gizli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gizli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kumarbaz Aşk || Nora Roberts

14 Nis 2013


KUMARBAZ AŞK ♥
"Bu öneri benim tarafımdan yapılmasına rağmen senin usulüne göre oynayacağız."
Serena cebini karıştırdı ve bir metal para çıkardı.
Justin kahkahayı bastı ve uzanarak parayı ondan kapmaya çalıştı.
"Serena,gerçekten-"
"Ah, hayır.Benim param ve ben atacağım.Yazı gelirse evleniyoruz,tura gelirse evlenmiyoruz."
... Justin başka bir şey söyleyemeden Serena parayı havaya fırlattı ve avucuyla diğer elinin tersine bastı.Sonra paraya baktı ve Justin'e gösterdi."Yazı."
Justin paraya bir göz attı sonra ellerini ceplerine sokarak onun gözlerinin içine baktı. "Sanırım ben kaybettim."
"Kesinlikle öyle," diyen Serena iki tarafı da yazı olan parayı cebine attı.


Bu kitaba bayıldım ya çok eğlendirdi beni.İlk okuduğum Harlequin kitabı bu ve ben şimdiden bu seriye hasta oldum.Devamı en kısa sürede çıkmalı.Yoksa dayanamam eski baskılarını alırım :))

Kader Bağladı Bizi || Nora Roberts


Kader Bağladı Bizi / Nora ROBERTS(20.06.12)
Kitap dün akşam bitirdim.Okurken çok keyif aldığım bir kitap oldu.Ama damdan düşer gibi Caine’in ilk görüşte Diana’dan hoşlanması biraz sıktı.İki avukat olarak şöyle biraz daha dikleşselerdi daha eğlenceli olabilirdi.Diana’nın abisini 20 yıldan sonra tekrar görmesi gerçekten iç burkan bir olaydı.Hele birde bunca zaman kendisini umursamadığını düşünürken gerçekleri öğrenmek Diana’nın kaldırabileceğinde fazla oldu.Eee, yaşadıklarını da göz önüne alınca doğal olarak Caine karşı duvarlar ördü ama avukat beyin alttan alma ve geri gitme gibi bir düşüncesi olmadığında o duvarları yıkana kadar diretti.Caine ve Diana’nın ilişkisi kitap ilerledikçe çok eğlenceli bir hal aldı özellikle Daniel MacGregor’ın doğum günü faslı ve kendine Diana’yı gelin seçmesi gülmekten kırdı geçirdi beni.Tabi ilk kitaba göre biraz durağan buldum o ayrı bir mesele ama gerçekten eğlenceli bir kitaptı, burada Daniel MacGregor’ın ne kadar cin göz olduğunu bir kez daha görmüş oldum.
Diana Blade 20 yıldır görmediği abisinin eşinden bir mektup alır.Serena, Diana’yı onları ziyaret etmesi için davet etmiştir.Diana, bunca zamandır abisinden bir haber alamamışken şimdi evlendiğini öğrenir ve onu merak ettiği için gitmeye karar verir.Yola çıktığı andan itibaren büyük bir tedirginlik yaşayan Diana hava alanında kendisini almaya gelen Caine MacGregor’ı görünce biraz rahatlar.Okuduğu Hukuk Fakültesinde Caine hakkında çok şey duymuştur.Caine’le beraber otele geldiklerinde çok zorlansa da abisini görünce içi burkulan Diana için en acısı abisi ile arasındaki mesafedir.Yaşadığı yıllar boyunca en iyi öğrendiği şey kimseye bağlanmamaktır.Çünkü tekrar kimsesiz kalmayı kaldırmayacağını bilen Diana, abisi ile arasına mesafeler koyar.Caine ilk görüşte Justin’a tıpa tıp benzeyen bu kızdaki kırılganlığı anlar ve ona destek olmak ister.Diana abisini görmenin ve yıllardır bildiklerinin bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmenin verdiği öfkeyle evine döndüğünde yeni bir karar alır.Artık kendi idealleri için savaşacak bir avukattır.Geri döner dönmez aldığı ortaklık teklifiyle ise hayatı tamamen değişecektir.

Geçmişin Gölgeleri || Nora Roberts

Geçmişin Gölgeleri / Nora Roberts (01.07.12)
Yine bir Nora kitabı ve yine Harlequin Star of Romance.Geçmişin Gölgeleri isimli bu kitaba bayıldım.Kumarbaz Aşk ve bu , şu an için serideki en beğendim kitaplar oldular.Caine’in hikayesi biraz daha durgundu yada olay eksikliğinden bana öyle geldi.O yüzden ondan pek keyif alamadım.Ama bu kitap kesinlikle çok eğlenceliydi.Harlequin yine farkını konuşturmuş , kitabın çevirisi de en az kitap kadar güzeldi.Shelby’e bittim.Çok inatçı çok canlı bir karakterdi.Alan’ın ağzından girdi burnundan çıktı ve beni de gülmekten öldürdü.Özellikle Domuz(cuk) MacGregor gerçekten harikaydı! Kitabı başından sonuna kadar bir tebessümle okudum.Nora Roberts farkı kesinlikle ortada , her kitabından ayrı bir tat veriyor okuyucuya.Grant’ın hikayesini çok merak ettim , sessiz biri gibi dursada Shelby’nin okuduğu karikatürlerde parmağı olduğunu düşünüyorum.Espirili yanını konu alan bir hikayesi olur umarım.
Shelby Campbell , babasını 10 yıl kadar önce politikanın oyunlarına kurban vermiş ve ondan sonra kendisini bu tür politik oyunlardan uzaklaştırmıştır.Çömlekçilik yaparak kendi el becerilerini konuşturan Shelby , küçük dükkanı ve kendi eserleriyle herkesten uzak mutlu olduğunu düşünür.Ta ki bir akşam yemeği sırasında Alan MacGregor ile tanışana kadar…Shelby , babasının acısını tekrar yaşamayı göze alamadığı için Alan’ı kendinden uzak tutmak ister ama Alan çok inatçı bir politika izlemeye ve Shelby’i ikna etmeye kararlıdır.

Tatlı Tuzak | Rita Hunter


Tatlı Tuzak / Rita HUNTER (17.08.12)
Tatlı Tuzak’ı bitirdim.Evet , bitti ve beni de kendimden geçirecek kadar etkisi altına aldı.Bu kitapla ilgili uzunca bir yorum yapmak istiyorum.Çünkü anlatacaklarım duygularımı ifade etmeye yetmez..
Öncelikle bu kitapla ilgili yorumlarda kitabın Judith McNaught kitaplarına-özellikle Seni Beklerken- benzediğine dair yorumlar gördüm.Judith McNauhgt’ın tüm kitaplarını okumuş olmama rağmen bu kitabın nesi Seni Beklerken’e benziyor-muş- bir türlü çözemedim ki beni de asıl delirten noktalardan birde budur.’’Benzemek’’ kelimesinin anlamını bilmeden gereksiz yorumlar yapıldığını düşünüyorum.Ben bu kitaba ‘’benzemiş’’ demektense ‘’esinlenmiş’’ demeyi tercih ederim.-Hoş onu da görmedim ama maksat benzetenlerin nesini benzettiğini çözmek :D – Şimdi bu kısımda da ortaya şöyle bir soru çıkıyor , o kadar historical kitap okuyoruz , hepsi mi özgün ? Çoğunun birbirinden esinlendiğini hepimiz görüyoruz.Benzemek nedir biliyor musunuz ? Birkaç ay önce okuduğum MELEZ kitabının Vampir Akademisi serisinin ilk kitabıyla birebir olmasıdır.Kitapları okuyan bilir Melez’in ilk bölümleri neredeyse bir sonraki sahneyi tahmin edecek kadar aynıydı.İşte bu kitap benziyordu! Evet , belki sadece başlarında ama kesinlikle benziyordu.Şimdi Tatlı Tuzak ve Seni Beklerken’de benzeyen ne vardı , ben 2 sahne dışında hiçbir şey görmedim.Kitap kendi özgün hikayesini gayet güzel aktarmış.Hatta o iki sahnede bence benzemiyor.Esinlenilmiş! Beni sinir eden öyle saçma yorumlar var ki sanki kitabı kopya etmiş yazar!! Hayır , yurtdışında birçok historical kitap birbirine benziyor zaten , onlara yapılan yorumlar sadece benziyor ama Tatlı Tuzak kopya ediliyor.Bence bunun tek sebebi yazarın Türk olması ve dahası başarılı bir kalemi olması.Kim ne derse desin ben bu kitabı çok beğendim , hak ettiği yerlere geldiği de yayınevi logosundan belli…
Kitaba gelince ; okuduğum en güzel aşk romanlarından biriydi.Rita Hunter’ın kalemine her kitabında daha çok şaşırıyorum.Tatlı Tuzak gerçekten beni çok etkiledi özellikle bir sahnesinde gerçekten çok gururlandım , böyle güzel bir kalemin sahibinin Türk bir yazar olması insanın göğsünü kabartıyor…Uzun zaman sonra okurken kitabımı sağa sola fırlatmama sebep olan bir karakterle karşılaşmamıştım –en azından Devlin’den sonra :D- ama Conner’da öyle bir kişilik vardı ki kitap en olur olmaz yerde onun bir hareketiyle kendini sertçe yatağın bir ucuna fırlatılmış buldu.Ya bir karakter bu kadar mı uyuz olabilir ? Uyuzunuda geçtim birde kibirliyiz ki kızı rencide edip durdu.Elisha’ya da sinirlenmedim dersem yalan olur , neden biraz daha dik başı bir karakter değildi ? Biraz daha dişli olsaydı da şu Conner’ın burnunu iyice sürtseydi isterdim.Kitapta en çok Catherine’i sevdim.Ahah! Kadında harika bir çöp çatan olur.Kızı ne yaptı ne etti , Conner’ın gözüne soka soka adamı bildiğinden şaşırttı.Kitap duygusal olmasına rağmen ben bazı sahnelerde çok güldüm ki özellikle Catherine ve Conner arasında geçen diyaloglar komediydi.Bu kitabı her şeyiyle –Conner’ı öldürme dürtüme rağmen- çok beğendim , tekrar okunası kitaplardan biriydi.Yazarın diğer kitabını da en kısa zamanda okumayı planlıyorum.Bu yazar artık kesinlikle benim favorilerimde , Tatlı Tuzak’ı ile beni ağına düşürdü. Kedisinden Conner ve Elisha gibi bir hikaye daha bekliyorum.

Aşkın Ateşi | Rita Hunter



Aşkın Ateşi / Rita HUNTER (27.07.12)
Aşkın ateşi dün akşam bitti.İlk kez bir Rita Hunter kitabı okudum ve itiraf etmeliyim ki gerçekten mükemmeldi.Kitabı bitirim kapattığım halde hem kitabın hem de okuduğum kitabın profesyonel bir historical olmasının etkisini üzerimden atamadım.Öncelikle yazarın kaleminden bahsetmek istiyorum , ilk kez okuduğum için çok tereddütte kaldım ama okurken ‘’vay anasını resmen yazmış ,’’ derken buldum kendimi.Her satırda her cümlede kendimi inanılmaz güzel bir çeviri okuyor gibi hissettim.Başlarken hissettiğim tereddütler kitabı bitirdikten sonra yerini inanılmaz bir tatmin duygusuna bıraktı.Birçok historical yazarının kaleminden daha akıcı ve daha yüreğe hitap eden bir kitaptı Aşkın Ateşi.Ve kitap , kitaba gelirsem anlatacağım çok şey var.O kadar beğendim ki doğru kelimeleri bulup hissettiğim duyguyu aktaramam.Çok eğlenceli , çok duygusal ve aşkın dolu dolu olduğu bir kitaptı.Karakterlere bittim resmen , her birinin ayrı bir havası vardı.Isabel’in dik başlı inatçı hallerine gülmekten kitaba adapte olamadım.Her lafa mutlaka verecek bir cevabı var ki en sevdiğim yanı da buydu.Fredy’e bir ayar oldum , insan arkadaşını (kardeşi kadar sevdiği) geride bırakırda kaçar mı ya ? Yalnız ikisi arasındaki arkadaşlığa gerçekten bayıldım ve kitaptaki ‘’mendil’’ sahnesinde beni gülmekten yerlere yatırdılar.O kısmı abartısız 5 kere tekrar tekrar okudum.Esas oğlana gelince Adrian’a kızsam ayrı dert kızmasam ayrı , adamın kıza davranışları tam bir fiyaskoydu.İnsan içinde deli gibi aşık olup da yüzüne karşı kızı hor görür mü? Ama ona rağmen ikisinin o sıcak aşkına bayıldım , Adrian’ın içinde hissettiği o ikileme rağmen eski eşinin anısını gömmeye başlaması ile benden tam puan aldı.Sonuna kadar kitabı büyük bir zevkle okudum ama son sayfaya gelince okumak istemedim , resmen bitti sendromuna yakalandım.Güzel kitaptı gerçekten çok beğendim , sırada yazarın diğer kitaplarını okumak var. =)

Isabel(la) Gwen Sullivan , uzun süredir görüşmediği çocukluk arkadaşı Frederick Preston’ın ziyaretine çok sevinir ama ne var ki Fredy’nin bir derdi vardır ve Isabel’den yardım istemek için gelmiştir.Fredy , sevdiği kadın tarafından terk edilmiş dahası onun zengin bir kont ile nişanlandığını duymuştur ve bu yüzden eski sevgilisi Vivian’den intikam almak ister.Fredy’in Isabel’den istediği , Vivian’in Henfield Kontu ile nişanını ilan ettikleri baloda kendisine nişanlı rölü yapmasıdır.Fakat Isabel , kanı kaynayan bir yapıya sahiptir ve arkadaşını üzen bu kıza ve konta dersini vermek için teklifi kabul eder , tek farkı nişanlı olarak değil , aşık ve yeni bir evli çift olarak baloya katılmalarını önermesidir.Balo süresince Fredy , Vivian’i kıskandırmaktan çok onunla yeniden konuşmak ister duruma gelmiştir.Tabi bu sürede Henfield Kontu Adrian ise bu yeni evli çiftle güzel ve asi Isabel’i fark etmiştir ama onların bir sırları olduğunu düşünmekten kendini alamamaktadır.Ta ki bir gece nişanlısının evden kaçması ve aynı gece Frederick Preston’ın da ortadan kaybolması ile Henfield Kontu Adrian için yeni bir dönem başlar.Kandırılmanın ve aldatılmanın verdiği acıyı Isabel’in büyüsü giderebilecek midir?

Beni Aşka İnandır || Julianna MacLean ~Yorum

4 Mar 2013

Beni Aşka İnandır / Julianne MacLean

Öncelikle kitabın isminin cuk oturduğunu belirtmek isterim.Erkek karakterimiz James , geçmişinde yaşadıkları yüzünden aşka inanmıyor hatta aşka değil de sevgiye inanmıyor demek daha doğru olur.Tabi bu esnada da romantik hayaller peşinde koşan Sophia ile kendi çıkarları için evleniyor ama hesap etmediği şey Sophia’nın aşka inandığı ve ne pahasına olursa olsun onu da inandıracağı….
Kitabın başlarında –ilk kitap olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum- biraz sıkıldım , rutin bir gidişatı vardı.Ama ilerledikçe açılmaya başladı buda beni çok memnun etti çünkü kitabın çok özgün bir konusu vardı.Jullianne MacLean’ın Amerikalı Varisler diye adlandırdığı serisinin diğer historical kitaplara göre değişik bir tadı olduğunu kabul etmem gerek , işin içine Amerikalılar girince İngiliz gelenekleri biraz sıkıntıya düştü. :) Yazar konuyu başlarda çok rutin götürmesine rağmen sonlarına doğru öyle bir bağlamış ki ‘’Ay! Olamaz ! ‘’ falan diyerek okudum.Ama yazarın karakterlere pek değinmediğini düşünüyorum , James’in geçmişinde yaşadıklarını bile çok kısa bir iki diyalog ile anlatmış ki ister istemez bu durumu yadırgadım , biraz daha detaylı bir anlatımı olmasını isterdim.Bunun dışında kitabı ciddi manada beğendim , oldukça güzel bir konusu vardı ama tabi bunda çevirinin de büyük etkisi olduğunu düşünüyorum , çevirmen çok düzgün ve akıcı bir çeviri sunmuş.Devam kitabını çok merak ediyorum , Sophia’nın kız kardeşi Clara’nın anlatılacağı kitapta karakterimizin kardeşler arasındaki en sıkı romantiklerden olduğunu düşünürsek çok eğlenceli bir kitap olacağına inanıyorum. :)
Kitabın konusuna gelince ; Sophia , Amerikalı zengin bir ailenin üç kızından en büyüğüdür.Ailesi çok zengin olmasına rağmen toplumda belirli bir saygınlıkları yoktur ve buda annesini çok üzer.Bu sıralarda Londra’da Amerikalı Varisler kendilerine unvan sahibi bir koca bulup evlenerek bir saygınlık kazanmaktadırlar.Sophia’nı​n annesi de kızının böyle bir evlilik yapması için onu Londra’ya sezona katılmaya götürür.Sophia üç kız kardeşin en büyüğüdür ama diğer kardeşleri gibi ne çok romantik biridir ne de çok ağırdır.Fakat tutkunun olmadığı bir evliliğe de sıcak bakmamaktadır.Bu yüzden sezon boyunca tanışacağı adamlardan birine aşık olmadan evlenmemeye kararlıdır…Wentworth Dükü James , ailesinin maddi sıkıntılarına çözüm bulmak için –hiç istemesede- Amerikalı Varisler’den biri ile evlenmeye karar verir.Evliliğini sadece bir iş anlaşması üzerine kurmakta kararlı olan James , Sophia ile her karşılaştığında bu düşüncesinde tutarsızlık yaşamaya başlar.Eğer bir evlilik yapacaksa bu neden hem güzel hem de zengin bir varisle olmasın ki ? James , aşka ve sevgiye inanmasa da ailesini bu zor durumundan kurtarmak için güzel ve zengin varis Sophia’yı gözüne kestirir.Zaten Sophia’da bir unvan aramak için Londra’ya gelmemiş midir ? O zaman James neden aranılan unvan sahibi olmasındı ki ? James , bu iş anlaşmasını sağlamakta kararlıdır ama bilmediği şey Sophia’nın sadece unvan aramadığıdır..

Aşkı Sana Sakladım || Deborah Hale

27 Şub 2013


Deborah Hale / Aşkı Sana Sakaldım

 Güzel bir kitaptı beğenerek okudum ama yazarın kalemini biraz ağır buldum ya da bana öyle geldi.Başlarda çok eğlenceli bir giriş yaptı hatta Lucy’nin asi tavırlarına hayran kalmıştım.Ama kitap ilerledikçe biraz durağan buldum.Konusu güzledi gerçekten çok etkileyici bir hikayeydi, içinden harika bir roman çıkabilirdi.Drake’i çok sevdim küçükken çok acı çekmiş ama o sert görünüşü altındaki iyi kalbi beni çok etkiledi.Lucy’i başlarda sevmiştim ama kitap ilerledikçe Jeremy diye diye beni çıldırtı.Acı ama çok güzel bir şekilde sevgili Jeremy’sinin yaptıklarını da öğredin.İyi bir ders oldu bence.Drake’in kuzenlerine uyuz oldum ama Drake’in davranışlarına da hayran kaldım ikisinede pabuç bırakmadı.Sonlarına doğru kitap güzel hatta çok güzel bir hal aldı çok beğendim kesin tavsiye ederim.
 Lucy, sevdiği adamın öldüğünü öğrendiğinden beri çaresiz durumuna ağlamaktadır.Jeremy’i çok sevmiştir ve ona inanıp onunla beraber olmuştur.Jeremy ölmüştür fakat giderken Lucy’e bir parçasını bırakmıştır.Lucy, Jeremy’den hamiledir…Drake Stickland, kardeşinin ölümüyle yıkılmıştır ama daha da acısı kardeşinin Lucy gibi bir kızı kandırdığını öğrenmesidir.Kendisini her zaman zorda kalan insanalara yardım etmeye adayan Drake bu durumu da hem Lucy hem de kendi için olması gerektiği gibi sonuçlandırmaya karar verir.Mirasını buralara getirmek için çok uğraşmıştır ama hiçbir zaman evlenmeyi düşünmemiştir, daha çok ileride Jeremy’nin varislerinin mirası devralmasını düşünmüştür.Fakat şimdi Jeremy ölmüştür.Drake, Lucy’nin Jeremy’den hamile olduğunu öğrendiği andan beri kendisi ondan sorumlu hisseder ve Lucy ile acilen evlenir. Drake, Lucy ile sadece ona yardım etmek için evlenmiştir ama onun Jeremy’nin oyununa geldiğini ve ne kadar çekici olduğunu gördükçe içinde ona karşı bir çekim hissetmeye başlar.Kendisini ne kadar ondan uzak tutmaya çalışsa da bir şekilde kendinin Lucy’nin yanında bulur.Bu evlilik özellikle Lucy için sadece bir anlaşma gibi başlasa da zamanla Drake’in sert maskesinin altında kocaman yüreği olan bir kont olduğunu keşfettikçe ona aşık olmaya başlar.Sürekli Jeremy’nin anısına ihanet ettiğini düşünerek Drake ile arasında mesafe koymaya çalışsa da yüreği gün geçtikçe bu sert ama iyi kalpli konta sıkıca bağlanır. Şimdi Lucy Jeremy’e olan aşkının gerçekliğini sorgulamaya başlayacak ve Kont Stickland’a sevmeyi öğretecektir

12 Şub 2013

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS