İntikam Ateşi | Sarah MacLean [Kitap Yorumu]

15 Ara 2013


Orijinal Adı: A Rouge By Any Other Name
Edisyonu: İntikam Ateşi
Bağlı Olduğu Seri: The Rules of Scoundrels#1
Yazar: Sarah MacLean
Yayınevi: Nemesis Kitap
Kitap Dili:Türkçe
Goodreads Puanı: 3,99
Puanım: 5/5

Toprakların kaderi, bir gün yeniden gerçek sahiplerinin adımları altında uzanmaktır.
Michael Bourne, topraklarını kumarda kaybedince elinde malikânesi ve unvanından başka hiçbir şeyi kalmaz. Ancak aradan geçen yıllar ona iyi davranır ve kaybettiklerinden daha fazlasını aynı yolla kazanır: kumarla. Elde edemediği tek şey çocukluğunu geçirdiği Falconville topraklarıdır.

Çocukluk günlerinden kalma eski bir kıpırtı, insanın kalbini yeniden attırabilir.
Penelope Marbury'nin evlilik yaşı geçmiştir. Babası onun hayat arkadaşı bulmasını kolaylaştırmak için, sahip olduğu Falconville topraklarını da kızının çeyizine dahil eder. Bu haber kısa sürede yayılır ve birçok erkek gibi Michael'ın da dikkatini çeker. Kendisini, bir vakitler kaybettiği topraklarına götürecek yolu bulduğunu düşünmektedir.



Bazı kitaplar gerçekten okuma aşkı aşılıyor!
Ne zamandır elime doğru dürüst kitap almıyordum. Aldıklarımı da iki günde okuyordum. Ama dün gece şöyle bir okuyup aradan çıkarayım diyerek el attığım İntikam Ateşi adlı kitapla sahalara geri döndüm desem yeridir. Dün gece elime bir aldım kitabın tüm akıcılığı kendini gösterdi. Sular seller gibi okudum bitirdim ve yorumuna da geçmek için sabırsızlandım.

Historical Romance'larda değişik kurgular bulmak artık zor olmaya başladı.Bu yüzden de böyle güzel kitaplar görünce hoşuma gidiyor. İntikam Ateşi de güzel bi' kurgu, harika bir anlatıma sahip çarpıcı bir kitaptı.Yazarı ne çok uzatıp sıkmış ne de absürd denilebilecek şekilde, bir anda bitirmeye kalkmış. Konuyu çok yerinde tutmuş bence.Okurken cidden çok keyif aldım. Hele hele erkek kahramanımızın arkadaşlarını bir görseniz direkt ikinci kitap çıksın da okuyalım hallerine girersiniz. O arkadaşlıkları, tatlı tatlı atışmaları çok keyifliydi.Sonraki kitaların arkadaşları üzerine kurgulu olmasıı harika. Zirâ en az ilk kitap kadar etkileyici olacaklarına inanıyorum. Ama tabi ilkinin yerini de tutamazlar. Bu kitabın içindeki duygusal iniş çıkışlar ve çiftimiz arasındaki aşk çok iyi aktarılmış okura. "Bana böyle kitaplarla gelin!" diye bağırasım geldi okuduğum sıralarda.Kısacası; gidin, alın ve okuyun.


Kitaptan da biraz bahsedeceğim ki gidip almanız daha kolaylaşsın :)))


Kitabımız genç Bourne Markisi, Micheal'ın gençliğinin verdiği bir cesaretle kendisini kumara kaptırması ve kazanma hırsının bir gece elinde ne var ne yok kaybetemsine sebep olmasıyla başlıyor. Bourne Markiliğine ait topraklardan tutunda nesiller boyu babadan oğula geçen malikâneleri Falconwell'inde bu kayıplar arasında yer almamsı ise konumuzun temelini oluşturuyor.Micheal o gece herşeyiyle beraber onurunu da kayetmiştir. Elinde bir tek unvanı bir de kendisine kaybını hatırlaran küçük bir altın kalmıştır.Ama Micheal'ın en çok zoruna giden malikâneleri Falconwell'i kaybetmektir. Çocukluğunu geçirdiği evi. Ailesinin anılarının olduğu yeri. Bunu yediremeyen adamımız o gece kayıplara karışırrr..

Ve kocaaaa 9 yıl sonra;

Micheal artık o genç ve tutarsız çocuk değil, Londra'nın en lüks kumarhanesi Düşümüş Melek'in ortağı, zengin mi zengin bir adam olur. Tabi ne kadar zengi olsa da hâlâ Falconwell'i geri alamadığı için de kendisini hâlâ o genç ve başarısız çocuk olarak görmeye devam eder.Yalnız kitabın adı çok güzel oturmuş ya! Adam Falconwell'i geri almayı kendisine bunu yapan insandan intikamını alıp ona hayatı zehir etmeyi o kadar kafaya koymuş durumdaki içindeki bu intikam sönmez bir ateş gibi yandıkça yanıyor, yandıkça daha da ateşleniyor. İntikam Ateşi ismini çok beğendim bu yüzden.Neyse. İşte malikânesini geri almak için tüm imkânları kullanıyor ama başaramıyor. Ta ki bir gün ortağı Chase'in ona verdiği bir habere kadar..

Bu sırada ise kitabımızın diğer temel taşı olan Leydi Penelope'i bundan sekiz yıl önce kadar bir nişan skandalı yaşamış. Nişanlı olduğu dük müsvettesi başka bir kadına aşık olunca nişanı atmışlar. Ve kızımızın da adı çıkmış. Ne de 1830'larda nişan atmak kadını kötü gösterir. Her neyse. Nişan fiyaskosundan sonra da çok fazla talibi olmamış. Olanları da kendisi istememiş. Gerçi bana sorarsanız Penelope'nin -her ne kadar kabul etmesi çok sürse de- bu kadar isteksiz davranmasının tek sebebi yıllar önceki çocuklu aşkı, arkadaşının geri döneceğine olan inancı. Haa, bu arada bu arkadaş da -tahmin edeceğiniz üzere- Micheal oluyor. :)))

Bu kitabın en sevdiğim kısmı bu çocukluk arkadaşlarının yıllar önceki mektuplaşmaları. Micheal henüz Eton Koleji öğrencisiyken Penelope'yle aralarında Micheal'ın gençliğine kadar süren bir mektuplaşma oluyor. Ve bu mektuplar ikisi arasında kendileri bile kabul etmese de aşklarını daha o zamanlarda başlatıyor. Tabi maktupların sonu da gelmiyor değil.Micheal herşeyini kaybedip çekip gidince Penelope ona yine de yazmaya devam ediyor. Yıllarca da yazıyor. Ama artık bir yerden sonra yazdıklarını gönderecek gücü kalmıyor ve göndermemeye ama yine de yazmaya devam ediyor.Bir hayalete mektup yazmaktan vazgeçene kadar.

İşte yıllar sonra Micheal malikânesini geri almayı kafasına koyup her yolu denemeye ant içince malikânenin bir şekilde Nedhelm ve Durby Markisinin eline ondan da kızı Penelope'nin çeyizine geçtiğini öğreniyor. Sonrasını siz de tahmin edersiniz ki malikânesini geri almak adına herşeyi göze almış bu adam çocukluk arkadaşını da bu yolda kurban etmekten geri durmuyor. Tek fark o kızın hâlâ arkadaşının buralarda olduğuna inanması ve onu gün yüzüne çıkarma çabalarını hesaba katmamış olması..Ben sevdim, sizinde seveceğiniz bir kitap olduğuna da eminim. Devamını da sabırsızlıkla bekliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederim.

 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS