Tesirsiz Parçalar, Ali Lidar KİTAP YORUMU

4 Eki 2014



Tesirsiz Parçalar bu türde okuduğum ilk kitap. Aslında türünün ne olduğundan bile emin değilim, yalan yok. :)) Türü de yok... Biraz edebi, çokça hayati... Hayata dair. Dolu dolu ve anlamlı. Öğretici.
Şuan nasıl bir yorum yazacağım onu bile bilmiyorum. Yorum yazılacak bir kitap değil. Fakat size bol bol alıntı çıkardım. Hatta hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. Keçeli kalemle çoğu yerin altını çizdim. Elimde değildi, o kadar çok anlamlı cümle var ki...
Bu kitapta kendi yaşamımızdan bir çok şey bulabiliriz. Çoğu zaman Tesirsiz Parçalar'da okuduklarımızı yaşamımız boyunca sıkça hissetmişizdir.
Kitap parça parça hikayelerden oluşuyor. Aslında buna hikaye bile diyemem. En uzunu iki sayfa süren öğütler. Hayatlar. Geçmişler... Anlatım ise yazar ağzından. Onun hayatı sanırım... Ne kadarı onun gerçeği bilmiyorum ama çoğu insan için hatta herkes için bu kitapta gerçekler vardı.
Sıkılıyorsanız, hayattan bezmişseniz, yorgunsanız, sevilmiyorsanız, seviliyorsanız, hayat doluysanız bu kitabı okuyun. Her parça da bende bunu yaşadım, hissettim deme ihtimaliniz yüksek. Siz yaşamadıysanız illaki birinin gerçeğidir o. Ya da geleceğinizdir.

Kitabın arka kapağında şöyle bir paragraf var; Çocukluğa, büyümeye, Beşiktaş'a, bayramlık ayakkabılara, içinden oyuncak çıkan yumurtalara, coğrafi uzaklıklara, bakmak için ölünen gözlere bakamaya, âşık olmaya ve olamamaya; bazen Deep Purple'a, bazen Ferdi Tayfur'a, bazen Salinger'a, bazen Oğuz Atay'a; anneye, babaya, kardeşe, sevgiliye, insana; kısacası hayata dair tesirli bir bakış açısı...
İşte bu paragraf kitaba dair her şeyi anlatıyor.

Ben bu kitaba başlarken çoğunlukla beğenmeyeceğimi düşündüm. Fakat elimden bırakamadım, hayret ettim. Beş üzerinden beş puanı aldı benden.

Tavsiye ederim. ;-)


                                                                 •••ALINTILAR•••

• ''Keşke...'' dedim. Çok sevdim keşkeyi... Yalan söylemiş olmazsın keşke dediğinde... Söylememiş de olmazsın... Hatta bir şey söylemiş bile olmazsın. Ama söylemişsindir de bir taraftan. Baştan savan bir temenniyle ağır başlı bir istek arasında nazlı nazlı salınan sihirli bir sözcük gibiydi keşke.
• Eğer birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa, bundan çok güzel kaos çıkar. Bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatılacak bir sürü hikaye çıkar. Uykusuz geçen geceler, parkta içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. Ama sevgine karşılık çıkar mı? O biraz zor işte...
• ''O kadar acı çeker ki insan, canlılar arasında bir tek o kahkahayı icat etmek zorunda kalmıştır.''
• Geciken mahcubiyet, ekstra üzüntü ve utançla çıkartır acısını...
• Bir şey oluyor bazen, bütün dünya senin düşündüğünün tersini bile düşünse o kadar kuvvetli inanıyoruz ki o şeye, gerçekle bağımız kopuyor. Sonrası acı oluyor elbet. Olsun... Samimi bir acı, sahte bir mutluluktan daha kötü olabilir mi gerçekten?
• ''Kelimelerin hisler karşılığında hiç bir hükmü yoktur.''
• Diyordu ki adamın biri, ''Hala geçmişe dair ümitlerim var...'' Bundan büyük ironi olabilir mi? Geçmişe dair ümitleri olan adam, geçmişe takılıp kalmış demektir. Ve geçmişe takılıp kalan birini bekleyen bir gelecekten de bahsedemez.
• Hayat, sebep olduğu pek çok sıkıntının bedelini ödüyor aslında. Ondan aldığımız çok kıymetli bir şey var: Boyumuzun ölçüsü... Ölçüsüzce yaşayıp, ölçüsüzce sevip, ölçüsüzce içip, ölçüsüzce ne bok yiyeceğimizi bilemediğimiz zamanların ardından durup kendimizi ve geçmişimizi sorguladığımızda görüyoruz ki evet, elimize vermiş hayat boyumuzun ölçüsünü...
• Doğup büyüdüğü yere ait değil insan... Acı çektiği ya da çok mutlu olduğu yere de ait değil... İnsan, olmak isteyip de olamadığı yere ait...
• ''İki insanın birbirine en uzak olduğu an, karşı karşıya oturmuş birbirlerinin gözlerine bakarken söyleyecek tek bir laf bile bulamadıkları andır.''
• İnsan ara vermeden en fazla yirmi saniye gülebilen ve yine ara vermeden saatlerce ağlayabilen bir hayvandır. Doğduğumuzda ilk yaptığımız işin ağlamak olmasının bir anlamı olmalı. ''Oku!'' diye başlar Kur'an ve ''Önce kelime vardı.'' diye başlar Yuhanna'ya göre İncil. Eğer bir ahir zaman peygamberi olsaydım ve yeni bir din yaymak için kullansaydım sözcükleri ''Ağla...'' diye başlardım. Ağla... Ağla, çünkü ağlamadan anlayamazsın.
• Hiçbir şey ya da hiç kimseyi doya doya, tadını çıkara çıkara sevemedim. Elimden alınır ya da kaybederim korkusu içimden gelenlerin bir adım önündeydi hep. Çok sonra anladım ki ben aslında sahip olduğumu zannettiğim tüm sevdiklerimi en baştan kaybettim.
• Futbol en çok çocuk gözüyle güzeldir ve masumiyet gerektirir unutmayın.
• Bir insan başka bir insanı bütün boyutlarıyla asla tanıyamaz. Karşımızdaki insana verdiğimiz değer mukabilinde istediğimiz tarafı gösterir istemediklerimizi de saklarız. Evrensel bir sahtekarlık bu ama yapacak bir şey yok.
• İnsan geçmişi düşünür, geleceği hayal eder, şimdiyi de yaşar. Ben ise şimdiyi de hayal ediyorum...
• Ne zaman çok mutsuz hissetsem kendimi, bolca su içip sonra çişimin gelmesini beklemeye başladım. Gelir gelmez de gitmeyip tuvalete biraz daha sıkıştırmasını bekledim. Sonra yüzümde minik bir tebessümle tuvaletin yolunu tutup o huzur veren şırıltıyı dinleyerek dedim ki, ''Ohh be, işemek mutluluktur...''
• İnsan keyifliyken çay, hüzünlüyken de rakı içmeli... Boktan bir tekrarı durup durup yaşıyorsa da oralet...
• Biraz acı üzer, çok acı çok üzer, katlanılamayacak kadar büyük acı ise delirtir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederim.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS