Cennet | Jamie McGuire [Alıntılar]

8 May 2014



 Providence Serisinin son kitabı ''Cennet'' yüzümde kocaman bir tebessümle, karakterleri özleyeceğimi bildiğim içinse yüreğimde bir parça hüzünle bitti... Beklediğim o mutlu son, tüm sorularıma cevap bulmuş olmanın rahatlığı ve böylesine saf bir aşka seyirci olmanın yarattığı o iç gıdıklama... Cennet'i beklemiş olduğunuza değecek fakat kitap çabuk bitecek... 

Ve kitapta beni benden alan alıntılar:

"Sana bugüne dek vermediğim daha başka ne verebilirim? Senin olmayan bir parçam var mı ki? Bedenim, aklım, kalbim, ruhum bile sana ait. Benim olan her şey, bundan önce de sana aitti ve bundan sonra da senin olacak. Gideceğin her yere peşinden geleceğim. Seni ve aşkımızla yarattığım her şeyi her türlü kötülükten koruyacağım. Sevgilim, bugünden itibaren seni karım olarak seçiyorum. Seninle yaşamak ve seninle gülmek için, sana destek olmak ve kollarında uyumak için, içindeki en iyiyi ortaya çıkarmak için ve senin için elimden gelenin en iyisi olmak üzere yemin ediyorum. Ölüm bizi ayırana dek ve sonrasında, iyi günde seninle birlikte güleceğime, kötü günde seninle birlikte savaşacağıma, gözyaşlarını ellerimle sileceğime, seni sözlerimle teselli edeceğime, ruhumla seni yansıtacağıma, mutlu da, mutsuz da olsak seninle geçen her anın tadını çıkaracağıma yemin ediyorum."


''Bir annenin sevgisi her şeydir Jared. O sevgi, bir çocuğu dünyaya getiren, bütün yaradılışı şekillendiren şeydir. Bir anne çocuğunun tehlikede olduğunu gördüğü zaman gerçek anlamda her şeyi yapabilir. Anneler çocuklarının üzerinden arabaları kaldırdı ve bütün bir hanedanı yok etti. Bir annenin sevgisi bilinen en güçlü şeydir. Bu sevgiye ve onun gücüne güvenmelisin. Bunu yapabilir misin?''

Kitabı yere atıp burnunu boynuma sürterek neşeyle üzerime çıktı.
“Jared!” diye bağırdım. Onu uzaklaştırmak için boşa çaba harcıyordum. “Dur!”“Sen söylemeden durmayacağım,” dedi. Sesi, çık­mayacak şekilde bana dönük olduğundan boğuk çıkı­yordu.“Neyi söylemeden?” dedim kahkaha atarak. Kur­tulmak için boş yere çırpınıyordum.Gözlerimin içine bakmak için kafasını kaldırdı. “Fa­sulye,” dedi açık mavi gri gözleri gülerek.Dudaklarımı sımsıkı kapattım, ama beni bir kez daha gıdıklamaya başlayınca pes ettim. “Tamam!” de­dim. “Fasulye!”Yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. “Keşke bu ikna yönteminin sende işe yarayacağım üç yıl önce de biliyor olsaydım. Hayat şimdikinden çok daha ko­lay olurdu.”Bir anda sıvışacağını bildiğinden ona vurdum. “Bu hiç adil değil.”Dudaklanma bir öpücük kondurdu. Sıcaklığı teni­me işliyor gibiydi. Her zamanki gibi sıcak olmadığı için bunu vücut ısımı artıran tropik iklime yordum.“Adil olmayan ne, biliyor musun? Seni öğleden son­raya kadar göremeyecek olmam.” Beni yatakta bıraka­rak ayağa kalktı ve üzerine beyaz bir tişört geçirdi.


Bir yaşam yaratma yetisiyle onu korumak, el üstünde tutmak için içten gelen ihtiyaç arasında büyük bir fark vardır. O kişi, evrende en sevdiğinizdir ve onun yaşamının kıymetini bilmek sizin için artık bir vazife haline gelmiştir. Bunun doğrudan sonucu olarak onu korumak, muhafaza etmek için diğer her şeyi bir kenara bırakmak zorunda kalırsınız.
Kendini, üzerine gelen arabanın önüne atan anne; yemek herkese yetmediğinde konserve şeftali yiyen anne; o minik, değerli ayaklar için son derece gerekli olan ayakkabıları alabilmek için çalışmaya giderken yırtılmış kıyafetlerini giyen anne... Bu, anne sevgisidir. Bu, fedakarlıktır. 

                                                                                                                                   

                                                                                                                                                                                   
                                     



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederim.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS