Jamie McGUIRE | Cehennem [Ön Okuma Partisi&Hediye]

25 Şub 2014

Ön Okuma Partisi etkinliğimiz tüm hızılyla devam ediyor. Şimdiki ön okumamz da Yabancı Yayınları'nın çok sevilen yazarı Jamie McGUIRE'nin Providence serisinden Cehennem'e yapıyoruz. İlk kitap ARAF'ı okuyanlar bilirler Nina ve Jared'ın masalları kıskandıracak aşklarını ve birbirlerinin olmak için neler çektilerini. Bu kitabımız yani serinin ikinci kitabı Cehennem'de de Jared'la Nina'nın korkulu rüyaları birbir gerçek oluyor ve Jared sevdiği kadın için ölümüne bir savaşa meydan okuyor. Cehennem'e bir kez girdiğinizde çıkmak imkansız olacak, benden söylemesi..
Şimdi sizi ön okumayla baş başa bırakıyorum.

Kitap Tanıtım


Jamie McGUIRE / Cehennem
Nina Grey, şeytanlarla yaptığı savaşın yaralarını yeni yeni sarıyordu. Geçmişte olanlar çok uzakta kalmış gibiydi. Hem okuluna devam ediyor hem de babasından kalan şirketin başına geçmek için hazırlanıyordu. Her şey normale dönmüştü, geceleri gördüğü kâbuslar dışında…

Nina ve nişanlısı Jared için bu kâbusların tek bir anlamı vardı: Yaklaşan tehlike ve Şeytanlarla yapılacak olası bir savaş… Tatlı Belanın yazarı Jamie McGuire, Providence üçlemesinin ikinci romanı Cehennemde hem içinizi ısıtacak hem de tüylerinizi diken diken edecek!

Ön okumamızın diğer partilerine ulaşmak için;






Ön Okuma

Babamın parçalara ayrıldığı andaki görüntüsü dışında başka bir şey düşünmeye çalıştım, böylece rahatlayıp yeniden uyuyabilecektim. Jared’ın yanağımın altındaki göğsü huzur vericiydi, inanılmaz kokusunu içime çektim. Herhangi bir zaman olsaydı kendimi hemen huzurlu hissederdim, ama hayatımın en kötü kâbusunu art arda üç kez gördükten sonra Jared’ın kokusu bile işe yaramamıştı.
“Duş alacağım,” dedim hızla üzerimdeki örtüyü kenara fırlatarak.
“Saat sabahın üçü Nina. İşe gitmek için üç saat sonra uyanman gerekiyor. Neden biraz daha uyumayı denemiyorsun?”
Yatağın ucuna oturup sırtımı Jared’a dönerek ayaklarımı aşağı indirdim. “Sen uyudun mu?” diye sordum.
Kısa bir duraksamadan sonra bezmiş bir şekilde içini çekti. “Evet.”
“Öyleyse benim de uyumam için bir sebep yok, zaten uyumak istemiyorum. Gözlerimi ne zaman kapatsam hep aynı şeyleri görüyorum.” Cevap vermesini bekledim ve bir şey söylemeyince yataktan kalkarak banyoya yürüdüm.
Duşun musluğunu açtığımda borulardan bir tıslama sesi yükseldi ve suyun ısınmasını beklerken sessizlik içinde lavabonun önünde dikilmeye başladım. Gözümün önüne rüyamdan bazı görüntüler ve seslerin olduğu anlar geliyordu. Merdivenleri çıkarken babamın ayakkabılarının çıkardığı tiz sesi unutmam mümkün değildi. Anılarımı unutabilmeyi dileyerek gözlerimi sıkıca kapadım. Gördüklerim sahiden de birer anı mıydı yoksa sadece rüya mı, bilmiyordum.
“Nina, iyi misin?” diye seslendi Jared.
Ellerimi akan suyun altında birleştirip ardından yüzüme su çarptım. Burnumla çenemden akan suların lavaboya damlamasına izin verirken birbiri ardına bıraktığı izleri seyrediyordum. Önemsiz bir şeye odaklandığımda duygularımı kontrol etmek kolaylaşıyordu.
“İyiyim,” dedim aynada kendime bakmak için doğrulurken. Görünüşüm Jared’la ilk tanıştığımız zamandan bu yana oldukça değişmişti. Bacağımın iyileşmesi için yazın neredeyse tamamını evde geçirmem cildimin daha solgun ve cansız görünmesine neden olmuştu. Bunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de gözlerimin altında birbirleriyle uyumlu olan mor halkalar vardı.
Restoranda ölümle burun buruna geldiğimiz gece bir ömür kadar uzaktaydı. Polisin bizimle ilgisi olmayan garip kazalarla ilgili zamansızca düzenlediği toplantılarla ilgili gelişmeler dışında hayatımızda sanki Grahm, Shax ya da kitap hiç var olmamış gibiydi. Geceliğimin yere düşmesine izin vererek duşa girdim ve hızla akan suyüzüme çarpınca içimi çektim.
Jared içeri girip kollarını göğsünde sıkıca birleştirerek lavaboya yaslandı.
“Her şey yolunda mı?” diye sordum.
Huzursuzca kıpırdandı. “Senin için endişeleniyorum.”
“Güz dönemi başlamak üzere. Fazladan dersim ve bir de stajım var. Eminim stresten kaynaklanıyordur.”
“Anlamıyorum,” dedi Jared. “O… onlardan birinin bizi ziyaret edişinin üzerinden aylar geçti ve bu hayatımda onlarsız geçirdiğim en uzun süre, ama sen yine de...” Boynunu ovaladı. “Bu rüyaları şimdi görmen hiç
mantıklı değil.”
“Jared, insanlar Şeytanlar olmasa da kâbus görürler. Bu hiçbir anlama gelmiyor,” dedim saçlarımı şampuanlarken.
“Sen öyle düşünüyorsun.”
Gözlerimi devirdim. “Off, hadi ama. Çok abartıyorsun. Artık rüya görmeyeceğime söz verirsem, sen de
bu kadar endişelenmemeye söz verir misin?”
“Rüya görmemeye dair söz mü veriyorsun?” Sözlerimi tekrar ederken sesindeki alaylı tınıyı fark etmiş-tim.
Yüzümden yere köpüklü su damlatarak sabunlu kafamı duş perdesinden dışarı çıkardım. “Tamam, söz
veremem, ama aklımı karıştırıyorsun. Benim bilmediğim bir şey bilmiyorsan eğer, bunlar sadece rüya.”
Gülümseyerek alnımdaki köpükleri temizleyip dudaklarıma bir öpücük kondurdu. “Tamam, sadece rüya görüyorsun.”
Onaylayarak kafamı sallayıp ardından perdeyi tekrar kapadım. “Bugün ofise uğramam lazım, senin için sorun olur mu?” diye sordum. Aslında cevabı biliyordum.
“Yani diğer günler gibi mi?”

Devamı yarın YORUM DURAĞIM'da sizleri bekliyor olacak millet!







Cehennem – Jamie McGuire | 22 – 26 Şubat

1.Gün: Tuğçe’nin Kitapligi
2.Gün: Kördüğüm Hayaller
3.Gün: Küçük Kızın Büyük Kütüphanesi
4.Gün: Anime ve Kitap Sever
5.Gün: Yorum Durağım





a Rafflecopter giveaway

5 yorum:

  1. YasemiNurgül Yiğit25 Şubat 2014 22:40

    ysmnmrt2010@hotmail.com ,
    Nurgül Karış.


    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  2. Ece birol dereci26 Şubat 2014 05:14

    katıldım ecebiroldereci@gmail.com

    YanıtlaSil
  3. merhaba katıldım :) umutsukran22@gmail.com

    YanıtlaSil
  4. Merve Büyükköroğlu26 Şubat 2014 17:49

    teşekkürler çekiliş için:))

    YanıtlaSil
  5. Umarım kazanırım

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkür ederim.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS