Sevgim Sana Ait || Lisa KLEYPAS
İki gün ve üst üste iki kitap ! İşte bunu ancak Lisa KLEYPAS gibi kaleme sahip yazarlar sağlayabilir.Ne diyebilrim ki , kitap bittiğinde kendimi sanki elinden şekeri alınmış çocuk gibi hissettim. Allah Aşkına ne mükemmel bir yazar bu. Ben bu seriyi bunca zaman nasıl oldu da okumadım, hâlâ aklım almıyor.
Epsilon Yayınevi'nden çıkan nadide yazarlardan birisi Lisa Kleypas. Hem kalemi güçlü hem de kitapları , gerek kurgusu gerekse işleyi olsun bir okuru gereğinde fazla tatmin ediyor.Çok çeşitli Historical Romance okumama rağmen yazarlar konusunda çok seçiciyim. Her yazarın kalemini de kitabını da kolay kolay beğenmem.Ama şu iki günde okuduğum iki Lisa Kleypas kitaplarıyla -ki daha önce okuduklarımı düşününce- kayıtsız şartsız ''bu yazarı okumayan çok şey kaybeder,'' diyebilirim.Çünkü ben bir senedir bu kitapları elimde tutup da bekleterek neler kaybettiğimi şu iki günde çok net anladım....
Gelelim kitabımıza;
Bu seri kendi arasında yarışıyor. Çok ciddiyim. Her kitabında ''mükemmel''in üzerinde bi' tabir kullanmak zorunda kalıyorum. Ben Böyleyim mükemmel bir kitapken, Sevgim Sana Ait mükemmelliğin şekil bulmuş hali olamalı.
Açıkcası düne kadar Marcus.. Marcus.. Marcus.. diye inlerken şu anda aklımdaki tek ve silinmez isim Sebastian , yani Lord St. Vincent. Bu ne mükemmel bi' karakterdir ya. Aklımdan silinmeyecek şekilde yer etti bende. Hele o ''sevgim sana ait'' demesi.. Sanırım ömrümün sonuna kadar birisinin bana aynen böyle söylemesini bekleyeceğim.Herneyse.
Kitabın çok güzel bir çevirisi , akıcı bir anlatımı ve tabii ki harika bir kurgusu vardı. Elime almamla bitene kadar soluksuz okumam bir oldu. Ara ara biraz soluklandığımı itiraf edebilirim.Ama onlarında tek sebebi Sebastian'ın patavatsız cevaplarına gülmek için duraksamamdan kaynaklanıyor.Yoksa kafamı kitaptan hiç kaldırmadım. Kaldıramadım. Öylesine bir büyüle sardı ki konusu bir baktım kitabın sonuna erişmişim. Sürekli aynı cümleleri kuruyorum gibi gelebilir ama bu kitap gerçekten anlatılmaz. Okunur, hissedilir ve yaşanır. Okumayanlar, ne demek istediğimi ne kadar sözcüklere döksem de anlayamazlar. Ben de kendimi ifade edemem.Sadece ve sadece alınmalı, okunmalı ve hissedilmeli diyebilirim.
Lord St. Vincent , yani Sebastian bir önceki kitabımızdan da bildiğimiz üzere hovardanın önde gideni ya da en azından bize öyle görünüyor. Ama kendi hikâyesinde ''uslanmış çapkından iyi koca olur,'' deyiminin şekil A olarak timsalini sağlıyor. Öyle ki , kitabı okurken kendimi sürekli ''Sebastian, gerçek olmalı. Canlanmalı, vücut bulmalı'' şeklinde yakarışlarda içerisinde buldum.Böyle bir karakter insanı çapkında olsa gözünü kırpmadan birine aşık olmaya itiyor yahu.
Gelelim Evie Janner'a.. Kızımız bilindiği üzere Wallflowers(Süsbitkileri) grubunun bir üyesi olmakla beraber çekingen , sessiz ve kekemedir.Ve annesi soylu biri iken babası bir kumarhane işletmecisi alt sınıftan birisidir. Tabi evliliklerinden sonra annesi ölünce babası kızını kendi hayatından uzak tutmak adına annesinin akrabalarına emanet etmiş.Fakat gelgelelim bunlara akrabadan çok 'akbaba' demek daha yerinde bir tabir olur. Kıza etmedikleri işkence kalmamış. Bizi zavallı Evie'mizin neden o kadar sessiz ve içine kapanık olduğu buradan belli oluyor..Neyse.
Nasıl oldu anlamasam da Evie'den beklenemeyecek bir atakla kızımız bu işkencelerden kurtulmak adına Sebastian'a evlilik teklifi ediyor. Sebastian'ın ben kadar şaşırmadığına eminim. Kızı normalde bile ağzını açması için dürten arkadaşları olunca , nasıl oldu da Sebastian'ın evine tek başına gitti ve hangi deli cesaretiyle evlilik teklifi etti keşke gerçek olsa da sorabilsem. :D
Eh, anlaşmalı bir evlilik ne kadar etkili oldu derseniz. Okuyunda görün derim. Hem Evie'nin hem de Sebastian'ın inanılası güç değişimleri sizi şaşırtabilir. Bu sefahât düşkünü çapkının aslında korumacı bir koca ve disiplinli bir iş sahibi olması görülmeye değer..
Çok beğendim. Şiddetle tavsiye ediyorum. Okuyun. Okumayan çok şey kaçırır.
TANITIM VİDEOSU
MY RATING:
Kayıtlar
