KIZ ARKADAŞIM DOKUZ KUYRUKLU BİR TİLKİ | KİTAP YORUMU / ALINTILAR

6 May 2017




Nomu nomu nomuuuuuuuu selamlar !

Ben bugün sizlere en bir sevdiğim Kore dizim Gumiho'mun kitabının yorumu ile geldim.

Aslında zamanında diziye de forum sitelerinde ve eski fan kulüplerinde çok yorum girmiştim ama şimdi kitabını yorumlamak ayrı bir duygu yaşatıyor.
Bundan seneler evvel deslerdi ki bir gün bu dizinin kitabını okuyacaksın, belki inanmazdım ama şu an elimde olması, okuyor olmam ve bu güzel çifti tekrar hatırlamak tarifsiz bir durum benim için.


Birçok kore fanının diziye aşina olduğuna eminim. Konuyu biliyorsunuzdur, ama kitap severlerin konuya çok hakim olmadığını düşünerekten biraz konudan bahsedeyim.
Cha Dea Woong halası ve dedesiyle beraber yaşayan, serseri ve uçarı bir tip. Aşırı aksiyon meraklısı, filmlerdeki aksiyon sahnelerini kendince deneyen ve bir gün Yönetmen Ban'ın filmlerinden birinde en iyi aksiyon sahnelerinin rölünü alacağının hayaliyle düblorlük okuluna gitmekte...

Şimdi buraya kadar Dea Woong bizler için çok normal birisi. Ama onu normalin dışına çıkaran, dedesini kızdırması ve sonra da alacağı cezadan kurtulmak için kaçareken kendisini Samsingak tapınağının yakınlarında bulması olur. Burada olduğunu halasına bildirmek için telefon etmek istediğinde ise bir hayalet tarafından -kuyruklu hayalet :D- duvardaki bir tilki resmine 9 adet olmak şartıyla kuyruk çizmesi istenir ki bizim aksiyon çocuğu bu kısımda ciddi bir korku yaşayınca denileni yapar. Sonra da hayalet, hava şartları derken büyük bir kaza geçirir ve tapınaktan yuvarlanır.
Ve hemen olayın sabahına kendine geldiğinde ise ormanın birinde, ne olduğunu hatırlamadan öylece kalır. İşte bu tam bu anda yanına gelip de selam veren dünyalar güzeli kızı gördüğündeyse hem hayatı hem de kaderi değişir.
Dea Woong ve onu kurtarmak için boncuğunu ona veren Gumiho'muzun bir kaç bir kovala, bir ağla bir gül macerası böyle başlar. 
Aslında konuyla ilgili bahsedilecek çok şey var ama kitabımız iki kitaptan oluşacak ve ilk kitap konuya sadece giriş niteliğinde diyebilirim. Bol bol gülüp bol bol sinirleneceğiniz ama o şapşik halleriyle sizi kendine âşık edecek çiftimizin tatlı hallerinin ilk kısmı.  
Ve şunu da belirtmeliyim ki kitap olarak okumak, dizi izlemekten daha güzel. Dizide Dea Woong'un düşüncelerini hareketlerinde görüyoruz ama kitapta içinden geçen her duyguyu bir satırda okumak, hissetmek çok farklı bir deneyim oldu benim için. Keza Gumiho'muz için de geçerli bu durum. Onun insan dünyasında aslında ne kadar yalnız olduğunu iç sesinden dinlemek okuru farklı bir deneyime sürüklüyor. Tabii bu diziyi izlediğimden bana öyle gelmiş de olabilir! Yine de her şeyiyle mükemmel bir okuma zevki sunuyor kitap size.
İlk kitabın son kısımda kitabı okuyanlar diziye başlayıp devamını getirmek isteyecekelerdir kesin. Lakin ben kitapla aynı hissi vermediğini düşünüyorum. O beklemek, çıkar çıkmaz almak ve kaldığın yerden hiçbir şey bilmeden devam etmek kitabın büyüsünü barındırıyor. Özellikle de devam kitabında bu büyüyü bozmayın derim ben...



Gelelim alıntılara!
En sevdiğim kısımlardan birçok alıntı getirdim size.

"Kimsiniz?"

"Benim. Hatırlamıyor musun?"
"Efendim?"


"Dün benimle konuştuğunu hatırlamıyor musun?"
"Ne zaman?"
Aptal gibi hatırlamaya çalışıyordu ki kız güzel bir şekilde gülümseyerek kalbini heyecanlandıran bir ses çıkarttı.

"Aydınlık yerde daha şirinsin."
Aman Tanrım, dün Samsingak'ta şapkasız daha şirinsin diyen o kızla ses tonu aynı!

***

"Ben Gumiho."
"Adın Gumiho'mu?"
"Hayır, ben Dokuz Kuyruklu Tilki'yim."


***

"Sen... Aklını kaçırmış birisin demek."
Hiçbir şey söylemeden öylece bakan kız yüzünden içten içe çok sinirlendi.
"Delireceğim! Böyle deli birini dinleyip delice şeyler mi yaptım? Hasta olduğu için sorumluluk da almaz. Bütün suç üzerime kalacak."
"İnanmıyorsun. Benim sayemde hayattasın."
"Senin yüzünden öleceğim! Deliysen deli olduğunu göstermek için kafana çiçek takıp gez! Neden normalmiş gibi davranıyorsun? Ah, Dokuz Kuyruk Bir Tilki olduğunu söyledin değil mi? O zaman kuyruklarını takıp gez!"

***

Şimdi senin yanında olan Cha Dea Woong denen kişi sana yardım eder mi?"
Bu, Dokuz Kuyruklu Tilki bile olsa bilemeyeceği bir şeydi. Düşündüğünde yardım edebilir gibi de görünüyordu ama bir yandan düşündüğünde yardım etmez gibiydi de. Sadece kesin olan şey; Dea Woong'un yardım etmesini isteyen Miho'nun yüreğiydi.

***


Dea Woong önemli bir karar vermiş gibi Miho'nun bileğinden tuttu. Sonra az önce aldığı yüzüğü çıkartarak Miho'ya resmi olarak teklifte bulundu.
"Gumiho! Lütfen kız arkadaşım ol."
Dişlerini gösterek gülerken, birkaç kere başını evet anlamında sallayan Miho'nun parmağına yüzüğü taktı.
"Şu andan itibaren Gumiho, Cha Dea Woong'un yüz günlük kız arkadaşıdır."

***

"Dea Woong."
Ciddi ses tonu ile Dea Woong dönüp Miho'ya baktı. "O zaman bundan sonra beni sevebilir misin?"
Dea Woong'un nutku tutuldu. Miho, Dea Woong'a doğru yaklaşarak tekrar sordu.
"Seninle farklı olsak da beni sevemez misin?"
Çiçek buketine sarılıp utangaç bir şekilde duran Miho'nun o halini gerçek bir kız gibi hissettiği için garip duyguları ile Dea Woong nasıl davranması gerektiğini bilemedi.





KIZ ARKADAŞIM 9 KUYRUKLU BİR TİLKİ | DİZİDEN KESİTLER [KİTAPLA MOLA BLOG TUR]

3 May 2017



Herkese merhaba!

@kitapla_mola blog tur ekibi olarak bu sefer de en sevilen kore dramalarından My Girlfriend is a Gumiho'nun dilimize çevrilen kitabı Kız Arkadaşım 9 Kuyruklu Bir Tilki'yi okuyoruz.

Hem de severek okuyoruz diye belirtmeme gerek var mı bilmiyorum. Ekipteki herkes Uzakdoğu Dizi/Film sever olduğundan nomu nomu ile kalbimizi çalan Miho'yu bilmeyen yok. Haliyle kitap da çok ama çok eğlenceli!

Dolu dolu bir tur ile ilerlerken biz, bugün sizlere diziden ve kitapla paralel ilerleyen üç sahne getirdim. En sevdiklerimizden. <3

Diziyi bilmeyenler için My Girlfriens is a Gumiho ismiyle 16 bölümlük bir kore draması olduğunu belirteyim. Fantastik, dram ve komedi öğeleri üzerine çekilmiş ve izlenmesi gereken bir yapıt.

Kitaba gelirsek de şöyle bir tanıtım bülteni ekleyeyim. Kitabımız iki kitap şeklinde olacak ve birinci kitabın bittiği yerden ikini kitap başlayacak. Umarım Olimpos Yayınları bizi çok bekletmez. 








Medya Cinsi : Ciltli

Hamur Tipi : 2. Hamur

Sayfa Sayısı : 360
Ebat : 14x21
İlk Baskı Yılı : 2017
Baskı Sayısı : 1. Basım
Sipariş için: D&R


Dünyaca ünlü Kore draması My Girlfriend is a Gumiho’nun romanı şimdi Türkiye’de 500 yıl sonra hapis hayatından kurtulan inanılmaz güzellikteki Dokuz Kuyruklu Tilki ile sorumluluk sahibi olmaktan yoksun dublör adayı Cha Dae Woong'un romantik-komedi tadındaki hikâyesi...Samsingak Tapınağı'ndaki resme hapsedilmiş olan Dokuz Kuyruklu Tilki'nin mührünü farkındolmadan kıran Cha Dae Woong, dağın derinliklerindeki bir uçurumdan yuvarlanıp ciddi bir şekilde yaralanır. Hapsedildiği resimden kurtulan Gumiho, değerli tilki boncuğunu Dae Woong'a vererek onun hayatını kurtarır.Fakat efsaneye göre insanların ciğerini yiyen Dokuz Kuyruklu Tilki'nin kendisini öldüreceğine inanan Dae Woong ondan kurtulmanın yollarını ararken ikisi için de efsanedeki gibi gerçekleşmesi mümkün olmayan bir aşk başlar..





İlk sahnemiz; 
"Ben bir Gumiho'yum." ile başlıyoruz.

İşte kitaptan kısa bir kesit. 

____________________

İLK SAHNEMİZ: DOKUZ KUYRUKLU TİLKİ <3



"Sen harikasın."
"Ben Dokuz Kuyruklu Tilki'yim demiştim."

Bu sefer hiçbir şey karşı çıkmayarak sessizce boğazındaki kurumuş tükürüğünü yutkundu.
"Birazdan ay çıkar. Ay çıktığında göstereceğim demiştim."
"Ay?"
Dea Woong, pencere tarafına başını kaldırdı. Pencerenin dışında bulutların arasında gömülmüş ay yavaşça kendini gösterdi. Uzun bir süre aya bakıp, yavaşça Miho'nun olduğu tarafa doğru bakışların ıçevirdi. O anda çok şaşırdığı için ağzı açılmadı bile. Miho'nun arkasında mavi alev topu gibi parlak bir şekilde açılmış şey kesinlikle kuyruktu. Bir tane, iki tane, üç tane, dört tane, beş tane, altı tane, yedi tane, sekiz tane, dokuz tane...
"Gerçekten kuyruğun dokuz tane."
Güçlükle konuştuğunda Miho tabii ki der gibi bir bakışla Dea Woong'a baktı.
"Çünkü ben Dokuz Kuyruklu Tilki'yim."


____________________

İKİNCİ SAHNEMİZ: HOI HOI



"Öyleyse arkadaş olalım mı?"
Miho şaşkın yüzle Dea Woong'a baktı.
"Arkadaş?"

"Evet, arkadaş."
"İnsan bile değilim ama arkadaş olabilir miyim?"
"Neden olamayasın? Duygularımız uyuşursa olursun. Irkları da aşan, ülkeleri de aşan şey dostluktur. Uzaylı E.T ile yeşil renkli Dulri de arkadaş olabiliyorlarsa benim arkadaşım Dokuz Kuyruklu Tilki neden olmasın?"

"Onlar nasıl arkadaş oldu?"
Ciddi bir ifade ile soran Miho'ya iyi bir cevap vermesi gerekiyordu fakat doğal olarak aklına gelmedi.
"Şey..."
Uzun süre lafı geveledikten sonra bilemedi, sonra lafları ağzında dolandırıp sol ve sağ elinin işaret parmağını birleştirdi.
"Böyle yapıp 'Hoi Hoi' dersen arkadaş olmuş oluruz."
Miho, Dea Woong'un parmalarının şekline dikkatlice bakarak olduğu gibi aynısını yaptı. 

"Hoi Hoi?"
"Evet, böyle dokun."
Miho'nun ciddi tepkisiyle güç toplayan Dea Woong, Mih'nun işaret parmağını tutarak kendi işaret parmağıyla birleştirdi.
"Hoi Hoi."
"Hoi Hoi."
"Biz artık arkadaşız."


____________________

ÜÇÜNCÜ SAHNEMİZ: TİLKİ YAĞMURU
(Bu benim hem en sevdiğim hem de en kızdığım ve üzüldüğüm sahne...)


Kesin bir şekilde karar verip hızlıca yürüyen Dea Woong'un omzuna ince yağmur taneleri pıt pıt yağmaya başladı. 
Böyle güneşli bir günde ne yağmuru bu?
Merak edip başını kaldırıp baktı ve gökyüzünde azıcık bir bulut bile göremedi, hava çok berraktı.
Yağmur yağıyor. Açık bir günde ince yağmur. Tilki yağmuru.
Açık bir günde, yağmur yağarsa üzgün olduğum için ağlıyorumdur.
Miho'nun otobüste söyledikleri kulağında dolaştı.
Miho ağlıyor. Ağlayan Miho'nun hâli ayaklarını bağlayıp hareket etmesini zorlaştırdı.









KARAKTER ÇATIŞMASI - DORUK AKMAN & AHMET SANCAKTAR [KİTAPLA MOLA BLOG TUR]

16 Şub 2017




Selamlarrr!
Ben yine ilginç bir tur gönderisi ile karşınızdayım!

Bugün size tur kapsamımızda değişik bir şey yapalım dedik ve ortaya KARAKTER ÇATIŞMASI çıktı. Karakter Çatışması nedir derseniz de, İlle Kitap blogunun sahibi İnci'm ve benim sürekli yaptığımız ama ilk kez yazıya döneceğimiz bir olay olacak bu. Doruk Akman ve Ahmet Sancaktar savaşı!

Beni tanıyanlar az çok Doruk'tan nefret ettiğimi bilir, tabii Ahmet'i ne kadar sevdiğimi de! Keza İnci'nin de Doruk'a olan sevgisini! Haliyle biz de bunu bir kıyaslayak dedik.  








İnci'nin gözünden Doruk...

DORUK AKMAN:

İyi yönleri;

İnci: Sevdiği kadının kendini bulmasına yardımcı oluyor. Bakın sinir krizi geçirip her şeyi yıkıp döken Asya'nın bunu kabullenmesini ve doktora gitmesine sebep oldu. 
Ebru: Bunu yaparken kıza yeterince destek vermedi, yarı yolda bırakıp gitmeyi seçti.
İnci:  Asya’nın ayağa kalkmasını sağladı. Kendine iş kurmasını sağladı.
Ebru: Asya'nın asıl ayakta durmasını sağlayan Doruk'un onu bırakıp gitmesi ve çocukları oldu. Boşa adamı savunmayalım. :D
İnci: Ona karşı duygularından emin olması için ona zaman tanıdı
Ebru: Asya Doruk'a her zaman âşıktı. Ama Doruk'un geçmişindeki olayı kapaması, o defteri atması zaman aldı.
İnci: Duygularını saklamak yerine dürüst oldu.
Ebru:Dürüst olduğunu söylediğimiz adam daha Asya'ya neden gittiğini söylemekten aciz. :D
İnci: Evet belki öküzlük yapıp dönüşünde koluna sabrinayı taktı ama bu da tamamen yardım sever kalbi yüzündendi.
Ebru: Erkek olmanın salaklığı yüzünden yaptı bunları.
İnci: Sevdiği kadından vazgeçmedi. Onu kazanabilmek için her şeyi yaptı. Onun duygularından da emin olduğu için atılımlarından vazgeçmedi.
Ebru: Asya'yı kazanmak için her şeyi yapması kırıp döktüklerini telafi etmiyor.  Adam iki çocuğunun doğum gününe sevgilisini koluna takıp geldi.
İnci: Çocuklarını bırakmadı. Onlar için her şeyi yapabilecek bir baba...
Ebru: Öyle düşünceli ki çocuklarının doğum gününe metresini alıp geliyor!
İnci: Arkadaşı için her şeyden vazgeçebilecek bir dost.
Ebru: Bozuk saat de günde iki kere doğruyu gösteriyor. :D
İnci:  Ne kadar acı olsa da ne kadar tepki göreceğini bilse de kardeş dediğine son anına kadar yardımı dokunan biri.
Ebru: Terzi kendine fayda etmeyince ne yapsın...

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kötü yönler;

İnci: Herkese iyi niyetle yaklaştığı için Sabrina tarafından kullanılarak Asya'nın kalbini kırması.
Ebru: Sabrina'yı bulmaya dönmeseydi de kandırılmasaydı o zaman...



***



Ebrunun gözünden Ahmet...


AHMET SANCAKTAR:

İyi yönleri;

Ebru: İnatçı, sevgi dolu, kendinden emin, ne istediğini bilen ve almak için savaşan biri.
İnci : O kadar özelliğine bir şey diyemem ama şu savaşma mevzusu tartışmaya açık. Adam o kadar savaştı ki Sena’nın gidişini engellemek için bir şey yapmadı. Peşinden bir seni seviyorum bile demedi. Sena ona geldiğinde bile neden geldin diye soran bir canlı Ahmet. Kadının önce demesini bekledi. Ego! Hem kendinden emin değil tatlım ego tavan yapmış.

Ebru: Sevdiği birini sonuna kadar sahiplenen, bunun için 'geri kafalı' olarak anılmayı bile kabul eder.
İnci: O kadar sahiplendi ki kız Onu’la evlenmesine ramak kala aklı başına geldi. Hatta o kadar sahiplendi ki kızı öpüp sarhoşluğunun altına saklandı ve kardeş dedi. Sormak lazım kardeşlerini de öyle tutkulu mu öpüyor?

Ebru: Aşka inanan ama bunu hak edecek çok az kişi olduğunu düşünen, hatta kendisini de hak etmeyen kesimden görecek kadar sevgi dolu.
İnci: Kesinlikle hak etmiyor da. Sena’nın yıllarca içinde büyüttüğü aşkını tek bir gecede yere gömdüğünü unutmamak lazım. Sena son golü atar gibi mektubu bırakmasaydı yüzde yüz Ahmet hala kendini öyle sanmaya devam edecekti.

Ebru: Havalı, kibirli ve kendini beğenmiş görüntüsünün altında analizci, sevgi dolu ve iyi bir kalbi var. Ama insanlara - ki sevdiği insanlar söz konusuysa- kolay kolay güvenemiyor.
İnci: Bu tamamen Ahmet severlerin uydurduğu bir şey. Adam tek kelimeyle kibirli ve kendini beğenmiş biri. Hatta o kadar iyi analizci ki herkese iyi olan Sena’nın onun yanındaki neden huzursuz olduğunu algılamada sorun yaşadı. Bu kısmı çok iyi analiz etmiş cidden.

Ebru: Sena'ya ilk görüşte âşık olmasına rağmen kendini aslında olduğu kişinin dışında gösterip onu da kardeşi gibi görmeye çalışacak kadar onurlu.
İnci: Hayır canım onurlu değil süzme salak. Sena’nın onun yanında diğerlerinin yanında davrandığından farklı davranmasını fark edemiyor sonra da ‘kardeş’ kelimesinin altına saklanıyor. Hatta o kadar kardeş gibi görüyor ki onu öpüyor sonra unutalım ayağına yatıyor. Kırıp üzerinde tepindiği kalbi umursamıyor.

Ebru: Sevdikleri mevzu bahis olduğunda ölüme gidecek kadar gözü kara!
İnci: Bu onun özelliği değil bu tamamen Sancaktar geninden gelen bir durum. Ahmet’e özel değil hiç ona yapıştırmayalım.

Ebru: Hayatını olmadığı bir kişiymiş gibi görünerek geçirirken bile özündeki karakterini her zaman koruyarak sevdiklerini her şeyi önünde tuttu.
İnci: O kadar gizledi ki karakterini, içerisinde barındırdığı sanatkar ruhu sakladı, bu tamamen ya kendine güvensizliktir ya da çevresinden alacağı tepkiden korkmaktır. Hayata ve çevresindekilere rol kesti. Kendini kandırdı. Sanki o kendi karakterini ortaya koydu da diğerleri dışladı onu.

Ebru: Sena'nın kendisinden nefret edeceğini bilse de onu korumak için doğru olduğuna inandığı şeyleri yapmaktan vazgeçmedi.
İnci: Daha çok yanlış şeyleri doğru kabul etti. Ezip geçti Sena’yı, onun ne düşüneceğini veya hissedeceğini düşünmeden ezip geçti. Öptü unutalım dedi, kardeş dedi.

Ebru: Küçükken yok saymak zorunda bırakıldığı aşk için, büyüdükçe gözündeki perdeyi daha da kalınlaştırıp kapanmasına ve çocuk aklına kazınan "ağabey" kimliğine gömülmesini sağladı.
İnci: Yine aynı şeyi söylüyorum “analizci” kişiliğini gösterip de Sena’nın ona tavırlarını analiz etmeyi becerebilseydi ağabey kimliği yerine sevgili kimliğine yıllar önce bürünmüş olurdu. Ama o ağabey ayağına yatarak yanına mankenleri yakıştır. Sena’nın kalbini ayaklarının altına aldı o da yetmedi içinde büyüttüğü kusursuz aşkı neredeyse öldürüyordu.

Ebru: Asi yapısı ağabeyinin arkasında ezilen kimliğinden gelmesine rağmen ağabeyi Mehmet'e sonsuz bir sevgi besler.
İnci: Bahsettiğimiz kişi Mehmet Sancaktar, tabi ki ezilecek! Madem ezilmek istemiyordu azıcık Mehmet’e yardım etseydi de adam da nefes alıp hayatını yaşasaydı. Üstelik ağabeyi sevmek zorunda! Sevmezse kıskanıyordur.

Ebru: Kindar biri değildir ama sevdiklerinin canını yakan biri her zaman radarında olur. O kişiyi affetse de bunu belli etmez.
İnci: Valla kabak gibi belli ediyor, Doruk’a takılmalarından Asya ile yaşanmış olanları unutmuş ve Doruk’la iyi anlaşır hale gelmiştir. Aralarda laf sokmalar ise bu ilişkinin güzel yanıdır. Üstelik Tanem’e kal diyemeyip gitmesine izin verip aşk acısı çekmesine sebep olan adamı da nasıl desteklediğini unutmamak lazım. Yağız’la bir olup da hadi sizi evlendirelim planı yapmadığı kaldı. Gerçi onu Asya hallettiydi.

Ebru: Kız kardeşlerinin eşlerinden hoşlanmasa da onlara ve kardeşlerini mutlu etmelerine hep saygı duyar, içten içe sever.
İnci: Tamamen kız kardeşlerinin onları bırakıp etraflarında pervane olacak yeni birilerini bulmuş olmalarını kıskandığını göstermemek için seviyor. Ama kardeşleri mutlu, aşık ona laf mı düşer.

Ebru: Yarım asır süren bir aşkın acısını kimse bilmese de çocukluk hayalleriyle o da mazide bırakmak zorun da kalmıştır.
İnci: Mazi de kalmasının nedeni tamamen kendine güvenememesinden ve korkaklığındandır. Çıkıp da seviyorum dedi mi hiç? Adam gibi Sena2nın karşısına geçip duygularından bahsetti mi? Aha bahsediyor dedik sarhoşluğu bahane ederek unutalım dedi, kardeş dedi.


------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kötü yönler;

Ebru: Bana göre hiçbir kötü yönü yok! Her yaptığı içindeki eşsiz kişiliği maskelemek için bir yöntem. Eh, kusursuz olmak kolay değil. :))

İnci: Eeeee Ahmet Sancaktar olmak kusursuz olmayı gerektirir bir çok okurun gözünde, bu yüzden sizlerin kalbini çaldı. Kusursuzu herkes sever önemli olan kusurluyu kusurlarıyla sevebilmek. Sizi Doruk’u kusurlarıyla sevmeye davet ediyorum.  


***********************

Şimdilik bu kadar... Başka bir turda ve başka bir eğlencede görüşmek üzere. 


MERAL KIR - YAZARIN ÇIKMAMIŞ KİTAPLARI [KİTAPLA MOLA BLOG TUR]

11 Şub 2017



Merabayınnn! 

Bir blog tur yazısı ile -yine- karşınızdayım. Şu blog turlar da olmasa bloguma uğrayacak vakit bulamıyorum diyebilirim. Okumadığımdan değil ama okuduklarıma yorum girecek kadar vakte sahip olamıyorum. Haliyle de yorum ya da paylaşım yapamıyorum. Bu yüzden turlar farklı bir motivasyon etkeni oluyor benim için. :))

Bugün size daha önce -2014 yılı Haziran'ında yani- turunu yaptığımız AYLARDAN AŞK eserinin yazarı MERAL KIR'ın yeniden baskı yapan Aylardan Aşk'ının turu ile geldim. 
Bu turda bugünkü yayın bende ve ben yazarın çıkmamış kitaplarını inceleyeceğim. :)

Beni tanıyanlar az-çok bilir Meral Kır'ın kalemini ne kadar sevdiğimi. Hatta bu turda bu yayını istememin bir diğer sebebi de bu zaten. Çıkmamış ama internette yayımladığı Boşuna Sevdalar'dan bahsetmek ve hikâyeyi tanıtmak istedim. Çünkü Meral Kır yine o güzel kalemini konuşturmuş. Bir internet hikâyesi olmasına rağmen Meral Kır'ın ince zekasını ve kurgudaki ana temayı çok ama çok beğendim.
Boşuna Sevdalar'ın yanında başka bir hikâyemizden daha bahsedeceğim ama onun henüz bir ismi yok. Yazarımız yayımlamaya karar verdiğinde isimlendirecek. O hikâyemizde de yine zeki bir kurgu ve farklı bir tema işliyoruz. Meral Kır'ın zekice konu seçimleri her zaman hoşuma gitmiştir gitmeye de devam ediyor. Devam da edecek. Onun için bir kitaba isim vermek bile bir sanat bence. Çünkü isimler kitapların özeti gibi oluyor. Boşuna Sevdalar da böyle olan eserlerinden birisi.

Boşuna Sevdalar; küçükken çirkin ama hayata toz pembe bakan Nazenin'in aile dostları ve okulun basketbol takımının kaptanı Kaya'ya duyduğu tek taraflı aşkla başlıyor. Nazenin bir gün Kayaların evde kendisine ondan bir anı almak isterken çok uygunsuz bir durumla karşılaşıp oradan ayrılmasından 10 yıl sonrası ile devam ediyor. Nazenin yurt dışında Strateji Uzmanlığı eğitimi aldıktan sonra ülkeye geri dönüyor ve burada annesinin zoru ile Kayaların holdingte işe başlıyor. 
Kaya yıllar boyu görmediği Nazenin'i gördüğünde o yıllar önceki kötü anı anımsamasına rağmen onu da o anı da görmezden geliyor. Bu kısımı bilerek söylemiyorum çünkü oldukça ilginç bulduğum bir olay. :D
Tabii kitabın ilerisi şimdi size "Çirkin kızın güzelleşmesi ile çocuğun peşinden koşmasıdır!" gibi geliyor değil mi? Hiç alakası yok. Nazenin şirkette Kaya'nın isteği dışında çalışıyor ve şirketin bir Strateji Uzmanı'na da ihtiyacı yok, bu yüzden kızımızı Muhasebe Departmanı'nda görevlendiriyorlar. Ama kızımız hem zeki hem de mesleği gereği fazla detaycı biri olduğu için hesaplarda bir pürüz fark ediyor. Bunu da kendi lehine çevirip şirketin şu anki zor durumunun bundan kaynaklandığını anlıyor. Bu kısımdan sonrasında da Nazenin'in Kaya'nın desteği ile hesapları düzenlemek için adım atması başlıyor. Ve nasıl Nazenin hesapları bozanlardan kurtulmak istiyorsa, hesapları bozan ve şirketi batışa sürükleyenler de ondan kurtulmak için kendi yöntemlerini uygulamaya başlıyorlar. Kurgunun bu kısmına bayıldım, bayıldım ve yine bayıldım! Çünkü strateji uzmanlığı ve böylesi bir kurgu gereği oluşan olaylar örgüsü internet üzerinde yazılmasına rağmen beni çok şaşırttı. Hele ki hesapları karıştırıp da olayları sabote eden kişiyi öğrenmek hepsinden daha çok şaşırttı. Bu da Meral Kır farkı tabi. :))


Merakla kitap kokusuna bürüneceği anı bekliyorum!




KARAKTERLER:





Ad: Nazenin Yılmaz

Yaş: 25
Meslek: Strateji Uzmanı 
Karakter Alıntısı:  "Daha on beş yaşındaydı ama on yıldır içinde bulunduğu dolabın sahibi Kaya'ya âşıktı."













Ad: Kaya Tariç
Yaş: 30
Meslek: Genel Müdür, Eski Basketbocu
Karakter Alıntısı:  "Kaya'nın içi buz kesmişti.Kimseye acımak istemiyordu,özellikle kendine.Yalan bir dünyanın içinde sahip olduğu tek gerçek aşktı ve artık sahip olmak istediği tek şey de oydu.."










Selim ve Asi'nin hikâyesi Meral Kır'ın kaleminden çıkan bir başka güzel eser. Henüz bir adı yok, çünkü Meral Kır için bir kitaba isim vermek o kadar basit bir olay değil. Kitabın alacağı ismin kitaba uymasının yanı sıra birçok anlamda kitaptan bir şeyler vermesi gerektiğine inanıyor. Ben de merakla bu eserin ismini bekliyorum. :)

Bu eserimizin konusu da oldukça ilginç ki zaten Meral Kır'dan standart bir kurgu beklemiyoruz; beklememeyi öğrendik. :D

Selim Algan, 32 yaşında Makine Mühendisliği mezunu birisi. Ama onu önemli kılan asıl şey 10 yıl önce başına gelen bir olay sebebiyle hapse düşmesi ve yıllarını hapiste geçirmesi. On yıl sonra hapisten çıktığında ise tek istediği huzurlu bir hayat. Ama sabıkalı biri olmanın acı yönüyle karşılaşan Selim'imiz gittiği hiçbir iş yerinden iş imkânı bulamamakla beraber birçok anlamda sıkıntı yaşıyor. 

Bu kısımda da esas kızımız Asiye Göktaş, nam-ı diğer Asi'miz devreye giriyor. Kendisi bir şirkette İnsan Kaynakları Müdür Yardımcısı. İş kolik ve işinde istediği tek şey başarılarının takdir edilmesi. Sırf bu yüzden de eline gelen bir iş onun için zor olsa da o yapmayı seçiyor.

Selim, gittiği her yerden red cevabı alırken Asi'nin çalıştığı şirket SGK'nın zorunlu kıldığı hükümlülere iş verme zorunluluğu sebebiyetiyle bir hükümlü işe almak istiyorlar. Bu da tabii ki Asi'ye verilen bir görev. Bunu başarırsa müdürlüğe yükselme ihtimali olan Asi zor da olsa elindeki eski hükümlülerin dosyalarını inceler ve içlerinden hiçbirini değerlendiremez. Bu kısımda müdürü devreye girip eline aldığı ilk dosyadakini çağırmasını ister ve Selim ile Asi'nin macerası da böyle başlar. Aslında hikâyenin ilerleyişi daha farklı ama bundan çok bahsetmeyeceğim çünkü bu eserin konunu açık etmek istemiyorum. :D

Yazarın yazdığı bir diğer eserimiz de Sancaktarlar ailesinin son ferdi, aile babası görevindeki ağabeyimiz Mehmet Sancaktar. Ona da pek yakında kavuşacağız. ^_^

Turumuzu takip etmeyi unutmayın.

Diğer paylaşımlar ve bilgiler için: Yeppuda Kitaplık & Kitap Rüyası ile Ve Mutlu Son bloglarına bekleriz. 


Ayrıca turumuz için instagram üzerinden 2 Ad. kitap hediye ediyoruz. 

Hediye yarışmamız için de: YARIŞMA


Sevgiyle ve kitapla kalın. <3


 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS