Genç Fantastik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Genç Fantastik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ejderin Büyüsü / G. A. Aiken [Kitap Yorumu]

19 Ağu 2014

Ejderin Büyüsü, Ejderha Serisi'nin dördüncü kitabı. Kitap geldi, ele alındı ve o günün akşamında bitmişti bile. Gelişi sürpriz oldu, günüme de güzellik kattı.

Bu seriyi seviyorum. Kahkahalarıma sebep oluyor.

Ve bu yazarın yarattıkları kadar sinir bozucu başka karakterler olamaz. Hepsi sinir bozucu, hepsi kendini beğenmiş. Hele de o ejderhalar... Resmen dünyaya tepeden bakıyorlar. Sanırsın -küçük değil- büyük dağları onlar yarattı. :-)

Bu seriyi bu kadar çok sevmemin sebeplerinden biri bu işte. Bir diğeri ise karakterler arası çatışmalar, ikili ilişkileri her zaman tüm aileyi katarak anlatması... Öyle komikler ki! Kardeşler birbirlerinin boğazına yapışıyorlar fakat aile dışından biri karşılarına dikilme cesareti gösterecek olursa -ki bu çok zor- sarsılmaz bir şekilde kenetleniyorlar.

...

Ejderin Büyüsü'nde Keita ile Ragnar'ın hikayesini okuyoruz. Aslında Ragnar, Dagmar'a aşık sanıyordum. Serisinin üçüncü kitabından hatırlarsınız belki. Fakat yavaş yavaş, ince ince Keita'ya vuruldu. :-) Özellikle de Keita'nın zekasının farkına varınca... Fakat onların ilişkisi çok farklıydı. Çünkü Keita bağlanacak bir tip değil. Hele ki sahiplenilsin. Hem de bir ejderha tarafından. :-)

Ejderin Tutkusu'nda Keita, Ragnar'ın babasının eline düşüyordu. Bu tutsaklıktan kurtulup bir şekilde Ragnar'ın eline düşmesiyle de Ejderin Büyüsü başlıyor.

Ragnar'ın amacı; kraliçeye kızının eline de olduğunu söyleyip, karşılığında Güney Ejderhaları ile müttefik olmaktı. Ah tabi Rhiannon'un verdiği cevap; '' Onu bırak. Ya da bırakma. Umurumda bile değil.'' olunca... Benim kadar Ragnar'da şaşırıp kalıyor. Hiç bir şey elde edemeyeceğini anlayınca da Keita'yı serbest bırakıyor. Tabi Keita intikam almaya karar verir mi vermez mi? Siz düşünün. :-) Hahahayyyttt!
Keita serbest kaldıktan sonra Ragnar istediğini alıyor aslında. Ateş Üfleyen Güney Ejderhaları ile Kuzey Ejderhaları arasında ittifak kuruluyor.
Bizimkilerin ise iki yılın ardından yolları bir daha kesişecektir. Hem de Keita'nın idamı sırasında!

Şaşırdınız değil mi? ... Size spoi yok, merak eden bir an önce okusun arkadaş. :-)

Ragnar ise Kraliçe Rhiannon'un emirleri üzerine Güney'e doğru gitmektedir. İkilimiz Annwyl ve Fearghus'un sarayına ulaşırlar. Sonrası ver elini şamata, tantana. :-) :-) :-)

Tabi Annwyl rüyalarında ikizleri için gelen Kyvich'leri görüp durmasaydı her şey çok daha güzel olacaktı. Kyvichler kim mi? İnsan savaşçılar ama aynı zamanda da cadılar. Onlar buz diyarının savaşçı cadıları...

Kitabın sonunda savaş çıkacak! Kan Kraliçesinin ismini duymayan kalmayacak! ... Ah! Ama hiçte sandığınız kişilerle değil. ;-) Serinin bir sonraki kitabını merakla bekliyorum!

Okuyun, okutun arkadaşım. Bu seri kaçmaz...

''Söylesene Lord Ragnar, beni istiyor musun?'' diye sordu.
''Soluduğum hava gibi istiyorum seni.''
Yine durdular. Ragnar'a bakan prensesin gözleri kocaman olmuştu.
''Ama senden uzak durmak zorunda olmamın sebebi de bu değil mi?'' diye sordu Ragnar.

Rüzgarın Adı / Patrick Rothfuss [Kitap Yorumu]

20 Tem 2014



''Bana söğütleri hatırlatıyorsun,'' dedi rahatça. ''Güçlü, iyi kök salmış ve gizli. Fırtına da kolayca bükülüyorsun ama asla istediğinden daha fazla değil.''
Bir darbeden sakınırcasına ellerimi kaldırdım. ''Bırak şu tatlı sözleri,'' diye itiraz ettim. ''Beni bükmeye çalışıyorsun, ama işe yaramayacak. İltifatların bana rüzgar gibi gelir.''
Tiradımı bitirdiğimden emin olmak ister gibi bir süre beni izledi. ''Tüm ağaçlar içinde,'' dedi zarif ağzını tebessümle kıvırarak, ''rüzgara en çok boyun eğen söğüttür.''

Epik-Fantastik türü favorimdir, Rüzgarın Adı'da en sevdiklerim arasında yerini aldı bile. Üstelik tacını da taktı. Hikaye içinde hikaye yazarın ve kitabın farkını ortaya koymuş... Soluksuz okuyacağınız bir öykü. Sihir, kadim bir kötülük, simya, matematik, tarih ve ejderhasıyla dolu dolu bir kitaptı! Sekiz yüz sayfalık kitap bana ince geldi. İnce! Devamını okumak için sabırsızlanıyorum şuan. Merak ettiğim öyle şeyler var ki! Yaz yaz bitmez...

Gelgelim konusuna; karakterimiz karşımıza bir hancı olarak çıkıyor. Yoltaşı Hanı'nın sahibi, Kote olarak... 
Bir gün Yoltaşı'na gelenlerden biri yanında ölü bir Scrael getirir. Scrael at arabası tekeri kadar büyük, simsiyah bir örümcektir. Kimileri için iblis, kadim kötülüğün bir parçasıdır. Bu da kitapta ki olayların başlangıcı sayılıyor. Kote onların sürü halinde gezdiklerini bildiğinden diğerlerini avlamaya çıktığında 'Tarihçimiz' ile yolları kesişiyor. 

''Sen bir tarihçi değilsin, o Tarihçi'sin. Saçları seyrelmiş adama sert gözlerle bakarak onu baştan aşağı süzdü. ''Buna ne buyrulur? Büyük doğrucunun ta kendisi.''

Kote, Tarihçi'ye kendi hikayesini anlatmaya ikna olur. İsteği ise üç gündür. Anlatacağı hikaye üç gün sürecektir. Rüzgarın Adı ise Kral Katili Güncesinin ilk kitabı. Yani 1.Gün. ;-)

Kvothe hikayesini anlattıkça, basit hancı kimliğinden de sıyrılacak sanırım. İlk kitabın sonunda onun gerçekte hancı olmadığını bilen öğrencisi Bast bu bilgiyi veriyor. Kvothe daha çok hancı kimliğine yapışıp kalmış gibi, neredeyse gerçekten de Kote olduğunu sanıyor. Bu onu keyifsiz yapıyor. Sanki içi boş... Yanlış bir toprağa dikilen ve solmaya başlayan bir bitki gibi... 

Böylece Kvothe'nin hikayesi başlar. Kral katili, Kansız Kvothe ve çok daha fazlası... Her şeyden önemlisi de bu isimlerin hepsini hak ediyor. Çünkü birer birer bedellerini ödemiş. 

"Sözcükler unutulmuş isimlerin solgun birer gölgesi gibidirler. Nasıl ki isimlerde bir güç gizlidir, aynı şey sözcükler için de geçerlidir. Sözcükler insanların akıllarında bir ateş yakabilir, en taş kalpleri bile göz yaşına boğabilir. Bir insanın sana aşık olmasını sağlayan altı sözcük vardır. Güçlü bir adamın iradesini kıracak on sözcük bulunur. Ama sözcük dediğin, bir ateşin resminden fazlası değildir. İsimse ateşin ta kendisidir."

Ben daha hikayesini anlatmaya başlamadan önce Hancı Kote iken ona hayran kaldım bile. Karşıma Kvothe olarak çıktığım da ise soluğumu kesti. Sayfaları nasıl çevirdim bilmiyorum. Yazarın hayal günü olağan üstü. Kurduğu cümleler sıra dışı... Karakterler ağzını açık bıraktıracak cinsten. 
Evet bir savaşçının, katilin, kendinden yaşça kat be kat büyüklerinden bile zeki, aşık bir çocuğun hikayesi bu. Fakat aynı zamanda da kişiliğin de eğlenceli bir taraf da vardı. Rüzgarın Adı'nın size kahkaha attırmasını beklemeyin ama ne yalan yok yüzünüzde tebessümünüzü yakalayacaksınız. 

Kısacası türünün en iyi örneklerinden biriydi. Kvothe'nin yaşadıklarını merak ediyorsanız bu kitabı kaçırmayın. Evet biraz pahalı bir kitap fakat her kuruşuna değer! Asla pişman olmazsınız. 

ALINTILAR

''Bugün ne öğrendin, Bast?''
''Bugün, usta, büyük aşıkların neden büyük alimlerden daha net gördüklerini öğrendim.''
''Peki nedenmiş, Bast?'' diye sordu Kote, sesine neşe katarak. 
*
''Çünkü Reshi, bütün güzel kitaplar ışığın yetersiz olduğu yerlerde bulunur. Lakin güzel kızlar genelde dışarıda dururlar ve bu yüzden onlara bakmanın gözlere zarar verme riski çok daha düşüktür.''
Kote kafa salladı. ''Ama akıllı bir öğrenci kitabını alıp dışarı çıkabilir ve böylece o çok sevdiği gözleri için kaygılanması gerek kalmaz.''
''Bende aynı şeyi düşündüm, Rehi. Tabi akıllı bir öğrenci olduğum için.''
''Tabii.''
''Ama güneşin altında okuyabileceğim bir yer bulduğum sırada yanıma güzel bir kız geldi ve o tür bir şey yapmama 
mani oldu,'' diye sözlerine abartılı bir nokta koydu Bast.

*
''Her şey o kadını şarkı söylerken duyduğumda başladı. Sesi benimkine karışıyor, kardeşlik ediyordu. Sesi ruhunun bir portresiydi adeta: ateş kadar vahşi, kırık cam kadar keskin, yonca kadar hoş ve temiz.''
*
''Haksız yere suçlanmak zordur, ama hayatlarında bir kitap açıp okumamış veya yaşadıkları yerden yirmi kilometre bile uzaklaşmamış kişilerin sana tepeden bakması daha da zordur.''
*
''Çocukken geleceğe pek kafa yormayız. Bu masumiyetimiz sayesinde çoğu yetişkinin aksine hayatın tadını çıkarabiliriz. Gelecek kaygısı duymaya başladığımız gün, çocukluğumuzu geride bıraktığımız gündür.''
*
''Hikayenin nasıl bittiğini daha en başından biliriz. Zaten bizi hikayelere çeken de budur. Gerçek yaşamda olmayan bir berraklığa ve sadeliğe sahiptirler.''
*
''Demek beni kayıp bir hazineye ya da bir periye benzetiyorsun, öyle mi?''
''İkisi birdensin. Gizli, değerli, çok aranan ve az bulunan.'' Başımı kaldırıp ona bakarken aklım ağzımdan çıkanların hayal meyal farkındaydı. ''Sende peri kanı var.'' .... ''Seni aradığımda bulamıyorum. Sonra hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıveriyorsun. Tıpkı gök kuşağı gibi.''
*
''Huş kabuğunun iç kısmı iyi bir ağrı kesicidir.''
''Çok faydalı bir yol arkadaşısın.'' Kabuklardan birinin içini tırnağıyla kazıp ağzına götürdü ve yüzünü ekşitti. ''Acıymış.''
''Gerçek bir ilaç olduğunu o sayede anlayabilirsin,'' dedim. ''Tadı hoşuna gitseydi şeker falan olurdu.''
''Zaten hayat da öyle değil mi?'' dedi, Denna. ''Hep tatlı şeyleri isteriz, ama acı şeylere ihtiyaç duyarız.''
*
''Kadınlar ateşe benzerler. Bazıları mum gibidir; parlak ve dost canlısıdır. Bazılarıysa kıvılcım veya közü andırır, yahut yaz gecelerinde peşlerinden koşulacak ateş böceklerine. Bazı kadınlar kamp ateşi bigedirler; bir gece sana ısı ve ışık verdikten sonra bırakılmaya razıdırlar. Bazıları şömine ateşinden farksızdır; ilk başta bir şeye benzemeseler de  altları çok ama çok uzun süre yanan sıcak ve kıpkırmızı kömürlerle doludur.''
*
''Bugün ne öğrendin, Bast?''
''Bugün, usta, büyük aşıkların neden büyük alimlerden daha net gördüklerini öğrendim.''
''Peki nedenmiş, Bast?'' diye sordu Kote, sesine neşe katarak.
*
...

''Çünkü Reshi, bütün güzel kitaplar ışığın yetersiz olduğu yerlerde bulunur. Lakin güzel kızlar genelde dışarıda dururlar ve bu yüzden onlara bakmanın gözlere zarar verme riski çok daha düşüktür.''
Kote kafa salladı. ''Ama akıllı bir öğrenci kitabını alıp dışarı çıkabilir ve böylece o çok sevdiği gözleri için kaygılanması gerek kalmaz.''
''Bende aynı şeyi düşündüm, Reshi. Tabi akıllı bir öğrenci olduğum için.''
''Tabii.''
''Ama güneşin altında okuyabileceğim bir yer bulduğum sırada yanıma güzel bir kız geldi ve o tür bir şey yapmama 
mani oldu,'' diye sözlerine abartılı bir nokta koydu Bast.










Evernight Akademisi Sonsuz Gece / Claudia Gray [Kitap Yorumu]

29 Haz 2014


Evernight Akademisi yayın haklarının  alındığını bildiğim fakat çıkmasını neredeyse iki yıldır beklediğim bir kitaptı. Geçen gün de kitapçı da bana bakarken yakaladığımda kaptığım gibi onu kitaplığıma ait kıldım. :))

Kitabı dört saatte soluksuz okudum, bitirdim.  Ve şuan sabırsızlıkla devam kitabını bekliyorum. Merak ettiğim öyle çok şey var ki! Duy sesimi Pegasus!

Düşünüyorum da... kitabı ilk elime alıp okumaya başladığım da hayal kırıklığına uğrayacağımı sanmıştım. Yazarın kalemi çok iyi, konu da doyurucu fakat en başlarda ben kız mı, erkek mi vampir anlamadım... 'Allah Allah' diyorum, 'Evernight Akademisi vampir okulu değil mi ki?'
Sanki kitabın başları bir nevi sır. Saklı kalan da kitabın özü. Tabi sinir oldum. Fakat bir yandan da kendimin de farkındayım, elimden bırakamadan devam ediyorum. Yutarcasına okuyorum. Çünkü merak ediyorum.

Sürükleyiciydi...

Okudukça da kitap açıldı. Hele yazar karakterleri öyle sevdirmiş ve kitapla ilgili öyle bombalar patlatmış ki... Bir yer de 'oha!' diye bağırdığımı hatırlıyorum. :)) Neye uğradığımı şaşırdım! Sonra ki sayfayı da nasıl yırtarcasına çevirdiğimi bir ben bilirim. :))

Vampir romanlarını sevenler bu kitabı ikinci kere düşünmeden alsın, okusun bence. Romeo ve Juliet tarzında müthiş bir fantastik, aşk hikayesiydi. Üstelik kitabın bir alçalıp bir yükselen temposu, sizi hop oturup hop kaldırır.

Gel gelelim konusuna; iki ana karakter Bianca ve Lucas Evernight Akademisi'nin yeni öğrencilerindendir fakat ikisi de aslında okula uymadıklarının, diğer öğrencilerden olmadıklarının farkındadır.
Bianca yüzyıllardır sadece bir avuç vampirin o şekilde var olabildiği gibi, saftır. Yani anne ve babasından bir vampir olarak doğmuştur. Diğer öğrencilerin aksine ölüm ile değil...
Lucas ise insandır. İnsan!
İkilinin tanışıp, birbirlerine aşık olması ise çok uzun sürmüyor. :)) (Gıcıklar, kıskanmayacağım layn!) Tabi Lucas ile ilgili sonradan öğrenecekleriniz sizi o okulda bir insan olmasından daha çok etkileyecek! O Siyah Haç topluluğunun bir üyesi çıkıyor. O ne diye soracak olursanız, vampir avcıları! Şok şok şok! Ağzım açık kalmıştı çünkü Lucas'ın avcı olduğunu öğrenmeden önce avcıların varlığına dair tek bir şey yoktu kitapta!
Kitapta ki bir diğer sır ise, vampir müdürün bir ilke imza atıp okula insan öğrenciler almasıydı. Bunun arkasından bir şey çıkacak... Alttan alta bu hissi vermiş. Ve biz ne olduğunu bu kitapta öğrenemiyoruz maalesef. Bu yazar sırları çok seviyor sanırım... :)) Umarım devamı çabuk gelir çünkü ne olduğunu öğrenmem lazım, çatlayacağım!

Kısacası millet alın okuyun, tavsiyemdir...


Deliryum / Lauren Oliver [Alıntılar]

16 Haz 2014


ALINTILAR

''Öldürücü şeylerin en öldürücüsü: Aşk ona sahip olduğunuzda da, olmadığınızda da sizi öldürüyor.''

''Bazen mutsuz olmadıkça, gerçekten mutlu olamazsın.''

''Seni seviyorum. Unutma. Onu elinden alamazlar.''

''Hayat çok tuhaf işliyor. Bir şeyi itiyorsunuz, bekleyip duruyorsunuz ve o şey hiç olmayacakmış gibi hissediyorsunuz. Sonra oluyor, bitiyor ve tek istediğiniz, her şey değişmeden önceki o kısacık ana dönmek oluyor.''

''Güvendiğiniz, bel bağlayabileceğinizi düşündüğünüz herkes, eninde sonunda sizi hayal kırıklığına uğratır. İnsanlar kendi hallerine bırakıldıklarında, yalan söyler, sır saklar, değişir ve kaybolur; kimisi farklı bir yüzün yada kişiliğin arkasında, kimisi yoğun bir sabah sisinin ardında, bir uçurumun ötesinde. Tedavi işte bu yüzden o kadar önemli. Ona işte bu yüzden ihtiyacımız var.''

''Dünyamın ikinci kez alt üst oluşunun sebebi de bir kelimeydi. Boğazımdan yüklesen, düşünme yada omu durdurma fırsatı bulamayan dudaklarımın arasından fırlayan bir kelime.
Soru, yarın benimle buluşur musun, idi.
Cevapsa, evet.

Her şey yoluna girecek. Kelimelerin hiçbir anlamı yok aslında; onlar yalnızca boşluğa, karanlığa salınan sesler, düşerken bir şeye tutunmak için gösterdiğimiz yararsız çabalar.

''Aşk... İncecik tek bir kelime; bir bıçak sırtından daha uzun olmayan bir kelime. Kendisi de tam olarak bu zaten. Bir bıçak sırtı, bir jilet. Hayatınızın merkezine giriyor, her şeyi ikiye bölüyor. Önce ve sonra. Dünyanın geri kalanı, iki taraftan birinde kalıyor.
Önce ve sonra ve aşkın anı, bir bıçağın sırtından daha büyük, daha uzun olmayan an.'' 

Yandaş / Veronica Roth [Kitap Yorumu]

1 Haz 2014





Seri: Divergent / Uyumsuz 1 [3]
Yazar: Veronica Roth
Yayınevi: Artemis Yayınları
Goodreads Puanı: 4.39
Tür: Distopya, aşk, macera, genç yetişkin





Seri: Uyumsuz 2 / Kuralsız  [3]
Yazar: Veronica Roth
Yayınevi: Artemis Yayınları
Goodreads Puanı: 4.31
Tür: Distopya, aşk, macera, genç yetişkin


Serinin son kitabı Yandaş benim için tam bir hayal kırıklığı oldu! Yok ya, verin bana o yazarı kıtır kıtır doğrayayım! Hayallerimi yıktı, ezdi, çiğnedi, tükürdü! O muhteşem ilk iki kitaptan sonra bu reva mıydı bana?

Bir kere yazar bu kitabında hem Tris'in hemde Tobias'ın ağzından yazmış ve olmamış... Anlatımı sıfırdı! Kitabı okurken ben o kitabın içinde onlardan biri gibi hissetmek isterim... Mesela ilk iki kitapta sanki Tris bendim... Ben o zorluklara katlandım, ben ailemi yitirdim, ben Dört'e aşık oldum ve ben devrimin bir parçasıydım... Ama Yandaş'da yazarın anlatımı yüzünden bırak o duyguları hissedebilmeyi, kitapta duygu namına bir şey var mıydı anlamadım bile.

Yandaş'da topluluk sistemi çöküşün eşiğine gelmiş durumda. Tobias'ın annesi Evelyn'in önderliğinde ki Topluluksuzlar başa geçmiş durumda. Tabi topluluk sisteminin çökmesini istemeyenlerde 'Yandaş' adı altında Topluluksuzlara savaş açtı açacak... Bilin bakalım Yandaş'ların başındaki kişilerden biri de kim? Marcus! Tobias'ın babası... Sanki kitap tamamen Tobias üzerine olmuş yahu. Onun duyguları, onun düşünceleri, onun ailesi.. Peeeeehh... Bu kitap ile ona olan aşkım da bitti, sanırım... Tobias ve Tris nerede mi? Çitlerin dışında! Gerçeği çok da hoş olmayan bir şekilde öğrendikleri yer de. Eh siz kendinizin bir deney ürünü olduğunuzu öğrenseydiniz ne düşünürdünüz? Meğer hayat dört topluluktan ibaret değilmiş. Hayat SG ile HG'lerden ibaretmiş. Yani saf genler ile hasarlı genler. Tabi uyumsuzlar saf gen oluyor.... Veee bomba gibi bir spoi size meğer Tobias bir uyumsuz değilmiş! Bu Tris'le aralarında baya bir soruna sebep oluyor ki yolları ayrılığa kadar bile geliyor... Gıcıklar.

Ne Fedakarlık ne Cesurluk'a aitim. Hatta Uyumsuzlar'a bile ait değilim. Büro'ya , deneye ya da tampon bölgesine de ait değilim . Ben sevdiğim insanlara aitim , onlar da bana ait.

Velhasıl Tris'in bir planı var; unutkanlık serumunu havaya salarak tüm bölünmüşlüklere son vermek... Bunu başarabilmek içinse kendi canını feda ediyor! Al bir spoi daha... Tabi o kısımda benim için ölen Tris değil yazarın kendisi oluyor. Kitabı fırlatmamak için kendimi zor tuttum!

Benim için yas , yıkıcı bir uyuşukluk , bütün hislerin ölmesi.

 İşte tüm bu duygularla okudum kitabı. Siz okur musunuz? Okursanız beğenir misiniz? Bilmiyorum... Tercih sizin.


DEMİR KRAL || JULİE KAGAWA | KİTAP YORUMU |

30 Oca 2014




Kitabın Adı: Demir Kral
Orijinal Adı: Iron King
Yazar: Julie Kagawa
Bağlı Olduğu Seri: Iron Fey (#1)
Tür: Fantastik,Genç-Yetişkin
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Puanım: 5/5

TANITIM

On altı yaş; kızların prensese dönüştüğü, gerçek aşkı bulduğu, yıldızların onun için parladığı ve yakışıklı prensin onu günbatımına taşıdığı o özel yaş...
Benim için öyle olacağını hiç sanmıyorum.
On altıncı yaş günümde kardeşim kaçırıldı.
Periler tarafından
Onu geri alacağım!

MEGHAN CHASEİN GİZLİ BİR KADERİ VAR. 
HAYALİNİ BİLE KURAMAYACAĞI, EFSANEVİ KARAKTERLER VE FANTASTİK MACERALARLA DOLU BİR KADER.
Evde ve okulda çevresine uyum sağlayamayan Meghan on altıncı yaş gününde hayatında bir terslik olduğunu hisseder. Karanlık bir yabancı onu izlemeye ve muzip dostu aşırı korumacı davranmaya başlamıştır. Ancak gerçek, bütün tahminlerin ötesindedir; genç kız, efsanevi bir peri kralının kızı ve ölümcül bir savaşın en önemli piyonudur.

Bu gerçekle yüzleşen Meghan, kardeşini perilerden kurtarmak, hiçbir perinin yüzleşemeyeceği gizemli bir canavarı durdurmak ve doğuştan hakkı olan güçleri yönetmek için ne kadar ileri gidebileceğine kendi bile şaşıracaktır. Bu macerada ona tuhaf bir ekip eşlik edecektir: en yakın dostu, fazlasıyla ilgili ve şakacı Puck; sürekli ortadan kaybolan kedi Grimalkin… Ve yasak aşkın vücut bulmuş hali, soğuk kalpli Prens Ash. 

"Demir Kral, fazladan romantizmle birlikte Alice Harikalar Diyarında, Narnia Günlükleri ve Yüzüklerin Efendisi 'nin sihrini, hayal gücünü ve macerasını yaşatıyor."
-Justine-

"Demir Kral 'ı mutlaka okumalısınız."
-Gena Showalter-




YORUMUM



Kitaba nasıl başladım nasıl bitti anlamadım.Su gibi aktı gitti.Gece yarısı bir başladım kafamı kaldırdığımda saat sabahın 4 buçuğu olmuştu.Uzun zamandır perilerle ilgili bir kitap okumuyordum.Kitap 78.sayfadan sonra başlıyor.Çünkü kız 'Olurolmaz' a gidiyor. Sanmayın ki ilk 78 sayfa sıkıcı.Aslında sıkılmam gerekirdi ama yazarın anlatımından dolayı sanırım o sayfaların nasıl geçtiğini anlamadım bile


Kitap kendi fantastik kitaplar arasında en iyisi olmayabilir ama kesinlikle güzel olduğu bir gerçek.Benim kitapla ilgili tek hayal kırıklığım kitaba başladığımda biraz daha aşkın ön planda olacağını düşünerek başlamamdı.Kitapta aşk geri planda olaylar ön planda.Kitaba benim düşündüğüm gibi başlarsanız biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.Ama buna rağmen yazar okuru sıkmadan,heyecan dolu anlatımıyla sizi kitabın sonuna ulaştırıyor.


Fantastik kitapların özelliği bu sanırım tam umudu kesmişken kötü bir şey olacak derken bir anda hiç ummadığınız şekilde kitap devam ediyor ve umudunuzu kaybetmiyorsunuz.
Kitabın eleştirilecek hiçbir tarafı yok bence.


Kitabın en eğlenceli karakteri şüphesiz zeki,kurnaz ve sempatik kedicik Grimalkin. :D 
Kitapta iki erkek karakter var.Başlarda Puck ile tanışıyorsunuz.Kendisi Meghan’ın babası tarafından onu korumakla görevlendirilmiş bir peri.Şakacı,espirili bir tip.Kitabın ortalarından sonra ağırlıklı olarak Ash’i görmeye başlıyoruz.Bu arada Ash ve Puck birbirlerini öldürmek isteyen can düşmanları.Ash çok ama çook soğuk.Kış Prensi ünvanını hak ediyor gerçekten.Kitabın son kısımlarına kadar uyuz olsam da Puck ile ayrılıp yola Meghan&Ash’in devam etmesinden sonra sevdim adamı.Soğuk ve asil prensim o benim. ^_^ Sonuna kadar Team-Ash !



Bu arada kapağın baskısına bayıldım.O kabartmalar ne güzel ya.Kitaba başlamadan bir yarım saat kabartmalardan elimi çekemediğim bi gerçek.Filmi olsa da izlesem dediğim kitaplardan birisi.Perileri seviyorsanız Demir Kral'ı okumalısınız.Sevmiyorsanız bu kitaptan sonra seveceksiniz.Seri 4 kitaptan oluşuyor ve ben Pegasus Yayınları'nın 2.kitabı en kısa sürede çıkarmasını diliyorum.





TANRI || J.L Armentrout || YORUM

21 Mar 2013




TANRI || Jennifer L. Armentrout
Lanet olsun! Kitabı dün akşam bitirmeme rağmen hâlâ Seth'in karşımda olmasını ve kıçına kıçına tekme atma isteğimi bastıramıyorum (!) Elime geçirmek ve onun Alex'i inlettiği gibi inletene kadar tekmelemek istiyorum.
Gerçekten delirdim. Bu nasıl bir kitaptı yâhu? Yazıyorlar böyle sonları , nasıl olsa okur bekliyor. Şu yazarlar kitaparını böyle bitirince onları bir kaşık suda boğmak istiyorum. Nasıl bekleyeceğim ben Apolyon'u şimdi? Bilseydim devamı çıkana kadar okumazdım ya. Şimdi bu kadar sinirlenmenin üzerine birde devam kitabı çıkana kadar meraktan çatlarım.

Aynen buradaki gibi odaya girdiğinde,
yumruğu çakıp dışarı uçtuğunu görmek isterdim.

Zira ben, en son Vampir Akademisi'nde Richelle'ın Son Fedakârlık kitabını okurken bu kadar hiddetlendiğimi hatılıyorum. Zaten kitabında bir köşesi -Rose'un Adrian'ı terk ettiği kısımda- kitabı duvara fırlattığım için eziktir.Aynısı Tanrı'ya da uyguladım ama o kadar sert olmadı o ayrı mevzu. Yine de kitabın yatağımın karşı tarafına uçtuğunu belirmek isterim.Uzun lafın kısası okurken başınıza ne gelecek, nasıl bir ruh hâlinde olacaksınız buradan anlayabilirsiniz.Hele birde Vampir Akademisi okuruysanız çok iyi anlarsınız. :))

Yani olacak şeymiydi şimdi bu? Bundan önce ki iki kitaptır ben böyle birini mi tutuyordum? Kâbus gibi..
Ya ben bun Seth'i nasıl oldu da Adrian'la aynı kefeye koyabildi?! Bu Adrian'ın tırnağındaki çöp olamaz.Seth'in ezik duruşunun altında nasıl bir güç avcısı varmış böyle hâlâ şoklardayım.İyi çarptı bu kitap beni. Bütün seri boyunca Aiden'i dışladım durdum. Kendimden utanasım geldi. Garibim ya nasıl da çırpındı Alex'i koruyacağım diye. Aiden'ın bu hâllerini gördükçe Seth'i parçalarına ayırma isteğim her sayfada daha bir arttı.Neyse. Seth'e olan öfkemi kelimelere sığdıramayacağım için direkt yoruma geçmek istiyorum.

Safkan'ı okuyanlarımız bilirler kitap ucra yerlerde gitti. Yani çok da sarsıcı değildi. Zinhâr Tanrı'nın yanında hiç değildi.Ama işte o da kendi çapında biraz çarptı.Vee , o malum sonuyla bizi Tanrı için meraklarda bıraktı.İşte bu yüzden Tanrı'ya başlarken çok dikkatli olun. Zira Tanrı sizi Apolloyon'a öyle bir hazırlayacak ki , kitap çıkana kadar o sonu aklınızdan çıkmayacak.Birde kitap daha yurt dışında çıkmadı. Düşünün artık.Her neyse.
Alex, bizim sevgili Melez'imiz Safkan'da;
 Meclis ve Furiler'in elinden Aiden ve Seth'in yardımıyla kurtulur.Aiden kızımızın arkasını toplar.Seth ise onu güvenli olduğunu düşündükleri akademiye geri götürür. Amma velakin Alex'in aklı hep Aiden'ıda kalır.Nasıl kalmasın yâhu? Adam bunun için tabuları yıktı resmen.Hem kendini riske attı hem de Alex'i korumak için kendi sınırlarını aştı.Eh, hâl böyle olunca Alex'de Aiden dönünceye kadar hop oturdu hop kalktı.Bir yandan da Seth'in derslerine konsantre olmaya çalıştı.

Adrian'mı Seth'le bir tuttum ya kafamı
kırsam yetmez.
Ve bu süreçte de Seth'in oyunlarına geldi. Seth efendi herkesi ayakta uyutmuş da haberimiz yok ya. Hele birde aralarındaki bağı kullanarak Alex'i bi'şeylere zorlaması beni delirtti.O kadar güvendik ettik ne iç hesapçıymış. Seth'in yaptıklarını öğrendiğimde kafamı sağa sola çarma isteği oluştu içimde. Zira bunca zaman bu çıkarcı herife inandım. Hayır, aslında Alex'in de bi' yerde dediği gibi; "Gerçek Seth içerlerde bir yerde." umuduna tutunmaya çalıştım fakat gitgide boşa kürek çektiğimi anladım.Adamın planı başından beri güç sahibi olmak ve Alex'i kullanmakmış.

Çok şükür Aiden'ın kitaptaki varlığıyla bir nebze de olsa kitaba katlanabildim. Yoksa sinir krizleri geçirip saç baş yolmaktan başka yapacağım bi'şey yoktu.Tabi birde şu var; kitabın sonu(!) O nasıl sondu yâhu? Yapmasınlar böyle şeyler... Sanırım 4. kitap çıkana kadar ben ölürüm.Off, off...


Bekle Allah bekle...
Kitabın sonuna geldiğimdeki halimi ifade dahi etmiyor.





MY RATING:
 
















BİLDİRGE || Gemma MALLEY ~ Yorum

16 Mar 2013


 

BİLDİRGE || Gemma MALLEY


Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, kitap 3. baskısını yaptığı hâlde benim kitaptan yeni haberim olmasından çok utanıyorum. Bu kadar okuyan birisi olarak bu kitabı nasıl gözden kaçırdığımı hâlâ çözebilmiş değilim. Bundan büyük bir üzüntü duymamda cabası. Zira kitap gerçekten çok güzel. Keşke daha erken okumak nasip olsaydı. Yine de geç olsun da güç olmasın diyorum. :D

 Normalde bu Ütopya/Bilim Kurgu tarzı kitapları hiç sevmem.Okuyamıyorum. Ya da denediklerimi okuyamamışım.Zira bu kitabın akıcılığı , konusunun etkileyiciliğini düşünürsek daha önce okuduklarımda ya kitaptan ya benden kaybedilen bi'şeyler varmış belli ki.

Gelelim yorumuma;

"Benim adım Anna.
Benim adım Anna ve burada olmamalıydı. Var olmamalıydı. 
Ama varım."



Kitabımız 2140 yılının ileri teknolojisiyle gelişen ve çığır açan dünyamızı anlatıyor. 2140 yılında insanlar için artık imkansız diye birşey kalmamıştır. Tabi bunun da belirli kurallar ve sınırlar olmalı değil mi ? İşte "Bildirge" bu sınırları belirten ve altını çizen bir anlaşma..Hükümetin Bildirge sistemini ortaya çıkarması insaların çoğalmasını kısıtlamak için oluşturulan bir sistem ve bu sistemin en basit kuraıl da; Çocuk sahibi olmazsan, sonsuza kadar yaşayabilirsin.

İnsanlar, ölümsüzlük ilacından alıp ölümsüz olarak yaşlanmalarını engellemek adına çocuk sahibi olmaktan vazgeçiyor ve Bildirge'yi bunu kabul ettiklerine dair imzalıyorlar. Tabi bunu yaptıklarında aklınıza; "Hiç çocuk sahibi olmadan nasıl yaşanıyor?" sorusu gelebilir..
Ama Hükümet bunu da düşünmüş. Bildirge'nin yanında birde ona zıt bir anlaşma var. Vazgeçiş! Eğer bir çocuk sahibi olmak istiyorsanız, çocuk sahibi olmayı ölümsüzlüğe tercih ediyorsanız Vazgeçiş'i imzalıyor ve bir çocuk sahibi olabiliyorsunuz.

Buradan bakınca herşey basit gibi görünüyor değil mi? Ama aslında hiçbir şey göründüğü kadar basit değil.Bildirge ve Vazgeçiş'i imzalamakla herşey bitmiyor. Bilakis, yeni başlıyor.

Anna, yani "Artık" Anna kitabımızın baş karakteri ve Bildirge'ye uymayan bir ailenin çocuğu.Bildirge'ye uymayıp çocuk sahibi olanların çocuklarına; Artık deniliyor. Ve Artıklar için hayat hiç de beklenildiği kadar mütevazı davranmıyor. Eğer bir Artık'sanız, aslında yaşamaya hakkı olmayan bir yaratıksınızdır.Eğer aileniz Vazgeçiş'e uyup sizi YASAL birisi olarak dünyaya getirmediyse sizin bu dünyada  yeriniz olmamalı.. Yasal insanların haklarına ortak olmamalısınız...Siz bu dünya için sadece bir fazlalıksınız..

Kitabımızda Artık Merkezi adı altında bir birimle ülkedeki yasal olmayan çocukları toplayıp yasallar için birer hizmetkâr haline getiriyorlar. Tepeden tınağa bir beyin yıkma yapıyorlar demek daha doğru bir tabir olacaktır.Zira buraya getirilen Artık çocuklara kendilerine birer fazlalık olduğu, bu dünyada yeri olmadığı,  ancak ve ancak yasallara hizmet etmekten başka hiçbir şey yapamayacakları aşılanıyor.

İşte bu çocuklarımızdan birisi Anna!


Anna'nın tüm hayatı 5 yaşında getirildiği bu Artık Merkezinde geçmiştir. Artık'ların bile içinde sınıflara ayrıldığı bu merkezde Anna bir Kıdemli'dir.Kurallara bağlı, uyumlu, söz dinleyen bir Kıdemli Artık'tır. Ve ileride bir Kıymetli Mal olmak için daha çok çalışmaktadır.İnsanların böyle sınıflandırıldığı bir ülkeye ne kadar inanmakta zorlansamda yazar öyle güzel bir kurgu oluşturmuş ki, okurken kendimi kitapta kaybettim. Tüm hayatınızı bi' merkezde bu hayatta yeriniz olmadığı aşılanılarak geçirdiğinizi düşünebiliyor musunuz? Bazı kısımlarda gerçekten "Aman Tanrım!" falan dediğim yerler oldu. Neyse.

Anna'nın hayatı böyle rutin bir şekilde geçerken, birgün merkeze Peter adında bir Artık daha getirilir.Yaşı hemen hemen Anna'yla aynı olan bu çocuk da bir Artık'tır ve eğitilmek için merkeze getirlir. Ama aslında Peter'ın çok gizli bir amacı vardır. Yakalayıcı'lara bilerek yakalanmıştır.Çünkü Artık Merkezi'nden alması gereken birşey vardır.Ama asi davranışlarının önüne geçilemeyeceği anlaşılınca merkezin müdiresi Peter'ı en güvendiği Artık'ı olan Anna'nın himayesine verir.

"Bizim birbirimize ait olduğumuzu söyledi,
çünkü o bir çiçekle doğmuş ben de bir kelebekle..Hayatta kalabilmek için
çiçeklerle kelebeklerin birbirine ihtiyacı varmış..
"

Dışarıda görmüş geçirmiş birisi olarak Peter'ın beynini yıkamaları olanaksız oluyor tabii ki. Zinhar çocuk 15 yaşına gelmiş. Ağaç yaşken eğilir. Bu yaştan sonra Peter'a kendisini değersiz bir varlık gibi hissettirmeleri tamamen imkansız oluyor.Onlar Peter'ın beynini yıkayamıyor ama Peter, Anna'ya kendisini bir "insan" gibi hissettirmeyi kafaya koyuyor. Birçok yerde Peter'ın Anna'ya "Bu dünyada olmaya hakkın var. En az onlar kadar değerlisin. Asıl onların bu kadar uzun yaşayarak senin yaşamını çalmaya hakları yok." demesine rağmen Anna'nın beynine işlenenlerden kurtulması hiç kolay olmuyor.Öyle ki, bir yerde Peter'ın bile pes edeceğini düşünmedim desem yalan olur. Ama çocuk azimle kızımıza yaşamaya hakkı olduğunu , bir Artık olmadığını anlatmaya devam etti.

Birde kitabımızın öyle güzel bir ilerleyişi vardı ki büyük bir keyifle okudum. Tek şikayetim bölümlerin kısa tutulmasından yana olabilir. Yazar bazı bölümleri çok yüzeysel tutmuş.Uzatabileceği, hatta detaylandırdığında daha da ilgi çekebilecek birçok yer vardı.Yine de ilk kitap olduğu içinde bilerek böyle yazılmış olma ihtimalini de göz önünde tutmak gerekir.



Sonlarına doğru kitabın varolan temposu resmen tavan yaptı. Evebeynlerinin çocuklarını Yakalayıcılar'dan korumak ve hakettikleri özgürlüğü onlara vermek adına yaptıkları şeylere, yazarın yarattığı o sona hâlâ inanamıyorum. Kesinlikle okuduğum en farklı kitaplardan birisiydi. Devam kitaplarını da en kısa zamanda tedarik edeceğim.Serinin gidişatını ve olacakları çok merak ediyorum. Farklı bi' tadı olan sürükleyici bir kitaptı. Tavsiye ederim. Her ne kadar karakterlerin yaşları çok küçük(15-16) olsa da kitabın konusu ver kurgusu çok iyiydi. :)))


MY RATING:

''Ne Okuyorum ?'' SAFKAN || Jeniffer L. Armentrout

14 Oca 2013


SAFKAN

Bu haftaya ne okuyarak başladım.Merak edenlere hemen söyleyeyim; bu haftaya dün akşam Safkan'a başlayarak giriş yaptım.Okuyan ve seriyi takip edenlerin de bildiği gibi Safkan, Melez Sözleşmeleri Serisinin ikinci kitabı.İlk kitap olan Melez'i geçen sene okumuşumtum ve yazarın ilginç bir kalemi olduğunu gördüm.Kitap çok ilginç bir şekilde kurgulanmış ve mitolojininde aralara serpiştirilmesiyle, ortaya gerçekten tadına doyum olmayacak bir seri çıkmış.













Gelelim Safkan'la ilgili şuana kadar ki görüşüme; kitap ilkinden daha etkileyici başladı.Özellikle bu kitapta Seth'in daha aktif olması benim için yeterli bir durum oluşturuyor. Seth ve Alex birer Apollyon'lar ve kaderleri bir yazılı..Alex önceki yaşadığı İblis deneyiminden sonra sıkı bir eğitime tabi tutulur. Hem Seth tarafından Apollyon olarak uyanana kadar güçlerine hükmetmeyi hem de Aiden'le avcı olarak İblislere karşı savaşma eğitimi alır.Kitabı Seth'in espirileri ve hareketleri öyle dolu dolu yapmış ki , her cümlede gülmekten öldürüyor insanı...Tavsiye ettiğim bir seridir. Kitapla ilgili detaylı yorumumu bitirince yapacağım. Ama bence kesinlikle okunması gereken bir seri...

Kitaptan Alıntı
"Biliyor musun, Alex?"
"Neyi?"
 "Daha çok dinlenmen gerek senin. Uykusuzluk muhakemeni bulandırıyor. Ben bu kadar süperim ve sen biraz önce ölümcül bir hata yaptın."
"Hı?"
"Kolumu asla gevşetmemeliydin." Sonra beni çevirip omzundan attı.Yüksek sesli bir inlemeyle mindere çarptım. "Ay, düştün mü?"
"Yo." Yüzümü buruşturarak yuvarlanıp sirt üstü yattım. "Yere saldırdım."
Diz çöktü, iki bacağını birer yanıma koydu. Çenemi tuttu. "Dün Aiden'la antrenmanda ne yapıyordunuz öyle?"
"Çalışıyorduk, hem benimle konuşmak için üstüme oturmana ne gerek var?"
"Çünkü yapabiliyorum ve hoşuma gidiyor."


Melez'i Hatırlayalım;

İlk kitap Melez'de Alex bir Melez'dir yani bir safkan ve insanın birleşiminden doğmuştur. Fakat melezler çok değer görmezler ve Safkan'lar için ya avcı ya da köle olarak yaşamlarını sürdürmek kaderleridir. Alex'in annesi ise onu İblislerden ve bu saçma sistemden kurtarmak için kızını insanların dünyasına kaçırmıştır. Ne yazık ki, uğradığı bir iblis saldırısında ölünce Alex bir süre tek başına kalmıştır. Ama safkanlar Alex'in yerini bulurlar. Alex annesinin ölümünden sonra bir İblis öldürdüğü için onu Avcı olarak eğitme kararı alırlar...
 
FREE BLOGGER TEMPLATE BY DESIGNER BLOGS