American Heiresses etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
American Heiresses etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Aşk Gelince | Julianne MacLean [Kitap Yorumu]

24 Şub 2014

Orijinal Adı: My Own Private Hero
Edisyonu: Aşk Gelince
Yayınevi: Ephesus Yayınlar
Türü: Tarihi Aşk Romanı, Historical Romance
Puanım: 4/5
Satın Almak için: Kitapsihirbazi.com


Şu aşk denen şey, gerçekten bunca zahmete değer mi?

Adele Wilson için bu sorunun cevabı gayet açıktı: Elbette hayır! Kız kardeşlerinin, hayallerini süsleyen kocaları bulmak için sürüsüyle skandal ve gönül yarasına katlandıklarına şahit olmuştu. Londra civarındaki onca balo da cabası. Kendisine talip olan ilk İngiliz lordunu kabul etmesinin nedeni buydu işte. Ayrıca, onunla neden evlenmeyecekti ki? Müstakbel eşi nazik biriydi, dürüsttü ve kesinlikle gereğinden fazla duygusal değildi. Ondan daha delişmen, daha uzun boylu, daha gizemli olan kuzeninin, yani Alcester Baronu Damien Renshaw'un tam aksiydi.

Damien, kuzeninin nişanlısını baştan çıkarmaya çalışacak türden bir adam olsaydı, Adele'in onu görmezden gelmesi çok daha kolay olurdu. Ancak Damien apaçık bir şekilde Adele'e karşı koymaya çalışıyor ve aniden gelişen bu usturuplu davranışları, son derece edepli bir mizacı olan genç kızı daha da kışkırtıyordu. Aslına bakılırsa Damien, Adele'in atak, neşeli ve ateşli bir yanını ortaya çıkarıyor gibiydi.

Görünüşe göre kader, Adele'e tam da o aşk denen şeyin ne demek olduğunu öğretmek üzere ağlarını örmeye başlamıştı.



Aşk Gelince; böyle bir kitap çıkıyor işte ortaya. Dolu dolu, güzel, sade ve akıcı. Okurken sıkmayan ve bittiğinde güzel bir kitap okudum izlenimi veren hoş bir konusu vardı bu kitabın. Keyif alarak okudum. Hatta seride Aşk Gelince diğerlerinden daha çok hoşuma gitti.

Sanırım sade bir kitap olduğu içindi. Konusu ve Adele ile Damien arasında gelişen aşkın güzelliğini okurken hissettiren bir kitap oldu benim için. Fazla söze gerek yok. Severek okudum. Bu serinin ilk kitabını okuduğum da serinin sonraki kitaplarının daha iyi olacağını düşünüyordum, ve haklı da çıktım.Gerçekten ikinci ve üçünü kitap çok güzeldi. Bu yüzden himen alıp, okuyoruk. XD

Üç Amerika'lı vâris kızımızdan geriye bir tek en küçükleri ve aynı zamanda da en usturuplu, sessiz ve tam bir hanımefendi olan Adele Wilson kalmıştır.Ne hanımefendi ama! Tabii, kendi kitabı Aşk Gelince'ye kadar..Adından da anlaşıldığı gibi.

Bizim usturuplu hanımefendi kızımız aşkı gereksiz bulduğu gibi ablalarının çektiği kalp ağrılarını da görünce âşık olup evlenmekten ise ailesinin uygun gördüğü bir İngiliz centilmenle evlenmeyi daha doğru buluyor. Üstelik bu centilmenimizle sadece -ayaküstü- iki kelime etmesin rağmen. O kadar gereksiz geliyor aşk kıza. XD Neyse, bizim kız müstakbel nişanlısının ailesiyle tanışmak için Amerika'dan İngiltere'ye doğru yola çıktığı sırada bir de talihsizlik bu ya kaçırılıveriyor.


Hayır, yani böyle sakin bir hayat sürmüş, sessiz, etliye sütlüye dokunmayan bir kızı ne diye kaçırıyorsunuz siz? Maceralarla işi olmaz bu kızın! Bir kaçırdılar kızı, ve kız yoldan çıktı XD
Nasıl yoldan çıkmasın ki? Kendisini kurtarmaya gelen, pısırık ve sessiz nişanlısı değil de onun günah kadar çekici olan kuzeni Damien olunca kız doğal olarak yoldan çıkıyor.

Aslında kitabın temeline inersek Damien'ın yaralı kişiliği ve Adele'in içinde barındırığı "gerçek benliği" arasında kurulmuş bir kurgu bu kitap.Damien ailesinin sadakatsiz evliliği yüzünden kadınlara inanmayan birisi. Adele ise tutkularından arınmış, ya da Damien'ı görene kadar öyle sanılan, bir kız. Ama ne zaman Damien ile karşılaşıyor ve kara prensi kendisini kurtarıyor işte o zaman Adele'in içindeki pervasız kadın özgür kalıyor. Ve, tabi doğal olarak da Damien'a çarpılıyor. Ama Damien'ın kuzeniyle(!) nişanlı. Ve Damien için sadakat çok önemli. Özellikle de bir kadının sevdiği kişiye sadık olması. Kuzeninin nişanlısı Adele ne kadar güzel de olsa onun için yasak! Ama Adele de en az kendi kadar günah gibi çekici olunca bu yasaklar ve Damien'ın sadakati Adele tarafından sınanıyor.

Adele, "Ama tutku ve arzu sahibi kadınlar," dedi, "en nihayetinde sadakatsiz olurlar. Böyle düşünmüyor musun? Ve bu tutkuları sana gösterdiğim için gözünden tamamen düştüm, öyle değil mi?"

Damien'ın Adele karşı koyamaması gibi Adele de Damien'a karşı hissettiği çekime karşı koyamıyor. Bir süre bunu inkâr etmeyi tercih ediyor ama, içindeki kadın, gerçek benliğini keşfettiğinde ise bu karşı koymadan vazgeçiyor. Sevgili nişanlısı Harold'ın geleceğinde yeri olmadığını anlıyor. Fakat Damien'ın da geleceğinde yeri yok. Bir hovarda ve Adele! Mümkün değil. Oluru yok yani XD
Adele kuru bir sesle, "Çünkü sen hovardanın tekisin," dedi.


Kısacası ikisi de birbirlerine karşı ne kadar direnseler de bir yerde patlıyor bu direniş. Özellikle de Adele için. Adele, içindeki "gerçek ben"i bulduğu için tüm bağlarını koparıyor. Artık birilerinin istediği şekli almaktansa kendi istediği kişi olmayı seçiyor. Damien'a ise tek bir seçenek kalıyor. Ya Adele için savaşacak ya da onu sonsuza kadar kaybedecek.Hal böyle olunca da ortaya çok keyifli bir kitap çıkıyor. Ben beğendim. Tavsiye de ediyorum. Umarım seversiniz. :)




Aşkın Kollarında || Julianne MacLean ~Yorum

5 Mar 2013

Kitaptan Alıntı
Seger gözlerini kapattı. Clara onun çenesindeki kasların gerildiğini gördü..Clara da gözlerini kapatarak alnını onunkine yasladı.
"Cenneti gördün mü ?"
"Tanrım, evet."
"Neye benziyordu?"
"Sana."




Aşkın Kollarında || Julianne MacLean

İlk kitabı okuduğumda ikincinin çok iyi hatta beklemeye değecek bir kitap olacağını biliyordum.Açıkçası yazar ilk kitaptan bile Clara'nın hikâyesini okumadan sevdirmişti bana.Ve kitabı bitirmiş birisi olarak gerçekten beklediğime değdiğini düşünüyorum.
Eğlenceli , romantik ve aşk dolu bir kitap olmasıyla beni çok etkiledi bu hikâye.Ne zamandır dolu dolu bir historical okumamıştım.Şu sıralar iyi gittiğini söyleyebilirim.
İlk kitapta yazar James'in sarsılmış çocukluğunun etkisini öyle bir işlemişti ki, aşkın pek etkisinde kalmamıştım.Daha çok dramatik yanını verdiği bir aşk hissetmiştim.Sophia, kocası kendisinden ne denli uzak dursada onun yaralı kalbine erişti ve sonunda harıl harıl bir macerayla ilgi çekici bir şekilde sonlandı hikâyleri..
Her ne kadar bunda da Seger'ın geçimişinden gelme bir acı olsada James'inki kadar mariz ortada değildi.Bu yüzdende yazarın aşkı daha iyi hissettirdiğini düşünüyorum.Hele bir de kararkterlerimiz diri bir ruha sahip olunca kitap tadından yenmiyor. Seger , çapkın bir hergele iken Clara tutkulu bir macera düşkünü ve tabi bu özellikleri çiftimizi birbirine mıknatıs misali çekiveriyor.Sonrası ise aşkın harika bir örneği :))

Kitapta eleştirdiğim yerlerde yok değil. Evet çok beğendim ama birkaç yerede eleştirim var, ne yazık ki. Öncelikle çeviride -her ne kadar çevirmende bir suç olmasada- şu Lort işinden nefret ediyorum. TDK'da nasıl geçerse geçsin Lort uymuyor.Bunun dışında akıcı bir çevirisi ve güzel bir anlatımı vardı.
Ama tabi karakterlerin ki özellikle de Clara'nın Seger'a güvenmemesi benim kitaptaki baş eleştirimdir. Yahu insan bu kadar mı bağnaz birisi olur? Tamam , aşıksın , seviyorsun ve sevilmek istiyorsun.Ama sen bu adamla evlenirken onun geçmişten bir yarası olduğunu biliyordun. Ne diye sürekli aynı yemeği ısıtıp ısıtıp önüne serer anlamadım.O kısımlar çok uzatılmış.Dönüp dolaşığ ilk aşkı Daphne'ye gelmemiz beni sinir etti.
Yine de Seger'ın da Clara'nın da yaşadıklarından güzel bir ders aldıkları ve birbirlerine ait olduklarını anlamak zor olmadı.

Kızımız kendisini ablasının katıldığı bir baloya gitmek için yolda sanırken bir anda adı çıkmış, sadece YEB'e(Yalnızca Evli Bayanlar) ithaf eden bir baloda bulunca ve balonun amacını anlayana kadar neredeyse Seger'ın kollarında erimek üzere olunca çiftimiz tanışıverir.Tanışmada tanışma yani. Seger'ın Clara'nın bâkire bir kız olduğunu öğrendiğinde evine git diye kapıdan postalaması.Ki özellikle de "neredeyse yakayı kaptırıyordum," tepkileri çok eğlenceliydi. 
Amma velakin, yakayı o vakit kaptırmasada Clara'daki inat o yakayı kapacak. :D Seger'dan hoşlanınca kendisini tekrar YEB topluluğuna atar.Ee, Seger'daki  direnişte bir yere kadar tabi.
Her hâlükârda kaderleri bir yazılmış. Balolar olmasa bile Clara istediğini elde etmeye alışık bir romantik olduğu için Seger'ın hovarda, adı çıkmış bir çapkın ve avare birisi olması umrunda olmaz.Ne yapar ne eder kendisini uygun şartlarda Seger'la bir araya getirtir.Ve sonunda kalbinin prensinin yakasını kapar..
Sonlarına kadar Seger'ın Clara'nın güvensizliklerinden çektikleri için adama çok acıdım ama sonunda işler tepetaklak olunca da ister istemes Clara'ya acır oldum.
Adamın öyle bir üvey anası var ki, kızın hayatını cehenneme çevirmeye ant içtiler.
Eh, ama aşk her zaman kazanır değil mi ? :D
Ben sevdim bu kitabı. Seriyi takip edenler kesinlikle okumalı..

                                                MY RATING: 4,5
 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS