Nisan Yağmurları / Lisa Kleypas

29 Nis 2013



 Nisan Yağmurları / Lisa Kleypas


Sonunda Wallflowers Serisinin 4. kitabı Scandal in Spring'i de okumak nasip oldu. Darısı 5. kitabın başına inşallah !
Lisa Kleypas'ın öyle eşsiz bir kalemi var ki, hangi kitabı olursa olsun büyük bir keyifle okutuyor kendisini ama bu kitabı -özellikle de Sevgim Sana Ait'ten sonra- diğerlerine göre biraz daha durgun buldum.Aslında kitap çok güzel bir konuya sahip ve her zamanki Lisa Kleypas anlatımıyla tadından yenilemeyecek bir kitaptı. Fakat Sevgim Sana Ait o kadar etkiledi ki beni, sanırım ondan sonraki kitaplarda hep bi' Sebastian arama amacı içerisindeyim. Bu yüzden kitap çok güzel olmasına rağmen sürekli aklıma Sevgim Sana Ait geldi.
Lisa Kleypas'ın yalın kalemini seviyorum. Diğer yazarlar gibi bir sonraki kitabında önceki kitaplardaki karakterlerini öldürmüyor. Aksine her kitabında bir önceki karakterlere daha çok yer veriyor ve bu da Lisa'nın kaleminde beni mest eden yegane şeylerden birisi. Hele bir de özgün espirileri yok mu ?! Kadının gerçekten eşsiz bir kalemi var. İki senede bir çıkmayı hiç hak etmeyen bir yazar ama, kime anlatacaksın ki.


Bu yazar her kitabında bir önceki karakterlerine yer vererek az da olsa tekrar okuma hissimi bastırıyor ve özlemimi dindiriyor. Nisan Yağmurları'nda da önceki kitaplardan Marcus'u yoğun olarak görmek beni çok memnun etti. Tabi aralarda benim gözdem Sebastian'da yok değildi. Kısacası çok güzel bi' Lisa Kleypas klasiği daha okumuş olduk. Her ne kadar Matthew ve Daisy arasındaki aşkın daha elle tutulur olmasını istesem de bu haliyle de bir okuru mest etmeye yetiyor...


Amerika'nın New York şehrinden kalkıp da İngiltere'de kendilerine unvan sahibi asil birer koca bulmak için yollara düşen Bowman'ın kardeşlerden Daisy Bowman, tıpkı biz kitap kurtları gibi hem bir kitap kurdu hem de tam bir romantizm delisi. Ee, hal böyle olunca Londra'nın asil beyefendilerinden kimse Daisy'yle ilgilenmez. Bu durumda hırs delisi işkolik babasının sabrının sınırlarını zorlar ve kızımızı en "iş kolik" elemanı Matthew Swift'e vermeye karar verir. En azından Daisy elini çabuk tutup kendisine bir eş bulmazsa..
Ve Daisy babası gibi bir iş kolikle evlenmek istemediği için kendisine hemen bir eş bulma çalışmalarına başlar.Hatta işe tüm Süs Bitkileri'de katılır katılmasına ama Daisy'nin o asla evlenmem dediği Matthew'un nasıl birisi olduğunu keşfetmeye başlamasıyla tüm tabuları yıkıyor. Sonrası ise bir yığın eğlence ve dolu dolu 'aşk' ...
Matthew'un acı dolu geçmişine rağmen ilk gördüğü andan beri Daisy'nin hülyalı hallerine aşık olması ve yıllarca da bu aşkı içinde taşıması çok güzel işlenmiş. Kitap boyunca Daisy'den sürekli uzak durmak ve kendisini ona layık bulmadığı ve onu hak etmediği gibi saçma bir düşünceye inanmasına rağmen onu her şeyi üzerinde tuttu. Daisy ise, her zaman kendisi gibi bir romantik ararken aslında aradığı zıt kutuplarda olan ama aşkını en uçlarda yaşayan bir çıkınca kendisi bile buna inanamadı.
En güzel aşklar aslında zıt kutuplardan çıkıyor galiba. Okurken her kitapta bunu daha net anlıyorum. Keyifli okumalar.


My Rating:


Kitaptan sevdiğim diğer alıntı;





Wallflower Serisi|| Fanbar
Wallflower Serisi|| Fanbar

Cumartesi İlk 10: Arkadaş Olunacak Karakterler !

27 Nis 2013


Sihirli Kitap Blogu'nun sahibi arkadaşımızın her cumartesi kitaplarla ilgili düzenlediği etklinliklerden brisinie bu hafta ben de katıldım. Etkinliğimizin bu haftaki konusu ;  Arkadaş Olunacak Karakterler ! Hepimizin her kitaptan bir sevdiğiceği, her kitapta bir dostu vardır. İşte bu hafta dostlarımızı sıralıyoruz. Etkinliğimizin kurcusu Sihirli Kitabın, Kitap Arkadaşlarına göz atmak için ; Arkadaş Olunacak Karakterler ! 

Bu etkinliğe katılmak istersen de; TIK TIK'la ve formu doldur.
Benimkilere ise hemen aşağıda bir göz atabilirsiniz :))



1- Gönlünü Kimseye Kaptırma
Favorim ve kesinlikle üstün zekasıyla arkadaşım olmasını isteyeceğim ilk isim; Gönlünü Kimseye Kaptırma'dan Agatha Cunnington. Kızımız öyle zeki ki, insana feleğini şaşırtabilir. Zira, ayakta 40 yalan söylemek ve hiç birinde de zorlanmamak gibi üstün bir özelliği var.

2- Wallflowers Series
Bir Süs Bitkisi olmak ve bu kadrodaki gibi arkadaşlarımın olmasını çok isterdim. Aralarında seçim yapamıyorum. Hepsinden mükemmel dost olur :D

3-Tatlı Bela

 Kitabı okuduğumda America karakterine resmen aşık olmuştum. Kesinlikle bulunmaz dostlardan. Sizinle gittiğiniz yere kadar gelebilecek bir arkadaş ancak bu kadar olur !

4-Seni Kaybedemem
Naomi ! Ah, acısıyla tatlısıyla sahip olmak isteyeceğim tek arkadaş ! Bu kitabı okurken böyle bir dostluk beklemiyordum. Bu kız gibi dostum olsun çok isterdim.

5-Vampir Akademisi
Rose gibi bir pisliğin asla ama asla hakkını veremediği bir arkadaş olan MASON! Her zaman ve her daim Rose'un yanında ona destek olarak geçirdi zamanını. İşte böyle arkadaşlar lazım bize..




6-Van Alen Vasiyeti
Oliver, her daim hiç hak etmese de Schuyler'ın yanından hiç ayrılmıyor :D



7-Kalbimdeki  Mühür :)
Hem kuzenim hem de dostum olmasını isteyeceğim birisi varsa o da Breanne'dır. Has, sadık ve sonuna kadar sizinle. :D





8-Şahane Bir Kadının Günlüğü
Tabi ki Miranda! Olivia'ya sonuna kadar yardım etmesi, abisini severken  yine de ona sırt dönmemesi çok güzeldi.



9-Arzunun Efendisi
Abisini deli eden ama Emily'ye de sonuna kadar destek veren Simon gibi dost isterdim. Hem komik heme eğlenceli hem de destekçi tim :D

10-Kan  Bağı Serisi
Eddie ! Evet,  karakter olarak çok aktif olmasa da her daim iyi bir dost , sadık bir arkadaş :)


Harlequin || Mayıs Kitapları Tanıtım

26 Nis 2013


Ve, Harlequin Yayınları'nın aylık rutieli devam ediyor. İşte Mayıs Ayı'nın incileri. Aralarından historical kategorisindeki " Konağın Yeni Düşesi" en merak ettiğim kitap. Kesinlikle önceliğim bu kitap olacaktır. Sonra hemen ardından Nora Roberts düzenime devam edip Gizemli Komşu yani bu ayın Stars of Romance'ın alacağım. Bu ay Harlequin kendisin yeni bir kategori daha açtı. Mystery Kategorisi. Bu kategorideki kitaplar paranormal olacaklar ama benim pek ilgimi çekmedik. İlk kitap Linda Howard'ın Cehennem var. Okur yorumlarına göre değerlendireceğim bu sayıyı. Herkese keyifli okumalar dilerim. :D





 
RAINTREE: CEHENNEM - LINDA HOWARD
Raintree Klanı tarafından bozguna uğratılmalarından iki yüz yıl sonra Ansara büyücüleri, bu en amansız düşmanlarının karşısına bir kez daha çıkmaya hazırlanıyorlardı. Dante Raintree bir kral olarak klanını korumak zorundaydı ama karşısına çıkan Lorna Clay sadece yüreğini değil, neredeyse klanına duyduğu sadakati bile sarsacaktı. Lorna’ya güvenemediği gibi onda
n uzak da duramıyordu.
Reintreeler, doğaüstü güçlere sahip olmalarının yanında, modern hayatın içinde yaşıyorlardı. Bu savaş, klanın sadakat ve ilişkilerini test edecekti.
Düşmandan gelen ilk darbede her zaman hükmettiği ateş bu kez onu yeniyordu. Dante, klanıyla birlikte, galip çıkamayabilecekleri bir kavgayla yüzleşmek zorundaydı.

NORA ROBERTS – GİZEMLİ KOMŞU

Çalışırken yanında birinin olması Cybil’i rahatsız etmezdi aksine o bundan hoşlanırdı. Sessizliği ve yalnızlığı seven biri değildi. Bu yüzden de New York’ta yaşamaktan, meraklı ve gürültücü bir avuç komşunun bulunduğu küçük bir apartmanda oturmaktan hiç şikâyeti yoktu. Bu tip şeyler onu hem kişisel olarak tatmin ediyor hem de mesleğine malzeme oluyordu... 
Adamın adı, Preston McQuinn’di ve gizemli biri olduğunu düşünmezdi. Sadece yalnızlığı seven biriydi ve dünyanın en kalabalık şehirlerinden birine sürüklenmesinin nedeni de bu yalnız kalma arzusuydu. Saksafonunu kutusuna koyarken, kısa bir süreliğine bu şehirde olduğunu düşündü. Connecticut’ın kayalık sahilindeki evinin tamiratı iki ay içinde bitecekti. Çoğu insan bu evin, onun kalesi olduğunu düşünürdü ve Preston için bu çok normal bir durumdu. Bir erkek, kendi kalesinde, yalnız başına, huzur içinde yaşayabilmeliydi...

LYNNE GRAHAM – BEN SENDE TUTUKLU KALDIM

Bir şeyhin hareminde tutsak kalmıştı! Tilda, Bakhar Veliaht Prensi Rashad’la yaşadığı kısa ilişki için çok pişmandı. Ancak fakir ailesinin ona yüklü miktarda borcu vardı. Rashad şimdi ona şantaj yapıyordu. Tilda bu borcu en kısa sürede ödemeliydi. Onun cariyesi olarak.
Çok geçmeden, Tilda, onun çöldeki krallığında bir tutsak olmuştu. Rashad, onu halka kadını olarak tanıttı. Bakhar kanunlarına göre artık sonsuza kadar birbirlerine bağlanmışlardı. Karı-koca olarak!









CHRISTINE MERRILL - KONAĞIN YENİ DÜŞESİ

Miranda’nın içinde, karşı koyamadığı bir ateş yükselmeye başlamıştı. İlk kez bir erkekle bu kadar yakınlaşıyordu ve bedeni buna karşı koymayı bir türlü beceremiyordu. John, dilini, onun dudaklarının arasına sokmaya çalıştı. Miranda artık bundan geriye dönüş olmadığını biliyordu ve dudaklarını araladı. Ancak John’un tavrı vahşileşmeye başlamıştı. Elleri Miranda’nın en mahrem yerlerine uzanmaya çalışıyor, onu istemediği şeyler yapmaya zorluyordu. Miranda’nın bir anda aklı başına geldi. Onu iterek kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Ancak John’un onu bırakmaya niyeti yoktu. Onu daha da sıkı tutmaya başlamıştı. Miranda, tüm gücüyle onu itti. Genç adam dengesini kaybederek yere düştü. John, başını kaldırıp, Miranda’ya baktı. Gözlerinde şeytani bir parıltı vardı.Miranda koşarak odasına girdi ve kapıyı ardından kapatıp anahtarı kilidin yuvasında çevirdi. Koridorda ayak sesleri duyuluyordu.






LYNNE GRAHAM – SİCİLYA TARZI İNTİKAM

Sicilya tarzı intikam mı, aşk mı?
Sicilyalı sanayi devi Leone Andracchi, kız kardeşinin intikamını almak amacıyla, güzeller güzeli Misty’i silah olarak kullanmaya karar vermişti. Nasıl bir erkek, intikam uğruna, bir kadını duygusuz, cansız bir obje gibi kullanıp bir kenara atabilirdi ki? Son derece zekice ama duygusuzca yapılmış olan bu plan başarılı olacak mıydı? Ama bu Sicilyalı muhteşem erkeğin öngöremediği bir şey vardı: Aşk!

LYNNE GRAHAM – AŞKIN VARİSİ

Bir şeyhi şantajla evliliğe zorlamak…
Veliaht prens Jaspar al-Husayn, Frederica’nın kuzeninin ölümünden sonra, toparlamaya çalıştığı hayatına birden dalıp yeğenini ülkesine götürmek istediğinde Freddy, sevgiyle bakıp büyüttüğü çocuktan ayrılmayı öyle kolay kabul etmeyecekti. Cesur yanı Beny’nin kaçırılması karşısında öyle hiçbir şey yapmadan durmamasını söylüyorsa da mantıklı tarafı onu geri almak için tek yol olduğunu biliyordu: Jaspar ile evlenmek!






CATHERINE MANN – ŞANS BONCUKLARI 

Duarte cep telefonunu Kate’e uzattı. Ben hazırlanana kadar görüşmen bitmiş olsun.” Sonra sakince, üzerindeki robun kuşağını çözdü. Kate şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacaktı. Duarte robu çıkarıp kenara bıraktı. Kate karşısında beliren muhteşem vücudu görünce bir an nerede olduğunu unutacak gibi oldu. Duarte’yi izlemekten kendini alamıyordu. Kate dikkatini elindeki telefona vermeye çalışarak kız kardeşinin numarasını tuşlayarak hoparlörü ayarladı. Jennifer’ın tedirgin sesi duyuldu. “Alo? Kimsiniz?”


CATHERINE MANN – ONCA ACIDAN SONRA 

Bebeğin babası o olamazdı, mümkün değildi bu! 
Carlos Medina, asla çocuğu olmayacağını çok iyi biliyordu ama Lilah Anderson, birlikte oldukları gece hamile kaldığını iddia ediyordu. Carlos bir prense yakışacak şekilde onurlu davranarak bebeği kabul etmeye karar verdi. Carlos onunla evlenmek istiyordu ama Lilah ondan aşkını da istemekle fazla şey mi bekliyordu?

JANE PORTER - HATALI SEÇİM

Prenses Emmeline, gerçek aşkı bulduğunu sandığı adamın ihanetini görünce neye uğradığını şaşırmıştı. Karnında bebeğiyle ortada kalmış, reddedilmiş ve aşağılanmıştı. Parıltılı hayatını bırakmış ve benzeriyle yerini değişerek yeni bir kişiliğe bürünmüştü. Şeyh Makin El-Kuri’nin asistanıydı artık. El üstünde tutulan prenses gitmiş, yerine basit bir sekreter gelmişti. Peki ya Şeyh, onun utanç dolu geçmişini öğrenince ne olacaktı?


LUCY MONROE - İDEALLER UĞRUNA

Şeyh Asad, mirasına sahip çıkmak üzere krallığına döner. O kolalı beyaz gömleğinin altında bir çöl savaşçısının kalbi atmaktadır! Iris Charpenter’ın tanımakta zorlandığı bu adam, altı yıl önce olduğundan daha muhteşem ve daha da fazla tehlikelidir. Özellikle de bakışları vahşî çöl güneşinden daha beter yakarken…








LUCY MONROE – EVLİLİK PAZARLIĞI

Ariston başını ona doğru eğdi. “Merak ediyorum,” dedi. “Dudaklarının tadı, hâlâ iki sene önceki kadar tatlı mı?” Chloe'nin verecek bir cevabı yoktu. Eskiden olduğu gibi tadı aşk gibi miydi? Bu öpücük acıtır mıydı yoksa iyileştirir miydi? Hayatına devam etme isteğini kolaylaştırır mıydı yoksa zorlaştırır mıydı? Ariston’un dili Chloe’nin dudaklarının üzerinde hafifçe gezindi, kendine bir yer arıyordu. Chloe’nin zihninde çığlıklar vardı, bu çok tehlikeliydi ama artık çok geçti.

MELANIE MILBURNE – PIRLANTALARIN BEDELİ

Mario’nun parmağı kadının çenesinden dudaklarına doğru ilerlemekteydi. Sabrina her bir hücresinin bu dokunuşa tepki vermesinin çaresizliğini yaşamaktaydı. “Haydi ama bu doğru değil, Sabrina?” Mario’nun ses tonu, içinin ürpermesine sebep olmuştu. “Bu yumuşaklığı tatmak istemeyecek bir erkek olabileceğini düşünemiyorum. Bana kendini sunduğunda ne kadar baştan çıkarıcı olabileceğini kendi gözlerimle gördüm. Tadı damağımda halen...”







MARGARET WAY - GEÇMİŞİN BAĞLADIKLARI

Bir Baron ve hiç tanımadığı varisi… Şimdilik!
Cate Hamilton ve Ashe Carlisle, yedi yıl önce karlarla kaplı güzel bir İngiliz taşrasında, birbirlerine umutsuzca âşık oldular. Ancak baronluk unvanını devralan Ashe, artık Cate’in dünyasına ait değildi. Kalbi kırılan Cate, Avustralya’ya döndüğünde, hiç bilmediği bir sırrı da beraberinde taşıyordu. Sidney’de yolları yeniden kesiştiğinde, ikisi de derin aşklarını inkâr edemeyeceklerdi.

NIKKI LOGAN - KAYIP GİZLİ MEKTUP

İki ailenin hayatını değiştiren gizli bir mektup… New York’tan Teksas’a yolculuk...
Eski bir balerin olan Eleanor Patterson, tüm hayatının bir yalan olduğunun farkına varır. Gerçeği öğrenmek için Larkville’e doğru yola koyulur. Şerif Jerry Jackson, bir sığır sürüsünün ortasından kurtardığı bu kadının çekim gücünden nasibini alacaktır. Her ikisi de geçmişlerinden gelen katı kurallarına rağmen birbirlerine şans vermek isterler...








Geri Gelenler || Gemma Malley




Geri Gelenler || Gemma Malley

Bu yazarın sıkı takipçilerinden olacağım , ona karar verdim. Ve, bir de karakterlerinin yaşını 15-18 arası tutmasa çok memnun olacağım. Neyse. Normalde Distopya türü kitaplar asla okuyamadığım tür kitaplardır ama işte bu yazarın Geri Gelenler'i de büyük bir heyecanla okudum. Kabul etmeliyim ki, başlarda -en azından ilk 50 sayfa- beni çok sıktı. Neden bilmiyorum. Sanırım konuya yavaş girmesinden de olabilir. Ama sonra dün gece 2 gibi elime aldım ve sabah 4 sularında bitirdim. 250 sayfa kitap ama sanki yazar yarıda kesmiş , yetmemiş gibi bir tat bıraktı bende. Biraz daha uzatabilirdi diye düşünüyorum. En azından Geri Gelen olayı açıklığa kavuştuktan sonra..

Zira, o kısımlara da çok yüzeysel değinmiş. Aslında çok değişik bir noktadan konuyu ele almış. Yazarın tabiriyle Geri Gelenler,  ölüp ölüp dirilen zombileri çağırıştırıyor kulağa değil mi ? Fakat bu kitapta Geri Gelenler birer zombi değil. En azından bir bakıma. Yazar onları normal bir insandan farksız tutmuş ama Geri Gelmenin ve sonsuz bir zaman diliminde ölüp ölüp dirilmenin de, onlara çok acı bir bedelini bahşetmiş.

Geri Gelenler, aslında insanların acılarını, korkularını, kötülüklerini kısacası onların duygularını emerek, acı çekip yaşayan bir gruplar. Her yeniden doğuşlarında eski anılarının üstüne yeni yeni felaketler ve acılar yükleniyor. Bütün insanlığın dertlerini içlerinde taşıyorlar. Onların tabiriyle bir nevi insanlığın acı hatıralarını canlı tutuyorlar. Tabii bunca yılın birikimi ve hiç bitmeyen bir hayatın size neler getireceğini bir de hayal etmeyi deneyin !
Kitabımız 2016 yılının İngiltere'sinde geçiyor. Britanya'nın göçmenlere karşı olduğu zamanları anlatıyor. Eskiden Afriaka'dan gelen göçmenler İngiltere'de iş güç sahibi olunca ülkenin yerli halkının işsiz kalmasına ve zorluk çekmesine sebep oluyorlar bu yüzden de ülkedeki sağcılar İngiltere'ye göçenleri dışlıyor. Will'in babası da bu sağcılardan birisi ve yan komşularından nefret ediyor.Öyle ki, işler Will'in annesinin ölümüne ve Yan komşularının oğlunun bir cinayetten suçlanırken Will'in olaya tanıklık etmesine kadar gidiyor.Ama Will'in aslı kabusları onu sürekli takip eden kaçıklar ! hayatını alt üst ederken William zor da olsa direnmeye çalışıyor.

Aslında Geri Gelenler normal insanlardan farksızlar. Sadece bir zaman döngüsünde sıkışıp kalmalarını saymazsa tabi. Onun dışında sizin, benim gibi yaşamaya ve yaşlanmaya devam ediyorlar. Tek farkla onlar daha çok acı çekiyor, daha fazla acı hatıra biriktiriyorlar.İşte Will'de bu Geri Gelenler'den birisi. Ama bir farkla Will bu döngüsünde hiçbir şey anımsamıyor. Tüm anılarını kaybetmiş. Bu yüzden de Geri Gelenler'e dair hiçbir şey bilmiyor. Ne zaman onlardan birisi kendisine yaklaşsa bir "kaçık" tarafından takip edildiğini düşünüyor. Aslında bütün bunların başlama sebebi Will'in gördüğü kabuslar ve annesinin ölümünden sonra bunların daha da artması. Başlarda kitabın rutin bir gidişatı olmasının sebebi de Will'in kabuslarına ve annesinin ölümünden avukat olan babasıyla Will'in iletişimine çok fazla yer verilmesi diye düşünüyorum.Yoksa kitap Geri Gelenler'in anlam kazandığı yerden sonra su gibi aktı gitti.
Sonlarına kadar yazar öyle ilginç ve inişli çıkışlı bir anlatıma yer vermiş ki, bazı kısımlar iç seslerde ve Will'in rüyalarından ibarette olsa merakla okutuyor kendisini...Kısacası sevdim kitabı ama çok fazla siyaset ve detay vardı.Keşke Geri Gelenler üzerinde daha fazla dursaydı demeden geçemiyor. :D







Geri Gelenler||Gemma Malley || Fanbar
Geri Gelenler||Gemma Malley











MY RATING:


Yedi Gün Yedi Gece || Evangeline Collins

24 Nis 2013




























Yedi Gün Yedi Gece || Evangeline Collins

“Ona bir haftalık zevk sundu. Ne daha az, ne daha çok..”

Bu kitaba nasıl bir yorum yapmalıyım bilemiyorum. Kötü bir kitap değildi, o bir gerçek. Ama herkesin seveceği  ya da daha doğru tabiriyle , herkesin normal karşılayacağı bir içeriğe de sahip değildi.Bana göre, yazarın birkaç noktada kitabı özgün kılmak ya da farklılık yaratmak amacıyla oluşturduğu olay örgüsü kitabın tümünü yok ediyor. O birkaç nokta olmasa kitabın gözümdeki değeri 5/5 olacaktı ama istesem de o kısımları görmezden gelemediğim için benim bu kitaba puanım 5/4 oldu. Eğer Rose’a  fahişe olması için daha geçerli veya makul bir sebep sunulmuş olsaydı bu kitap kesinlikle tadından yenilmezdi.Yine de tavsiye edeceğim kitaplar arasında yerini alıyor. Beni farklılığıyla etkiledi.

Okurken sıkıldım mı? Kesinlikle hayır. Hatta keyif aldığımı bile söyleyebilirim.Çünkü öyle merak ediyorsunuz ki, kitap akıyor gidiyor. Ama erkek karakterin ve kadın karakterin birçok yönünü de yadırgadım. Bu da haliyle biraz sarstı.Sorun kızın bir fahişe olması değil. Bunu kitapta hiç yadırgamadım.Zira, geçerli bir sebebi vardı. Ya da bir süre için varmış. Beni rahatsız eden kitaptaki geniş mezhep anlayışı oldu. Erkek karakterin eşinin ona inatla gözünün önünde birileriyle fingirdemesi ve James’in de bunlara sessiz kalması…
Gerçi onunda kendince nedenleri var ama yine de tuhaf buldum. Ve asıl anlayamadığım olay kadın karakterimiz Rose’un erkek kardeşi kumar oynayıp , şımarırken fahişelik etmesi ! Yahu, başlardaki amacını anladım.Amenna. Zor durumda kalmış, mecburen bu işe girişmiş ama ilerisini anlamakta çok zorlandım.Ne yalan söyleyebilirim, başlarda da iyi bir aileden gelen bir kızın neden şaperonluk ve benzeri işte değil de bu tarz bir işte çalışmayı seçtiğini de düşünmedim değil.Ama okurken kızımızın nasıl bir durumda kaldığını görünce, ona gereken parayı ancak böyle bir iş kazandırırdı onu da anladım.Fakat yine de bu uç noktalarda da çelişkiye düştüm. Bunlar dışında kitap da güzel bir aşk anlatıldığını düşünüyorum. Hatta, anlatılıyordu.Zira ben çok beğendim o kısımlarını.Özellikle de James’in tavırları beni çok etkiledi. Sırf onun için tekrar okurum diyebileceğim bir kitap.Neden mi? O kadar mükemmel bir erkek figürü olamaz da ondan.

 Çiftimiz arasında geçen kısa bir diyalog;

“Son bir haftadır hiç olmadığım kadar mutluydum, “dedi James. “Beraberken mutluyuz. Bunu inkâr edemezsin.”
“Edemem.”
“Bitmek zorunda değil, Rose.”
“Senin bir karın var..Ayrılsan da bu değişmez.Sen hep bir başkasına ait olacaksın.”
“O beni istemiyor.Hiç istemedi ve asla da istemeyecek.Ben onun seçimi değildim, o da benim seçimim değildi.”
“Yine de onun kocasısın.Ona aitsin.”
“Yıllardır karımın yatağına girmedim ben. Girmeyeceğim de.”
“Çocukların olsun istemiyor musun?”
“Evet.Senden istiyorum.”
Rose elleriyle kulaklarını kapattı.Bu sözleri duymamış olmayı yeğlerdi.Nasıl bu kadar zalim olabiliyordu. “Ama benden doğacak çocuklar piç olur.”
“Yapma, Rose.”


******

Günümüzde bile birçok insan genelevlerde tanıştığı iyi kalpli kadınlarla evlenebiliyor.Bu yüzden kitabın bu kısmı bence çok doğaldı. Aralarındaki iletişimin sadece yatak üzerine kurulu olmamasını da sevdim. Yazar karakterlerin birbirlerine yıllardır eksik iki parçayı bulmuş gibi bakmalarını sağlamaya çalışmış ve bunu da hakkıyla yerine getirmiş.Bu yüzden duygusal açıdan sarsıcı bir yanı vardı. Bazı kısımlarda James’in üç yıl boyunca karısına katlanmasını ve içten içte ezilmesini okurken çok üzüldüm. Rose’un yaşadıkları konusunda nötr bir durumdayım. Zira, anlam veremediğim hallerde bulunmuş. Sürekli bir ironi içerisinde kaldım…
Kısacası benim hoşuma gitti. Farklı tadıyla kitabı beğendim ama herkese hitap eder mi işte ona karar veremiyorum. Bu kısımda sadece deneyerek bilebilirsiniz demek kalıyor bana..

Kısaca konusuna da değineyim;
Rose Marlowe, kadın karakterimiz babasının kumar borçlarını temizlemek ve erkek kardeşini okutmak için kendisini satarak fahişelik ediyor. Bu işi de yaklaşık olarak 5 yıl sürdürüyor. Ama kendisine göre prensipleri olan birisi. Bu işi her ayın ilk haftası sadece 7 gün boyunca bir genelevde –o zaman Londra’daki en iyi genelev- yapıyor. Bu bir hafta sonunda ise evine, babasından kendilerine kalan tek yere dönüyor.Ta ki, bir gün James Archer kendisinin müşterisi olana kadar… Adamımız James’de kendisine göre prensipleri olan birisi. Onun gözünde evlilik kutsaldır ve karısı ne yaparsa yapsın o karısını aldatmayı bir an olsun aklından geçirmeyen düzgün bir adamdır.Ama bir akşam şeytana uyuyor ve kendisini iş yerinin hemen arka sokağında olan genelevde buluveriyor. Gerçi ilk gün Rose’un odasında ne yaptıklarını sorarsanız.Bütün geceyi oturup konuşarak geçirdiler ama sonraki gecelerde James , Rose’a o kadar alıştı ki, kızımız adamın hayatının baş köşesine kuruldu. Ve bir gün James’de ondan kendisiyle bir hafta tatile çıkmasını istedi.İşte ne olduysa bundan sonra oldu. 


Bana göre şu kapağının kullanılması daha bir uygun ve albenisi yüksek bir görüntü sergilerdi.




Yedi Gün Yedi Gece || Fanbar
Yedi Gün Yedi Gece







    MY RATING:

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS