Nomu nomu nomuuuuuuuu selamlar !
Ben bugün sizlere en bir sevdiğim Kore dizim Gumiho'mun kitabının yorumu ile geldim.
Ben bugün sizlere en bir sevdiğim Kore dizim Gumiho'mun kitabının yorumu ile geldim.
Aslında zamanında diziye de forum sitelerinde ve eski fan kulüplerinde çok yorum girmiştim ama şimdi kitabını yorumlamak ayrı bir duygu yaşatıyor.
Bundan seneler evvel deslerdi ki bir gün bu dizinin kitabını okuyacaksın, belki inanmazdım ama şu an elimde olması, okuyor olmam ve bu güzel çifti tekrar hatırlamak tarifsiz bir durum benim için.
Gelelim alıntılara!
En sevdiğim kısımlardan birçok alıntı getirdim size.
Bundan seneler evvel deslerdi ki bir gün bu dizinin kitabını okuyacaksın, belki inanmazdım ama şu an elimde olması, okuyor olmam ve bu güzel çifti tekrar hatırlamak tarifsiz bir durum benim için.
Birçok kore fanının diziye aşina olduğuna eminim. Konuyu biliyorsunuzdur, ama kitap severlerin konuya çok hakim olmadığını düşünerekten biraz konudan bahsedeyim.
Cha Dea Woong halası ve dedesiyle beraber yaşayan, serseri ve uçarı bir tip. Aşırı aksiyon meraklısı, filmlerdeki aksiyon sahnelerini kendince deneyen ve bir gün Yönetmen Ban'ın filmlerinden birinde en iyi aksiyon sahnelerinin rölünü alacağının hayaliyle düblorlük okuluna gitmekte...
Şimdi buraya kadar Dea Woong bizler için çok normal birisi. Ama onu normalin dışına çıkaran, dedesini kızdırması ve sonra da alacağı cezadan kurtulmak için kaçareken kendisini Samsingak tapınağının yakınlarında bulması olur. Burada olduğunu halasına bildirmek için telefon etmek istediğinde ise bir hayalet tarafından -kuyruklu hayalet :D- duvardaki bir tilki resmine 9 adet olmak şartıyla kuyruk çizmesi istenir ki bizim aksiyon çocuğu bu kısımda ciddi bir korku yaşayınca denileni yapar. Sonra da hayalet, hava şartları derken büyük bir kaza geçirir ve tapınaktan yuvarlanır.
Ve hemen olayın sabahına kendine geldiğinde ise ormanın birinde, ne olduğunu hatırlamadan öylece kalır. İşte bu tam bu anda yanına gelip de selam veren dünyalar güzeli kızı gördüğündeyse hem hayatı hem de kaderi değişir.
Dea Woong ve onu kurtarmak için boncuğunu ona veren Gumiho'muzun bir kaç bir kovala, bir ağla bir gül macerası böyle başlar.
Aslında konuyla ilgili bahsedilecek çok şey var ama kitabımız iki kitaptan oluşacak ve ilk kitap konuya sadece giriş niteliğinde diyebilirim. Bol bol gülüp bol bol sinirleneceğiniz ama o şapşik halleriyle sizi kendine âşık edecek çiftimizin tatlı hallerinin ilk kısmı.
Ve şunu da belirtmeliyim ki kitap olarak okumak, dizi izlemekten daha güzel. Dizide Dea Woong'un düşüncelerini hareketlerinde görüyoruz ama kitapta içinden geçen her duyguyu bir satırda okumak, hissetmek çok farklı bir deneyim oldu benim için. Keza Gumiho'muz için de geçerli bu durum. Onun insan dünyasında aslında ne kadar yalnız olduğunu iç sesinden dinlemek okuru farklı bir deneyime sürüklüyor. Tabii bu diziyi izlediğimden bana öyle gelmiş de olabilir! Yine de her şeyiyle mükemmel bir okuma zevki sunuyor kitap size.
İlk kitabın son kısımda kitabı okuyanlar diziye başlayıp devamını getirmek isteyecekelerdir kesin. Lakin ben kitapla aynı hissi vermediğini düşünüyorum. O beklemek, çıkar çıkmaz almak ve kaldığın yerden hiçbir şey bilmeden devam etmek kitabın büyüsünü barındırıyor. Özellikle de devam kitabında bu büyüyü bozmayın derim ben...
İlk kitabın son kısımda kitabı okuyanlar diziye başlayıp devamını getirmek isteyecekelerdir kesin. Lakin ben kitapla aynı hissi vermediğini düşünüyorum. O beklemek, çıkar çıkmaz almak ve kaldığın yerden hiçbir şey bilmeden devam etmek kitabın büyüsünü barındırıyor. Özellikle de devam kitabında bu büyüyü bozmayın derim ben...
Gelelim alıntılara!
En sevdiğim kısımlardan birçok alıntı getirdim size.
"Kimsiniz?"
"Benim. Hatırlamıyor musun?"
"Efendim?"
"Dün benimle konuştuğunu hatırlamıyor musun?"
"Ne zaman?"
Aptal gibi hatırlamaya çalışıyordu ki kız güzel bir şekilde gülümseyerek kalbini heyecanlandıran bir ses çıkarttı.
"Aydınlık yerde daha şirinsin."
Aman Tanrım, dün Samsingak'ta şapkasız daha şirinsin diyen o kızla ses tonu aynı!
***
"Ben Gumiho."
"Adın Gumiho'mu?"
"Hayır, ben Dokuz Kuyruklu Tilki'yim."
***
"Sen... Aklını kaçırmış birisin demek."
Hiçbir şey söylemeden öylece bakan kız yüzünden içten içe çok sinirlendi.
"Delireceğim! Böyle deli birini dinleyip delice şeyler mi yaptım? Hasta olduğu için sorumluluk da almaz. Bütün suç üzerime kalacak."
"İnanmıyorsun. Benim sayemde hayattasın."
"Senin yüzünden öleceğim! Deliysen deli olduğunu göstermek için kafana çiçek takıp gez! Neden normalmiş gibi davranıyorsun? Ah, Dokuz Kuyruk Bir Tilki olduğunu söyledin değil mi? O zaman kuyruklarını takıp gez!"
***
Şimdi senin yanında olan Cha Dea Woong denen kişi sana
yardım eder mi?"
Bu, Dokuz Kuyruklu Tilki bile olsa bilemeyeceği bir şeydi.
Düşündüğünde yardım edebilir gibi de görünüyordu ama bir yandan düşündüğünde
yardım etmez gibiydi de. Sadece kesin olan şey; Dea Woong'un yardım etmesini
isteyen Miho'nun yüreğiydi.
***
Dea Woong önemli bir karar vermiş gibi Miho'nun bileğinden
tuttu. Sonra az önce aldığı yüzüğü çıkartarak Miho'ya resmi olarak teklifte
bulundu.
"Gumiho! Lütfen kız arkadaşım ol."
Dişlerini gösterek gülerken, birkaç kere başını evet
anlamında sallayan Miho'nun parmağına yüzüğü taktı.
"Şu andan itibaren Gumiho, Cha Dea Woong'un yüz günlük
kız arkadaşıdır."
***
"Dea Woong."
Ciddi ses tonu ile Dea Woong dönüp Miho'ya baktı. "O
zaman bundan sonra beni sevebilir misin?"
Dea Woong'un nutku tutuldu. Miho, Dea Woong'a doğru
yaklaşarak tekrar sordu.
"Seninle farklı olsak da beni sevemez misin?"
Çiçek buketine sarılıp utangaç bir şekilde duran Miho'nun o
halini gerçek bir kız gibi hissettiği için garip duyguları ile Dea Woong nasıl
davranması gerektiğini bilemedi.