir anda bu masum kıza kafayı takıyor. Leon ve Jasmine'in yanında onları da okumak ayrı bir keyifti.

Haa, bir de Jasmine yaşadıklarından sonra Leon'un affetti mi derseniz? Leon'un ona olan aşkını dünyaya haykırmasını bekliyor. XD



Ölümcül Kaçış: Labirent || James Dashner [Yazar Söyleşi]

28 Oca 2014

Konuşan Kitaplar Blog Tur Ekibi olarak yılın ikinci turunda herkesin merakla beklediği, yurt dışında çok ses getirmiş olan James Dashner'ın The Maze Runner, Ölümcül Kaçış: Labirent kitabını inceliyoruz. Kitabımızla ilgili diğer paylaşımları ve bilgileri almak isterseniz;

Konuşan Kitaplar FB Sayfamızı ziyaret etmeniz yeterlidir.

Bu turumuzda bana yazarımız Bay Dashner'la söyleşme şansı geldi. Bakalım yazarımız için Ölümcül Kaçış ne gibi bir süreçten geçmiş, nasıl yazmış ve böylesi bir kurgu ner'den çıkmış. Hep beraber görelim.



Söyleşiden önce yazarımızı tanıyalım:
James Dashner,

Bir çok çocuk ve genç yetişkin fantastik  ve bilim kurgu romanın Amerikalı yazarıdır. Bunlar,  şu anda ilk kitabının turunu gerçekleştirdiğimiz Labirent serisinin yanı sıra The 13th Reality ve The Mortality Doctrine serileridir.
Georgia’da doğup büyümüş olan yazar, şu anda  ailesiyle, ki yazarın dört çocuğu olduğunu ve bunun bazılarının aksine tam da doğru sayı olduğunu düşündüğünü belirtmeden geçemeyeceğim, birlikte Rock Dağlarında yaşamaktadır.

DETAY İÇİN: James Dashner | Yazar Tanıtımı | Konuşan Kitaplar ile Blog Turları – Ölümcül Kaçış


 Bu seriyi yazma fikri aklınıza nereden geldi?                                        Dashener: Bu hikâyenin doğuşu bir gece uyumaya çalışırken bir anda aklıma geldi. İlhâmını ise gençken okuduğum iki kitaptan aldım.. Sineklerin Tanrısı ve Ender'in Oyunu.

En çok hangi karakterle aranızda bir bağ hissediyorsunuz?
Dashener: Elbette Thomas.Ana karakterin ruhunun ve kalbinin içine sızmasına karşı koyamıyorsun ve ana karakter aslında temelde sen olup çıkıyor.Ama aynı zamanda benim yapmasını umduğum şeyleri, cesaret gerektiren şeyleri de yapıyor.


Bu kitaplardaki dünyayı yazmak ve yaratmak için ne ilham verdi size?
Dashener: Hemen hemen hayatta karşılaştığımız her şeyden ilham alıyorum ve bir şekilde bu ilham aldığım şeyler kendilerini gizlice benim hikâyelerimin içinde buluyorlar. 



Ne zaman bir yazar olmaya karar verdiğinizi biliyor musunuz?Dashener: İlk okulda Judy Blume kitaplarına âşık olduğum günden beri istiyorum. Bugün burada olmama sebep olan üç yazar Judy Blume, Stephen King ve Dean Koontz diye düşünüyorum.Onlara çok fazla şey borçluyum.


NPR'ın yayınladığı "Gelmiş geçmiş 100 en iyi Genç Romanı" isimli listede Ölümcül Kaçış:Labirent'in de bulunması nasıl bir duygu? Bir yazar olarak böyle bir başarıyı hayal ediyor muydunuz?Dashener: Bu büyük bir onur oldu benim için. Ben bile sıralamadan çok etkilendim. Umut ediyordum ama böyle olmasını ben bile beklemiyordum. Böyle şanslı olduğuma inanamıyorum.

Boş zamanlarınuzda kitap okumak, film/TV şovları seyretmek ve kayak yapmaktan hoşlanıyorsunuz. Peki şu an ne okuyorsunuz? En son hangi filmi veya TV şovunu izlediniz?Dashener: Şu anda Taht Oyunları serisini okuyorum ve bayıldım! The Walking Dead'in de ikinci sezonunu neredeyse bitirmek üzereyim.

Son olarak okuyucularınozlala paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
Dashener: Okurlarım kitaplarımın tadını çıkarıyorlar. Sırf bu yüzden onur duyuyorum ve hepsine müteşekkirim. Yani, aslında demek istediğim TEŞEKKÜR EDERİM!







Sessiz İntikam || Laura Landon [Kitap Yorumu]

27 Oca 2014

Orijinal Adı: Silent Revenge
Edisyonu: Sessiz İntikam
Yazar: Laura Landon
Yayınevi: Aspendos Yayınları
Türü: Tarihi Aşk Romanı, Historical Romance
Puanım: 5/4,5

Leydi Jessica Stanton altı gün içinde yirmi beş yaşına girip kendisini, İngiltere'nin en zengin kadınlarından biri hâline getirecek kadar yüklü bir mirasın sahibi olacaktı. Bu gerçekleştiğinde de üvey kardeşi C
olin, özgürlüğüyle birlikte tüm her şeyine el koymak için Jessica'ya saldıracaktı. Tek bir çözüm vardı: kendisine Colin'in karşısında durabilecek kadar güçlü bir eş bulmak. Fakat onu koruyabilecek birisini bulabilse bile, hangi adam sırrını öğrendikten sonra onunla evlenirdi ki?

Northcote Kontu Simon Warland'ın iflasın eşiğine gelmiş olmasının yanı sıra, tüm Londra'da, müsrif babasının zamansız ölümünde bir parmağı olduğuna dair dedikodular da devam ediyordu. Artık onu her şeyini kaybetmekten koruyacak bir kadın bulmaya mecburdu. Fakat hangi kadın bir cinayet zanlısıyla evlenmek isterdi ki?

Tamamen mecburiyetten bir araya gelen Jessica ve Simon evliliklerinin anlaşmalı bir evlilik olduğu konusunda uzlaşırlar. Fakat Simon'un kendisiyle evlenmesinin ardında yatan gerçeği öğrendiğinde, Jessica'nın kalbini hiçbir yasal evrak koruyamayacaktır, çünkü Jessica tüm çabalarına rağmen kocasına âşık olmuştur. Oysa aşk, belki de ikisinin de en çok ihtiyaç duyduğu şey olmasına rağmen, ikisinin de istediği en son şeydir.


Bu kitaba dolu dolu bir yorum yaraşır bence. Okuduğum en değişik konulu tarihi aşk romanıydı. İlk sayfasından son sayfasına kadar büyük bir keyifle okudum. Yazarını bundan sonra sıkı takipçilerinden biri olacağım. Umuyorum ki yayınevi de yeni kitapları için bizi çok fazla bekletmeyecektir.

Bu kitabı benim için özel kılan kısma gelirsem eğer; bu zamana kadar okuduğum historical romance kitaplarında kadın kahramanın bir sırrı varsa çok da değişik bir şey çıkmıyor. Ya daha önce biriyle birlikte olmuştur, bâkire değildir. Ya da efendim kötü bir skandal kurbanı olmuştur. Sessiz İntikam'ın da arka kapak konusunu okuduğum zaman açıkçası Jesse'nin de böyle bir sırrı olduğunu düşünerek başladım kitaba. Ve okurken de sürekli sırrı yüzünden evlenemeyeceğini söyleyip, sürekli balolardan ve bekâr erkeklerden uzak durunca aklıma gelen seçenekler sınırlandı tabi.

Eh böyle olunca da kitabın konusu gözümde canlanır oldu ! Ama ne kadar yanılmışım kitabın bir sayfasına geldiğim de bunu anladım. Hiç beklemediğim bir yerde kitap benim için 5/5lik bir durum aldı. Çünkü beklediğim sır gerçekten bu değildi. 

Hal böyle olunca da kitabın benim için okuma süresi hem çok hızlı oldu hem de keyifle bitirdim. Tek şikâyet ettiğim yer; sonu çok hızlı bağlamış. Biraz daha uzun olsun istediğim için mi yoksa yetersiz geldiği için mi bilmiyorum daha detaylı olmalıydı kanısındayım. Onun dışında her sayfasından keyif alarak okudum.

DİKKAT YORUM SPOILER İÇERİR!

 -Jesse'nin sırrını vermeden yorumu yapamıyorum. Bu yüzden spoiler içerir. Bilerek okuyunuz.-



Jesse'nin sırrını hepinizin merak ettiğinden eminim. Kızımız 25 yaşına merdiven dayamış bekâr ve ailesini kaybettiği için tek başına birkaç yardımcısıyla beraber yaşayan güzel ama bakımsız bir baronun kızı. Bu zamana kadar hiç evlenmediği gibi balo, parti vb davetler de dahil birçok etkinlikten uzak duran. Katıldığında ise köşelerden çekilmeyen. Dikkat çekmemek için her yolu deneyen birisi Jessica. Ama bunun için de gerçekten geçerli bir sebebi. Hem de ne sebep. Kitabı okurken kurduğum tüm kurguları yıkan bir sebep. Okurken sürekli gözlerimi dolduran bir sebep..

Çünkü; Jesse sağır! Küçükken geçirdiği bir ateşli hastalıktan sonra duyma yetisini kaybetmiş. Ve insanlarla onların dudaklarını okuyarak iletişim kuruyor. Bu yüzden de katıldığı etkinliklerde dikkat çekmemek istiyor. Aksi halde birisi onu duyamadığını öğrenir diye korkuyor. Çevresindeki birkaç yakın arkadaşı ve yardımcıları dışında Jesse'nin sırrını bilen kimse yok. Ta ki kızımızın başı ciddi ciddi sıkışıp da kendisini koruyacağına inandığı Northcote Kontu  Simon'ın evine atana dek..

Simon ise babasınn gizli ölümünden ötürü tüm sosyetede bu işte parmağı olduğu ve babasının ölümüne sebebiyet sağladığı gibi bir dedikodunun kurbanı olunca buralardan ayrılmış ve Hindistan'a göreve katılmış. Şimdi geri dönmesinin tek sebebi de aile mallarını kurtarmak için zengin, gerçekten zengin bir kızla evlenmek istemesi. Ama gelin görün ki daha geldiği an adım attığı bir baloda herkesi sus pus durumuna getiriyor. Eh, babasının ölümüyle bağlantısı olduğu düşünülen bir zanlının bir anda balonun ortasında belirmesi ve kimseyi de takmaması, hiçbir şey olmamış gibi davranması ne kadar etkiler sosyeteyi sizce? :D Simon bunları umursamasa da bir şekilde aile mallarını alacakalılardan geri almak adına bu insan yiyen canavarların arasına katılmak zorunda kalıyor.
Gel gelelim Jesse'nin Simon'a gitme sebebine.

Kızımız sağır ve üvey kardeşi ona öz babasından kalan parayı bırakmamak için Jess'in deli olduğunu savunarak ondan kurtulmak istiyor. Ne de olsa düşündüğü şey Jess'nin onu duymadığı için cevap veremeyeceği. Jess de baloda Simon'ı görünce onun aradığı koruyucu olduğunu düşünerek soluğu Northcote Kontu'nun evinde alıyor.Sonrasını ne siz sorun ne ben söyleyeyim en iyisi okuyun. Zirâ Simon için sağır bir eş ne kadar zengin olursa olsun bir problem ama, aynı zamanda da istediği intikama erişebileceği bir yol, bir anahtar olunca Jess tam da aradığı gelin olup çıkıveriyor.
Yemin ediyorum kızın sağır olmasına o kadar şaşırdım ki sanırım kitabın bendeki etkisi tam o anda başladı. Sonrası ise gerçekten etkileyicilikten çıkıp mükemmeliyetçiliğe geldi. Zirâ Jess'in sağırlığı her ne kadar insanları anlıyor olsa bile içinde büyük bir yara olmuş. Yer yer gözlerimi doldurdu. Yer yer ağlamama bile sebep oldu bu kitap. Jesse'nin bu hallerine de Simon'ın onu sahiplenip korumasıyla daha farklı bakış açıları doğdu. Jessica, Simon'ın evine adım attığı an tüm hayatı değişti. Yani karşınızda olup dudaklarınızı okuduğu için asla sağır olduğunu anlayamayacağınız Jessica'nın aslında içinde öyle büyük yaraları var ki. Bazı kısımlar cidden içimi parçaladı.
 "Sorun ne Simon? Seni kızdıracak bir şey mi söyledim ya da bir şey mi yaptım"
Simon hayır anlamında başını salladı. "Hiçbir alakası yok. Bana, sana karşılığını asla ödeyemeyeceğim bir şey verdin-kahkahanın sesi. O sesi sana açıklayabilmek için dünyaları verirdim. Senin için istediğim şeylerin içinde en çok istediğim şey, bunun verdiği saf hazzı senin de duyabilmen."
Jessica yüzünü diğer tarafa çevirdi. Onun böyle davranmasını istemiyordu. Aksiliğiyle savaşabilirdi, öfkesiyle başa çıkabilirdi, ancak böylesine bir sevecenlik karşısında ondan etkilenmemek imkansızdı.

Gerçekten severek okuduğum bir kitap oldu. Yazarının kurgu olarak sağır bir kız seçmesi onun duyamaması ama dudak okumakla beraber ülkenin en ulaşılmaz moda tasarımcısı olması, ve onu herkese karşı böylesine güçlü, dimdik ayakta durabilecek bir kadın kahraman yapması çok hoşuma gitti. Umarım siz de severek okursunuz.









Fifty Shades Of Grey Movie İlk Afiş !

25 Oca 2014

2015 yılının merakla beklenen -belki de tek- filmi Fifty Shades Of Grey'den ilk afiş geldi.

Ülkemizde Grinin Elli Tonu adı altında Pegasus Yayınları'ndan yayımlanan serinin 14.02.2015 yılında gösterime girecek filmi için tüm hayranlar geri sayıma başladı. Bugün sabah yayımlanan bu afişle de filmin fanlarına küçük bir heyecan yaşattılar. 
Misal ben çok heyecanlandım. Kitaptan bu kadar etkilenmemiştim. Jamie'nin oyunculuğunu merakla bekliyorum. :))

Afiş; Christian Grey'in ilk bölümden Grey Şirketler topluluğunda kendisiyle röportaj için gelecek olan Ana'yı beklerken ki görüntüsü. 

Sekreterinin Ana'ya; "Bay Grey şimdi sizi görecek."  dediği yerden bir kesit olarak düşünülebilir.









Vampir Akademisi Filmi Türkiye Afişi Yayınlandı.

23 Oca 2014



Vampir Akademisi filminin merakla beklenen Türkiye Afişi yayımlandı. Açıkçası İngiltere ve Fransa afişleriyle kıyaslayınca bence açık arayla çok güzel bir afiş oldu. 
Ben yine pembeli yeşilli tuhaf bir afiş bekliyordum ama Türkiye afişi en azından arkaplanla falan güzel ve değişik bir konsept oluşturdu. 
Şimdi geri sayıma başlayalım bakalım. :D

Türkiye Afişi





    İngiltere Afişi                                                                                                                 Fransa Afişi







Kırık Dökük Yaslar || Deeanne Gist [Kitap Yorumu]

Orijinal Adı: Maid to Match
Edisyonu: Kırık Dökük Yaslar
Yazar: Deeanne Gist
Yayımcı: Sonsuz Kitap/Yakamoz Yayıncılık
Türü: Historical Romance, Tarihi Aşk Romanı
Puanım: 5/5

Bölgenin sayılı zenginlerinden birinin malikanesinde hizmetçi olarak işe giren Tillie, kendini bu ihtişama öyle kaptırmıştır ki gözünü hiçbir zorluk korkutmamaktadır .Kız kardeşini yetimhaneden kurtarmak isteyen Mack ise para biriktirmek için çareler aramaktadır.Yetimhanede çocuklara kötü muamele edildiği kulaktan kulağa dolaşmakta , bu söylentiler Mack’i elini çabuk tutmaya zorlamaktadır.
Bu sebeplerden ötürü ,Tillie’nin çalıştığı malikaneden gelen uşaklık teklifini istemeyerek de olsa kabul eder .Tillie ile Mack’in yolları kesişir .Ve birbirlerini görür görmez aşık olurlar .






Epey bir aradan sonra yeni bir Deeanne Gist kitabı görmenin hevesiyle Kırık Dökük Yaslar'ı fuarda almıştım.Ama okumak yeni yıla nasip oldu.Bu arada belirtmeliyim ki açık ara farkla okuduğum en iyi Deeanne Gist kitabıdır. Ben Kalbimin Sahibi'nden sonra o kadar beğeneceğim başka bir kitabı olmaz diye düşünürken Kırık Dökük Yaslar'ı okuyunca bunun üzerinde kitabı var mı sorularına geçtim.

Deeanne'in kalemi zaten eşsiz benim gözümde. Zirâ okuduğum yazarlar arasında dönemi böylesine güzel detayları kullanarak aktarabilen nadir bir yazar. Hem anlatımı hem de kurgusu olarak da Kırık Dökük Yaslar okuduğum en güzel kitabıydı.

Çünkü bunun konusu alışılagelmiş düzenimi epeyce sarstı. Ben tarihi aşk romanı okumayı çok sevdiğim için ağırlık olarak tarihi kurguları alıyor ve okuyorum. Ama tarihi aşk romanlarındaki klasik anlatımla her zaman dükler, lordlar, leydiler vb. yani kısacası hep asil sınıfların esas kahramanları oluşturduğu kitapları okudum. İçlerinde çok nadir denk geldiğim farklı kitaplar olmasına rağmen Kırık Dökük Yaslar hepsini aştı.

Bu kitapta daha çok asillerin gerisinde kalan hizmetkârların hikâyesini işlemiş Dee! Hizmetkârlar da âşık olur onlar da sever ve onlarında kendilerine göre yaşadıkları zorluklar var demiş ve Kırık Dökük Yaslar(Maid to Match)'ı yazmış. Bizim gibi alışıla gelmiş şeyler arasında farklı bir tat arayan okurlara da ilaç olmuş bence. :))



Kitabımız Mack(enzie) adında bir dağlı ile küçük dünyasında hapsolmuş bir hizmetçi olan Tillie(Mathilda) arasında geçiyor. Tillie o zamanların çoooo..k zengin ve kasabanın ileri gelenlerinden (yanında çalışanın bile ismiyle saygı gördüğü) Venderbilt ailesinin yanında hizmetçilik etmek ve konumu da oldukça iyi. Baş hizmetçiler arasında gibi bir şey. Birgün evin hanımı leydi hizmetçisi olarak kendisine hizmet eden Fransız hizmetçisinin işten ayrılacağı için hizmetçiler arasından kendisine bir Leydi Hizmetçisi seçeceğini söyler ve bunun için de adaylardan birini Tillie olarak belirler.

Tillie'de annesi tarafından küçüklükten beri bu mevkiî için yetiştirilmiş. Epey bir bilgisi var. Ama rakibi olacak Lucy çok kurnaz bir kız. Yine de Tillie işini tehlikeye atacak hiçbir şey yapmamaya özen göstererek bu görevi almaya kararlı. Ta ki Mack konakta işe başlayana kadar. Mack'le o kadar keyifli zamanlar geçiriyor ki bazen görevinin bile bilincinde olamıyor kızımız.Özellikle böyle maaile denilen bir şekilde tüm hizmetçilerin ambar eğlencesi yapıp kendi aralarında oyunlar oynaması, dans etmesi çok güzeldi. :D

Bu da oyunlardan favorim benim XD

"Evet ya da hayır, Tillie," dedi Allan.Tillie kollarını kavuşturdu. "Hayır. Hayır. Evet."
Erkekler kıkırdadılar. Allan, Mack'e başını eğerek işaret verdi.
"Bu odadaki her erkek tarafından öpülmek ister misin? diye sordu Mack.
"Hayır."
"Seni öpmemi istemiyorsun yani?"
Tillie'nin gözleri hafifçe büyüdü. "Hayır."
Mack, Tillie'nin çenesini parmakları arasına alarak..
"Seni öpmemi istiyor musun, Tillie?"
Tillie; Mack'e sonra dudaklarına baktı.Göğsü hızlı nefeseleriyle inip kalktı. "Evet." diye fısıldadı.


Oyunlar gerçekten çok güzel olsa da Mack küçük kız kardeşini yetimhane adı altında kimsesiz ve bakıma muhtaç çocukları alıp sözde bakan ama çocuklara eziyet eden Sloop ailesinde kurtarmak için belirli bir bütçeye ihtiyaç duyuyor ve bu nedenle de işini fazla riske edemiyor. Kız kardeşinin en azından kalacak yerini karşılayana dek. (Bu yüzden de hiç istememesine ve onun îlkelerine ters gelmesine rağmen ikiz kardeşi Earl'ün çalıştığı Venderbilt'lerin yanında o da işe giriyor. )Ama Tillie ile karşılaştıkları anda ondan o kadar etkileniyor ki önceliklerinin yanı sıra Tillie'yi de tanımayı kafaya koyuyor. Hoş Tillie de etkileniyor ama kızımız Leydi Hizmetçisi olacak. Başka şeylerle kafa yormaya zamanı yok. Hem şu an bir yarış içerisin di mi ama? :D Hayallerinde istediği yere gelmeli önce. Sonra bakar aşk meşk işine. Amma velâkin Tillie böyle inatken Mack aşağı kalır mı? Kızı her yerde sıkıştırıyor. Baştan çıkarıyor. Tillie şimdi gelsin de dayansın. XD

Ama Tillie Leydi Hizmetçiliğine aday olduğu için kendine her şeyi yasaklıyor. Buna kalbini birine vermek de dahil. Mack'in tüm çabalarına karşı kendini ondan uzak tutmaya çalışıyor. Fakat bir yerden sonra Mack'in inadına olan direnci kırılıyor ve ona âşık olduğunu kabul ediyor. Yine de hâlâ bu işin oları yok. Çünkü kendisi bir Leydi Hizmetçisi olup çok daha iyi konumlara gelmekte kararlı. İyi yerlere gelecek başka insanlara yardım edecek. İnancımız bu :D Eee, inanıyor inanmasına da Mack onun asıl iyilik yapabileceği yeri görmesini sağlayınca bile inatla reddediyor.Zaten bir yerden sonra da Mack'in kalbini öyle bir kırıyor ki o da bu işin oları olmadığını düşünüp malikâneden ayrılıyor. Kendisini Sloopların eziyet ettiği çocukları korumaya adıyor... Tillie de onun yokluğunda yaptığı ve yapacağı şeyleri düşünüyor.

Gerçekten çok güzel bir kitaptı. Her sayfasını severek okudum. Bir sonraki sayfaya büyük bir mutlulukla geçtim. Kitabın genel olarak çok hoş bir anlatımı ve konusu vardı.





Kırık Dökük Yaslar ||Deeanne Gist Fanbar
Kırık Dökük Yaslar ||Deeanne Gist




Acıtan Güzellik || Georgia Cates [Kitap Tanıtım]

21 Oca 2014


Daha önce okumuş olup yorumladığım Beauty From Pain kitabının Türkiyedeki edisyonu. Kitabın gerçekten çok güzel bir konusu var. Kesinlikle tavsiye edeceğim kitaplardan birisidir. Severek okuyacağınız duygu yüklü bir aşk romanı.

Kitap yorumum için:  Beauty From Pain (Acıtan Güzellik) || Yorum'a tıklayabilirsiniz.


Acıtan Güzellik 

Orijinal Adı: Beauty From Pain
   Bağlı Olduğu Seri: Beauty # 1
 Yazar: Georgia Cates
    Kitap Dili: Türkçe


Üç ay sürmesi konusunda anlaşmıslardı. Ama aşkları sınır tanımayacaktı.

Jack McLachlan nam-ı diğer Mağara Adamı, Avusturalyanın en gözde bekârlarından milyoner bir şarap üreticisiydi. Başarısı, ünü ve zenginliği, romantik ilişkilerini karmaşık ve sorunlu bir hale getiriyordu, bu yüzden basitliği seçiyordu: isimsiz, kısa ilişkiler.

Bu onun oyunu ve kurallarıydı.Ta ki Laurelyn Prescott hayatına girene kadar.

Ateşli oyunun kuralları değismek zorunda kaldı,çünkü genç kadın öncekilere hiç benzemiyordu.Amerikalı nefes kesici müzisyenle iliskisi basladığıandan itibaren Jackin ayakları yerden kesildi.Hiçbir sey planladığı gibi gitmemeye basladı veJack kuralları birer birer kendi elleriyleyıkmak zorunda kaldı.

Ve Laurelyn, mümkün olmayanı, mümkün kıldı.







İlk Defa || Cora Carmack [Konuşan Kitaplar Blog Tur] Kitap Yorumu

20 Oca 2014

2014 yılı Konuşan Kitaplar Blog Turları ekibinin ilk konuğu yurt dışında okurların çok sevdiği seksi, komik ve eğlenceli bir romantik komedi kitabı olan Cora Carmack'in Losing It, ülkemizde çevrilen edisyonu ile İlk Defa kitabı oldu. Kitap yer yer çok keyifli yer yer de güzel bir romantizm barındıran kısa, çerezlik bir kitaptı.Sıkıldığınız ve sizi güldürecek bir şeyler aradığınız bir zamandaysanız bu kitap tam size göre..



Orijinal Adı: Losing It
Edisyonu: İlk Defa
Yazar: Cora Carmack
Türü: Günümüz Aşk, Romantizm, Komedi
Yayınevi: Pena Yayınları
Puanım: 5/4

Üniversitenin tek bakiresi olarak mezun olmak istemeyen Bliss hızlıca birini bulup bu işi çözmeye karar verir. Mümkün olduğunca çabuk… 
Tek gecelik bir ilişki…
Bliss o kişiyi bulur ancak gerçekten gülünç bir bahaneyle onu yatakta bırakarak kaçar. Ertesi gün sınıfa giren yeni tiyatro öğretmeni ona çok tanıdık geliyordur.
Bliss tam sekiz saat önce onu yatakta bırakmıştır… 
Yalnız… Çıplak…
İlk Defa (Losing It) aslında eğlenerek okuduğum bir kitap oldu. Fakat yer yer de sıkılmadım desem o da yalan olacak. Güzel bir kitaptı kabul ediyorum yine de biraz sıkıldım. Sıkıldığım kısımlar çok fazla olmadığı için kitabın tadını bozmadılar. Genel olarak bir romantik komedi kitabının size vermesini beklediğiniz her şeyi veriyor kitap. Özellikle de son kısımları çok etkileyiciydi. Sanırım kitabın en beğendiğim yeri son sayfasındaki birkaç cümlede gizli.

Bliss çok saf ve bir o kadar da tatlı bir kadın kahramandı. Hatta kitaptaki saflığı ve masumluğu o kadar güzel işlenmiş ki kadın kahramanı erkek kahramandan daha çok sevdim. Tatlı bir yanı vardı çünkü.Bilhassa da Bliss'in mutlu olduğunda veyahut sevindiğinde edindiği dans etme huyu gerçekten çok tatlııı *-* Son sayfada Kawaiiii falan dedirtti bana. O derece. XD

Garrick ise erken olgunlaşmış güçlü bir yapısı olan, ayaklarını sağlam basan bir erkek. İlk tanıdığınızda Bliss gibi bir kızla ne işi olur tiplerde yakışıklı bir tiyatro öğretmeni. :D Garrick'in de çok tatlı yanları olduğu kısımlar yok değil.Zira Bliss'le yan yana geldiklerinde tam bir çocuk halini alıyor. Sanırım adamımızın içinde büyümemiş bir genç var ve Bliss bunu ortaya çıkardı.

Kitaba gelirsem klasik bir öğretmen öğrenci ilişkisi var bu kitapta. Ama klasikleri aşan yanları da var. Özellikle Bliss sınırları zorlayan bir kız. İsminin İlk Defa olmasının sebebi kızımızın daha önce hiçbir erkekle birlikte olmamış olması ve kendisini bakire ezikler kategorisinden çıkarma çabaları. Aslında bana göre ilk defa âşık olmasını da bu isme bağlayabiliriz. Neyse. Arkadaşı ve ilerki kitaplardan birinin baş kahramanı olacak Kelsey Bliss'in bu derdine bir çare bulmaya kalkıyor ve arkadaşını kolundan tuttuğu gibi bir bara atıyor. Söz de amacımız Bliss'in ilgisini çeken bir erkek modeli bulmak ve tek gecelik bir ilişki ile bakire ezikler kategorisinden Bliss'i çıkarmak (>.<) Ama işler hiç umdukları gibi gider mi? Bliss gerçekten yakışıklı ve çekici Garrick Taylor ile tanıştığı gece onunla birlikte olmaya ve ezikliğine son vermeye kararlı. Fakat gelin görün ki burada bahsi geçen Bliss ! Ondan normal davranışlar beklemek saçma olurdu zaten. Kızımız Garrick'i KENDİ -Bliss'in evi! Altını çiziyorum- evinde çırıl çıplak bırakıp kaçıveriyor. :D

Sonrası tabi kızımız o kadar uyduruk bir bahaneye sığınıp da KENDİ evini terk ediyor ki. Garrick bile ne olduğunu anlamıyor. Eh, Bliss tam kurtuldum. Geçti, gitti derken ertesi gün okuldaki yeni hocasını yatağında çıplak bıraktığı Garrick olarak görünce de eğlence başlıyor. XD

Bliss'in okulda Garrick'i görüp de hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışması ama aynı anda da Garrick'e çekilmekten kurtulamaması durumuna tatlı sevimliliği de eklenince çok şeker bir kitap çıkmış ortaya.

Bu arada bu gifte çok hoşuma gitti. Zira Bliss'in evde kedi olmamasına rağmen aklı başına geldiğinde birden ne uydursam diye düşünüp "Benim bir kedim var. Kedimi almam gerek." diyerek Garrick'i yatakta bırakıp kaçtığı yere cuk oturdu gibi geliyor. :D

İşte uzun lafın kısası tatlı bir romantik komedi. Çerezlik olması da cabası. Kısa bir molaya ihtiyacınız varsa denemeye değer. XD







L-DK [Live Action] Trailer


L-DK Live Aciton uyarlaması geliyor!

Geçen sene başında okumuştum bu mangayı. Hatta 2012 sonu da olabilir, tam anımsayamadım şimdi. Ben okumaya başladığım da daha yeni çevirisine başlamışlardı. Güzel bir mangaydı ama güncel takip etmek her zaman zor geldiği için bir yerden sonra bırakmıştım. Sonra da bitti diye duyup devam ettiğim de aslında hâlâ güncel olduğunu öğrendim.Daha sonra da arası geçince bıraktım takip etmeyi.

Gerçi bu güncelden çok manganın tuhaflığından da kaynaklı olabilir. Kızın salaklığı çocuğunda genişliği beni feci sinir etmişti bu mangada.Shuusei Aoi'nin evine -bildiğiniz kızın dairesine- resmen yerleştikten sonra dıdısının dıdısına kadar kimi var kimi yok tek tek eve girip çıkmaya başladıkça ben de mangaya sinir olmaya başladım. Fakat manganın konusu çok güzeldi bir yerden sonra da epey bir sardı. Güzel bir seri.

Şimdi Live Action'ı çıkıyormuş. Bir de drama versiyonunu izleyelim bakalım bu nasıl olcak? Açıkçası animesini daha çok tercih ederdim.


Mangasından kısaca bahsedecek olursam; Shuusei okulun en cool ve kimseyi beğenmez burnu havada serserisi ve birgün Aoi'nin en yakın arkadaşı buna aşkını ilan ediyor Shuusei ise her zaman yaptığını yapıp kızı hor görüyor. Buna sinirlenen Aoi ise Shuusei'ye ağzının payını verip okuldan ayrılıyor. Eve döndüğünde hemen bitişiğindeki dairesine yeni komşusunun taşındığını görüyor. Komşumuz da tahmin edersiniz; Shuusei oluyor. Bu arada yandaki sahneye dikkat trailerda da mevcut XD
İlk birkaç gün Aoi Shuusei'ye çok sinirli olmasına rağmen yan komşusu olan  adamın okuldaki kendini beğenmişle alakası olmadığını görünce ondan etkileniyor ama arkadaşı içinde kendini tutuyor. Tabi bu kısımlara kadar manga gayet normal ama ne zaman Shuusei'nin tacizci bir sapık gibi her gördüğü yerde Aoi'yi sarılıp, sevip taciz etmesini görmeye başlıyorum o zaman manga daha eğlenceli bir hal alıyor.Hele bir de -yanlış hatırlamıyorsam- Aoi'nin Shuusei'nin mutfağının alev almasına sebep olmasıyla Shuusei'nin bundan böyle ki yaşam alanı Aoi'nin dairesi olunca ortaya epey komik ve romantik malzeme çıkıyor.
Tek sinir olduğum nokta çocuğun sevgilisi, abisi bilmem nesine kadar kimi var kimi yok geliyor eve yerleşiyor kız da gık demiyor! Ya hadi akrabaları anladım da eski sevgiliye bile ses etmeyecek kadar salaktı yani :D

Aoi ne kadar safsa Shuusei de bir o kadar cin gibi bir karakter.Aoi kaçtıkça o üstüne gidiyor ve en sonunda da istediğini elde edip onu kendisine âşık ediyor.



 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS